2. Bölüm "YAPMA"

101 10 0
                                    

Multide Kerim Saymaz... İyi okumalar

"Bakın arkadaşlar. Bu sınıfın geçen sene ki halini biliyorsunuz. Çok kötüydü.." İngilizce hocamız bize geçen seneyi hatırlatırken herkes göz devirip kafasını arkaya atmıştı. Hoca haklıydı aslında ama geçen sene de bize böyle bir konuşma yapınca bir garip olduk. Daha ilk günden... Demek ki kadının ağzı alışmış.

"İşte bunun için sürekli çalışmanız gerekiyor. Tekrar etmeniz gerekiyor."
"Hocam bizim için endişelenmeniz bizi mutlu ediyor fakat en kötü ihtimalle 'battı fishing yan going' yani." İngilizce seviyemiz sınıfça buydu işte.

Tenefüs olduğunda ilk işim on birlerin katına gitmek oldu. Bakalım şu kız kimmiş?

Sınıflarına girdiğimde yeni gelen kızın kim olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Herkes başında olduğu için... Bakışlarını takip ettiğimde ise karşılaştığım manzara yüzümün düşmesine sebep oldu. Her türlü.
Şimdi düşünüyorum.. Bu yeni kızın Kerim' e böyle baktığına mı yanayım yoksa Kerim' in kafasının böyle kızardığına mı? İkisini de aynı anda yapmaya karar verip ilk önce kızın yanıma gittim. Kerim' in kafasına yapacak bir şey yoktu sonuçta.

"Merhaba."
"Merhaba tatlım." Tatlım?
"Yeni gelmişsin sanırım. Hoşgeldin okulumuza."
"Hoşbuldum. Sen.. Bu okulun rehberi falansın sanırım. Bana okulu mu tanıtacaksın?"
"Hayır. Ne rehberi?"
"Bilmem. Böyle bir büyük gösteriyorsun da.. Bir de benimle böyle konuşunca.. Rehber sandım." deyip sırıtmaya başladı. Ben şimdi ona bir şey söylerdim de.. Kalbi kırılırsa falan...
"Sen sabah hiç aynada kendine bakıyor musun?" Arkamdan Öykü gelmişti.
"Evet tatlım. Bakıyorum. Hemde en orjinallerine."
"Sıçtırtma bana orjinalinin camına.. Sen kimsin de bu kıza böyle söyleyebiliyorsun? İlk önce kendine bak! Seni kesseler şu kızdan beş tane çıkarsın be! Bir de gelmiş 'Biyli bir biyik gistiriyirsin di...' Bu kız büyükse sen Malazgirt Savaş' ı gazisi falansın herhalde."
"Sen... Ne diyorsun be? Sensin savaş şeysi.. Ihhh!" Bayağı sinirlenmişti bu yeni..
Biz -daha doğrusu Öykü- yeniyle kavga ederken  Mustafa Öykü' ye hayretler içerisinde bakıyordu. Ne? Bende öyle baktığım için biliyordum. Kerim ise... Bana bakıyordu. Gözlerini kısmış, bir şey anlamaya çalışıyor gibiydi.

Sınıftan çıktığımızda Öykü bana nutuk çekerken ilerliyorduk.
"Çok sessizsin Melis! Aşırı sessizsin. O an o kıza neler söyleyeceğini biliyordum ben senin. Neden sustun?"
"Ben.. Kalbi kırılırsa falan diy..."
"Başlatma kalbine! O sana onları söylerken kalbini düşünüyor muydu senin? Tabi ki hayır! Yapma Melis.. Ezilirsin. Susma! Hakkını savun, kendini savun!" O kadar şey söylemesine rağmen yapabileceğim tek şeyi yapıp kafamı salladım. Sınıfa girdiğimizde hemen bu yeni hakkında planlar kurduk. Bu kız bizim çocukları yerdi. Şımarık falan bir şeydi ama.. Güzeldi.

Ders zili çalınca yerimize oturup hocayı beklemeye başladık. Hoca sınıfa gelince selam sabah vermeden ders anlatmaya başlayınca bütün ders işleme hevesim kaçmıştı. Tarih dersini severdim ama böyle de olmazdı ki...

********

Eve geldiğimde yorulmamıştım ama uykum gelmişti. Üzerimi değiştirip, elimi yüzümü yıkayıp attım kendimi yatağa. Tam uykuya dalacağım sırada banaannemin sesiyle uyandım.

"Kiz paçalii! Nerdesun kiz? Ha bugün bağa mektepte olanlari anlatacedun ya. Kiz paçaliii!"
"Babaanne ya! Uyuyordum ben. Hem ne anlatayım ki ben sana? Bizim fizikçiyi mi anlatayım?"
"Sus kiz! Babaanneye 'ya' denulur mi hiç? Babasi kılukli!"
"Denilmez babaannem denilmez." deyip babaannemin yanağına sulu bir öpücük kondurdum.
"Yedun beni kiz paçali.. Dur da.. Dur! Seni gidu senii.." deyip o da bana sarıldı.
"Seviyrum kız senu torunu paçali." deyince daha da sıkı sarıldı bana. Babaannem benim ya...

SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin