Başlangıçlar... Her zaman olmasa da genellikle canımı sıkan başlangıçlar.
Lise ikinci sınıfımın ilk günü.. Yine sıkıcı, yine berbat, yine ruh gibi.
"Meliis! Kalk kızım hadi okula gideceksin! Tatil bitti artık!"
"Tamam anne! Kalkıyorum!" Başka bir çarem var mı ki?Mecbur olarak yatağımdan kalkıp ayaklarımı aşağıya sarkıttığımda daha kendime gelememiştim. Lavabo ya gidip ellerimi ve yüzümü yıkayınca biraz daha iyiydim. Yüzüme baktığımda o kadar da kötü olmadığını gördüm.
"Tövbe bismillahirrahmanirrahim!" Kendimi görünce tepkim bu olmuştu. Kısa ve öz...Lavobodan çıkıp odama gittigimde yine o okul formalarımı giymenin verdiği hüznü daha giymeden hissedebiliyordum. Eteğimi ve üzerine de gömleğimi giyip saçlarımı da yukarıdan bir at kuyruğu yapıp dışarıya çıktım.
"Günaydın kızım."
"Günaydın baba."
"Ee.. Okulun ilk günü. Heyecan var mı?"
"Hımm. Ne demezsin. O kadar heyecanlıyım ki 'Git yatağına yat, uyu.' desen hiç lafını ikiletmem. Emin ol." deyip kahvaltımı yapmaya başladım."Bayağı heyecanlıymışsın." dedi babam da benimle dalga geçercesine. Babama cevap vermeyip yemeğimi yemeye devam ettim. Yemek yerken konuşmayı sevmezdim pek. Kahvaltımı yapıp dişlerimi fırçalamaya giderken babaannemin sesini duydum yukarıdan.
"Kiz zillu! Ha bugün okula gideceymişsun. Doğru midur?" Babam Trabzon da doğup orada büyümüştü fakat iş sahibi olunca İstanbul'a gelmek zorunda kalmıştı. Dedem de öldüğü için babaannemi orada bırakmak istememiş ve yanımıza almıştı.
"He babaannem. Doğru."
"He bağa bak bakeym! O okulda oğlanlar filan bakar saaa.. Gelur o okuli yikarum başiniza! Oğa göre!" deyip susmuştu. Ah babaannem ah!Dişlerimi fırçalayıp okula gitmek için evden çıkmıştım nihayet. Okula giderken tek sevdiğim şey buydu. Yolda kulaklıklarımı takıp müzik dinleyerek yürümek. Müziğimin bir anda kesilmesiyle telefonuma baktım.
'Camon baby' arıyor...
Telefonumu açıp yürümeye devam ettim.
"He yavrum, söyle?"
"Sana da günaydın Melis!"
"Günaydın Öykü. Uzatma. Direkt konuya gir." Tanıyordum Öykü' yü.
"Kız, bugün okula Fatıma babaannenin yaptığı tatlılardan getirsene."
"Boşanda semerini ye be hayvan! Daha dün iki tabak yedin o tatlıdan."
"Ne olur getirsen? Ha? Ne olur?"
"Sus kız! Yola çıktım ben. Gelmek üzereyim köşeye. Fazla bekletme beni de çabuk gel. He çok yemek istiyorsan gelirsin bu akşam bize, yersin. Hadi görüşürüz." deyip telefonu kapattım. Sabah sabah... Hiç uğraşmak istemiyordum........
Öykü ile beraber okula geldiğimizde neredeyse herkes gelmişti. Onlar da gelmişti tabi ki..
"Masal! Masaaal! Kız gelsene buraya!"
"Ne var ya?" Bana kaş göz işareti yapmasıyla olayı anlamış ve sıramdan kalkıp dışarıya çıkmıştım. Oradaydı işte. Kaloriferin başında.. Her zaman ki gibi arkadaşlarıyla konuşup gülüyordu."Şiişt? Hayrola? Daldın gene hayallere. Çok dalma yoksa Fatıma babaannem celur ağzunin ortasina 45 numara şıpıdıklariyla vurur." deyip gülmeye başladı. Hayır benim anlamadığım.. 45 numara şıpıdık nasıl bulabiliyor bu kadın?
Biz onlara bakarken bir anda bizim olduğumuz tarafa gelmeye başladılar. Ben heyecandan düşüp bayılmak üzereyken arkamdan gelen cırtlak sesle kalbimin ritmi yavaşladı. Hep böyle oluyordu zaten. İlla bir insan evladı çıkacak arkamdan. Hayır, ne olur bir kere de bana böyle gelsen? Ha? Ne olur?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR
Novela JuvenilBazen istediğini elde edemez insan. Çalışır ama yine de kazanamaz. Çabaladığı şeyi yapmaya başlar bir ucundan ama.. Sonunu getiremez. Sever... Ama söyleyemez...