BOLÜM-2

335 18 1
                                    

1, 5 HAFTA SONRA...


Lanet alarmın sesi biplemeye devam ederken gözüm kapalı tek elimle komodinin üstüne vuruyordum. Elim acımaya başladığında tek gözümü açıp söylendim.

"Nerede bu? "

Sesin nereden geldiğini anlamaya çalışırken çalışma masamın üstündeki kalemler devrilmeye başladı. Çok geçmeden küçücük görünümüyle deprem havası veren alarmı camın önünde duran çalışma masamın üstünde gördüm. Onu oraya hangi kafayla koyduğumu düşünürken ağrıyan başım dijital saatin bip sesiyle daha çok zonklamaya başladı. Yatakta oturur pozisyona geçip kafamı ellerimin arasına aldım. Biraz daha biplerse çıldıracağımı hissettiğimden sürünerek kalkıp kapattım. Çalışma masasına geçip oturdum. Figür çizimleri için kukladan tut, boy boy maket bıçağına kadar her türlü alet vardı. Ve yarım kalmış çizimler... Kalemleri bir kenara ittirip saati elime aldım. 2:38. Öğle olmuş ben halâ uyuyordum.

"Kurs 3'te başlıyor, o zaman 22 dakikam daha var." diye geçirdim içimden.

Kollarımı masanın üstünde birleştirip kafamı gömdüm. 5 dakika da burada gözlerimi dinlendirsem sonra kalkıp kursa giderdim.

Omzumun dürtülmesiyle yarım kalan uykumdan tekrar uyandım.

"Abla. Abla... Hadi abla. "

"Ne var Cihan? "

Mırıldanarak söylediğim kelimeleri ağzımda gevelerken hâlâ dürtüyordu.

"Kursa gitmeyecek misin? "

"Hangi kurs? "

Kafamı kollarıma gömdüğüm için sesim boğuk çıkıyordu ve başım hâlâ ağırıyordu. Bıkkın sesi kulaklarımı doldurdu.

" Heykeltraşlık abla. Hadi kalk. "

"Git başımdan ya... "

"Hadi kalkarsan kahvaltı benden. "

Omuz silkip uyumaya devam ettim. Belki bir umut gidecekti ve ben huzurla uykuya kavuşacaktım.

"Hadi tamam ben bırakacağım seni. "

Kafamı gömdüğüm kollarımdan kaldırıp ona baktım. Tek kaşım istemsizce kalkmıştı.

"Benim arabamla beni mi bırakacaksın?" dedim kendimi göstererek.

Bir kaç saniye boş boş yüzüme bakıp cevap vermeden koşarak odadan çıktı. Masadan kalkıp dolaptan kıyafetlerimi alırken kapının arkasından konuşmaya başladı.

"Kahvaltı benden bebek. "

Kapıyı açıp yorgun bakışlarımın yeni hedefine tekrar baktım. Bu çocuk salaktı. Bir süre yine gözlerle konuştuğumuz da daha çok o konuştuğunda duş almam gerektiğini hatırladım. Sağa yöneldiğimde o da yöneldi ve köşe kapmaca oynar gibi oynamaya başladık. Durup ona baktım. Aramızdan küçük bir toz bulutu yuvarlanıp gitti. Sanki birazdan çakma kovboy gösterimiz başlayacaktı. Gözlerimi kısıp yüzüne baktım. Bu bakışı biliyordum. Ve tabii ki kahvaltıyı karşılıksız hazırlamıyordu. Yarı kapalı gözlerle bıkkınca ona bakmayı sürdürdüm.

"Ne istiyorsun?"

Sevimsiz bir gülümsemeyle cevap verdi.

"Arabayı."

Tepkimi ölçmek ister gibi gözlerini kısıp dikkatle cevabımı beklemeye başladı.

"Düşünmem lazım." deyip onu kenara ittirdim ve hızla banyoya girdim. Ardımdan kapıyı kitlerken çoktan oradan gitmişti.

Kırbaç DarbesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin