Selam İria'nın değerli okuyucuları!
Bu gececi olarak burada paylaştığım ilk hikayem. Umarım okuduğunuzu beğenir bana bir vote ve yorum bırakırsınız! Fazla uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar.. 🌍_______________________________
"Kızım? Çok güzel olmuşsun.", diyerek Annem hayran dolu bakışlarla beni süzdüğünde utanarak başımı eğiyorum.
"Dön bakayım şöyle!"
Minik bir kız iken aldığım beyaz prenses kostümüne benzeyen ancak diz kapaklarımın üzerinde biten elbisenin eteği ben dönerken uçuşuyor. Yüzümde ki kocaman gülümsemede minik kendimi çok uzakta aratmıyor. Annemde bunun farkına varacak olmalı ki gözleri doluyor.
"Hadi ama Anne yapma şöyle. Görende kocaya gidiyorum sanacak alt tarafı mezun olacağım."
Gözlerini tavana dikip elleriyle kendine hava üreten Annem sakinleşmeye çalışıyor.
"Deme öyle kızım. Hala dün gibi hatırlıyorum çocukluğunu. Ne ara büyüyorsunuz anlamıyorum."
Son zamanlarda yaptığımız Anne Kız sohbetleri genellikle bu konu üzerindendi.
"Hanımlar hazırmısınız?"
Alt taraftan bize doğru seslenen Babam'ı duyunca Annem nihayet kendini toplamayı başarıyor. Yatağımın üzerinde ki crem rengi çantamı alıp bana uzatıyor.
"Hadi Selin geç kalmayalım kızım."
Gitmek üzere kolunu kavrayıp bana bakmasını sağlıyorum. Ona en samimi gülümsememi gönderip güven vermeye çalışıyorum kendimce.
"Anneciğim ben her zaman senin küçük kızın olarak kalacağım. Bunu sakın unutma tamam mı?"
Ancak sözlerimle Annem'in duygusal damarına daha fazla basıyorum sadece. Gözlerinde biriken yaşı görünce koluna girip hızla onu odadan çıkarıyorum.
"Hadi toparla kendini Güneş sultan. Makyajının akmasını istemezsin. Hem Sevilay Mertoğluda orada olacak, onun yanında sönük kalmak istemezsin heralde."
Annem'in gururlu kadın hormonları kabarıyor böylece. Parmaklarıyla nemli göz altlarını kurulayıp burnunu çekiyor.
"Yok daha neler. Ortalığı çakma sarışınlara bırakacak göz var mı bende?"
Kahkaha atmamak için dudaklarımı birbirine bastırıyorum. Biz kadınlar gerçekten çok değişik varlıklardık. Bir saniye öncesine kadar üzüntüden ağlarken yarın ne giyeceğimiz hakkında konuşabilme yeteneğine sahibiz.
"Kimmiş o çakma sarışınlar?"
Birbirimize yaramaz bakışlar gönderip merdivenin dibinden doğru bize bakan Babam'ın yüzüne kahkaha atmamak için dudaklarımız birbirine bastırıyoruz.
"Hiiç. Kadın muhabbeti boşver."
Annem'in kolundan ayrılıp Babamınkine girerken kendimi ciddi anlamda bir gelin gibi hissediyorum. Aslında uzun bir süre için bu eve veda edeceğim düşünülürse pek te yabani bir düşünce değil bu.
"Şimdi sen mezun oluyorsun öyle mi?"
"Ah Baba lütfen sende Annem gibi başlama."
Yalvarıcı köpek yavru bakışlarım onu o moddan çıkarmayı başaramıyor.
"Sözümü unutmadım Selin. Ancak eğer sen vaz geçtiysen-"
Kaşlarımı itiraz edermiş gibi havaya kaldırıyorum.
"Ya ne demezsin. Haftalardır başka bir şey konuşmuyor.", diye destek oluyor Annem'de itirazıma.
"Vaz geçmedim Babacık. Sözünü tutmalısın."
Olumlu anlamda başını sallıyor. Kapıya kadar geldiğimizde ailenin son üyeside nihayet aramıza katılıyor.
"Geldiiiim!"
Merdivenin son basamağında takılıp yere düşen kardeşimi görünce ben gülmekle Annem ise ona yardım etmekle meşgul oluyor.
"Ah be Peri'm. Ah be sakar kızım dikkat etsene."
"Artık buna kaldınız!", diyerek kıkırdamaya başladığımda Peri'nin tehditkar bakışlarıyla karşılaşıyorum.
"Günlüğünü bulurum bak."
"Cadı!"
22 yaşıma basmama rağmen küçük kardeşimle olan atışmalarımın seviyesi gelişmiyor.
"Siz başlamadan çıkalım biz en iyisi."
Arabaya sürüklenirken git gide heyecanlandığımı farkediyorum. Bir kağıt parçasını elde edeceğim için değilde daha çok hayata atılacağım için. Bu evden çıkacak, kanatlarımı açacak ve uçacağım.***
"Selin! Kızım nerdesin her yerde seni arıyorum. Ah merhaba Güneş Abla, Zafer bey. Pericik!"
Okulun arka bahçesine attığım ilk adımda Naz karşılıyor bizi. Telaşlı bir şekilde üzerimize yürürken şu an küçük kardeşimi saçını başını dağıtarak sevmesi onun ne kadar dengesiz bir tip olduğunu söylememe ihtiyaç bırakmıyor.
"Merhaba Naz kızım. Çok güzel olmuşsun sende maşallah. Elbiseni Feryal mi dikti?"
Naz otuz iki diş gülümseyerek büyük hevesle etrafında dönmeye başlıyor.
"Eveeet. Beğendiniz mi?"
"Çook."
"Bu kadar kadın muhabbeti beni aşar. İzninizle bir kaç arkadaş gördüm."
Babam adeta kaçarak yanımızdan ayrılırken Naz fırsatı kaçırmamak adına bileğime kenetleniyor.
"Eh o halde bizde bizim tayfanın yanına kaçalım. Nasıl olsa diplomalarımızı aldığımız an nefes aldırmayacaksınız bize."
Annem kafasını olumsuz anlamda sallayarak gülümsüyor. Bakışları -siz hiç büyümeyeceksiniz- imasıyla dolup taşıyor.
"Naz yavaş kızım kolumu koparacaksın!"
"Sus Selin! Yarım saattır seni bekliyorum. Ağaç oldum resmen ya."
"Kızım zaten bundan sonra her gün birlikte olacağız ne bu senin Selin merakın."
Beni insanlardan uzaklaştırmaya başladığında kaşlarımı çatarak anlamsız bakışlarla etrafı süzüyorum. Beni kaçırabilme ihtimalini hemen sıfıra indiriyorum ki bir kaç güne birlikte dünyayı gezeceğimizi düşünürsek bu saçmalıktı. Daha üniversiteye başlamadan önce ben, Naz, Tuğce, Savaş, Mert ve Ali Anne Babalarımızla konuşmuş onları mezuniyetimizden sonra bizi bir sene sürecek olan bir dünya turuna gönderecekleri konusunda ikna etmiştik.
"Ben değilim Selin meraklısı olan."
Nihayet duraksadığında arkasını dönüp önümü kapatıyor.
"Asıl Selin meraklısı burda."
Sağa doğru bir adım attığında nefesimi yutuyorum neredeyse. Her gün takıldığımız okul bahçesinin köşede kalan kısmı beyaz papatyalar ile süslenmişken benim asıl gözlerimi kamaştıran tam ortasında duran Ali Mertoğlu. Naz yavaş yavaş yanımızdan uzaklaşıp bizi yalnız bıraktığında birazdan olacaklar hakkında bir tahminde bulunup sertçe yutkunuyorum. Beyaz yaprakların aksine kapalı mavi bir takım elbise giyinmiş olan Ali beni baştan aşağa süzerek ağır adımlarla yaklaşmaya başlıyor. Kuşların ötmesi kulaklarımdan girerken beni içinde boğmaya niyetli olan gözleri bir rüyada olduğum hissine kaptırıyor beni. Tam önümde durduğunda gülümseyip başını yere eğiyor. Bu hafif utanç hallerinin ne kadar tatlı olduğunu düşünürken elinde ki kağıt parçası çekiyor ilgimi.
"Selam."
"Selam."
İkimizde başka bir gezegenden gelmişiz gibi konuşmayı unutuyoruz sanki. Konuşmak yerine elinde ki kağıt parçasını uzatıyor bana.
"Bu ne?"
Katlanmış kağıt parçasını açarken gergin bir nefes verişi yapıyor.
"Tamamladım."
Yaklaşık iki sene önce yeterince iyi olmadığını düşünerek yırttığım çizimimle göz göze geldiğimde şaşkınlıktan kelime hazinemde biriktirdiğim kelimeleri unutuyorum. Bu çizim yarışması için çizdiğim "Alice" karakteriydi. Onu kitabı ilk okuduktan sonra aklımda tasarladığım gibi çizmiş sonra yeterli olmadığını düşünüp okulun ortasında parçalara ayırmıştım.
"Ama bu. Bunun sende ne işi var?"
"Bence çok başarılı bir çizimdi. Bende boşa gitmesin diye parçaları toplayıp yeniden eski haline getirmeye çalıştım. Ama sana vermeye cesaretim yoktu."
Ona, o dünyanın en güzel adamıymış gibi bakıyorum. Ki öyleydi o kesinlikle dünyanın en güzel adamıydı. Kollarımı aniden boynuna doladığımda ilk başta afallıyor sonra sıkı sarılışıma karşılık veriyor. Kokusu burnuma değdiğinde bunu neden daha sık yapmadığımı sorguluyorum. Tamamen eski pozisyonlarımızı almadan önce yanağına masum bir öpücük konduruyorum.
"Teşekkür ederim. Gerçekten çok mutlu oldum."
Öpücüğümün etkisinden çıkamamış resmen hipnoza girmiş gibi bakıyor bana. Peki ya ben? Mavi gözleri ve onları çerçeveleyen altın sarı kirpiklerine nasıl bakıyorumdur acaba? Birden elimin havaya kalkmasıyla onu tuttuğunu anlıyorum. Teması mı yoksa bakışları mı yıllardır aşık olduğum adam tarafından erimemi sağlayacak bilinmiyor. Yaklaşık lisenin son senesinde aşık olmuştum çocukluk arkadaşıma. Gün geçtikçe kalbimin hep bir parçasına daha sahip oluyordu Ali. Ona karşı olan bu duygularımı hep bir hazineymiş gibi saklamaya çalışmış olsamda onları farketmemek için kör olmak gerekirdi. Onunda bana karşı hissleri olduğunu yaklaşık bir sene önce öğrenmiştim. Beni ondan uzak tutan geçmişte yıkılmamı sağlayan aşk hikayemdi. Aynı şeyleri yaşamanın ve arkadaşlığımızı mahfetmenin korkusu ile o sadece hayallerimin beyaz prensi olarak var olmuştu. Fakat o beyaz prens hayallerimden çıkmayı başarmış şu an karşımda dikiliyor.
"Selin, sana söylemem gereken bir şey var."
Hızlanan kalp atışlarım birazdan pes edecek ve ben önünde bayılacağım diye korkmaya başlıyorum.
"Ne?", diyerek türkçe dilini unutmama ramak kaldığını ıspatlıyorum sonunda.
Boğazını temizliyor ve bununla beklenen anın geldiğini farkediyorum.
"Ben daha fazla duygularımdan kaçmak istemiyorum. Onlardan eminim ve hiç olmadığı kadar yoğunlar artık. Daha fazla dayanabileceğimi sanmıyorum. Ben sana aşık oldum Selin Yılmaz. Hep aşıktım. Hatırlıyormusun? Bana bisikletini vermediğinde kızmamıştım sana, sonra ödevimi sormadan kopyalayıp ikimizinde başını derde soktuğunda hesap sormadım senden, lisede o kıza tokat attığında ısrarla disziplin cezanı üzerime aldım çünki sen hep farklıydın benim için. Seni hep korumak, hep yanımda tutmak istedim. Bu bana yeter sanıyordum, içimde bir umut ışığı gibi saklıyordum seni. Ama o ışığın artık tamamen benim olmasını istiyorum. Benim olmanı istiyorum koca gözlü kız."
İki elimi yanaklarında baş parmağım ile sakallarını okşarken buluyorum kendimi. Bir şair dahi bu kadar güzel konuşabilirmiydi? Konuşsa bile sonsuza dek benim olmasını istermiydim tıpkı şu an olduğu gibi? Gözlerimde mutluluk göz yaşlarının biriktiğini hissediyorum. Hayallerimdende güzeldi bu adam. Yıllarca yalnış Ali Mertoğlu süslemiş onları. Yanlış adamla yazmışım ben ilk aşk hikayemi.
"Sana zaman verebilirim. Hemen cevap vermek zorunda değilsin.", diyor düşünceli olduğumu farkedince.
Ona sorgusuz sualsiz teslim olmak istesemde karanlık tecrübelerim beni bundan alı koyuyor. Ona kavuşmak aynı zamanda sonsuza kadar kaybetmek te olabilirdi. Yanağımda olan bileğimi kavradığında sabırsızlandığını farkediyorum.
"Bu şekil değil.", diye nihayet konuşmaya başladığımda gözleri bir an önce açıklama yapmam hakkında baskı yapıyor.
"Ali ben Aşk'ı en kötü haliyle tanıdım. O beni mahfetti, yıktı ve bir daha ayağa kalkmam inan kolay olmadı. Bu büyünün bozulmasını istemiyorum. Biz olalım istiyorum ama biz olmadan yaşayalım istiyorum. Tüm Dünyayı gezip her şeyi gördükten sonra, benimle her zorluktan geçip, her mutlu'yu yaşadıktan sonra hala benimle birlikte olmak istersen. Hala elimi tutmakta ısrarlı olursan, senin olacağım."🌑
Gececi❥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
365 days without you ❥ alsel
Fanfiction❝365 gün onunla, onsuz.❞ _____________________ ©Gececi 15.05.2016