-Bölüm 4- FUTBOL

22.6K 677 97
                                    

Ayağımın altındaki topla karşımda bütün asalatiyle duran Furkan'a bakıyordum. Ah! Evet, şu an halısahada maç yapmak üzereydik.

Dışarıdan bakılınca; elleri belinde, bir ayağı topun üzerinde karşısındaki insana ciddi bakışlar atan bir kız profili çiziyor olsamda, içimdeki küçük kız olduğu yerde durmadan zıplıyordu.

Topu yavaşça ona gönderdiğimde sert bir şekilde bana geri gönderdi. Şimdi ayağımın topa değdiği an maç başlayacaktı. Heyecanlandığımı hissediyordum.

"Hadi Simay sen yaparsın," diye bağıran tellerin arkasındaki Derin'e baktığımda umutla parıldayan yeşil gözleriyle bana bakıyordu.

"Yüzümüzü kara çıkarma Simay!" Evet bu da Helin'di. Elimi kaldırıp hafifçe gülümsedim. İkisi de aynı anda gülümserken yanımda olmaları daha iyi hissettirmişti.

"Boşuna nefesinizi tüketmeyin kızlar!" diye bağırdı, kızların karşı tarfındaki tellerin arkasında duran, Furkan'ın arkadaşlarından Doruk. Doruk'tu galiba, emin değildim.

"3... 2... 1... Başla!" deyip elindeki düdüğü çaldı, isminin Onurcem olduğunu sandığım esmer çocuk. Topu öne doğru ittirerek koşmaya başladım. Furkan arkamdan geliyordu. Ah! Umarım topu erkenden kaptırmazdım. Onun kalesine doğru ilerlerken birden ayaklarımın altındaki top ona geçmişti. Ağzım irice açıldı. Ya ne ara topu almıştı?

Hemen kendime gelip peşinden koşturdum. Kızlar cırlayarak destekliyordu. Furkan'ın arkadaşları da kulaklarını kapatarak sövüyorlardı. Durup bu hallerine katıla katıla gülmek isterdim. Fakat kazanmam gereken bir maç vardı.

Maçın sonucunda kazanırsam isteyeceğim şeyi düşünerek kendimi gazlıyordum. Bunu düşünerek hızlı bir hamle yaparak topu kaptım. İşsiz bir insan olduğum için, evde boş boş pineklediğim bir zamanda futbol kursuna yazılmıştım ve hiçbir zaman işime yarayacağını düşünmemiştim ama ne zaman ne olacağı belli olmuyordu ve sanırım buna da kader deniyordu. Ayağımın altındaki topla koştururak kendi kalemden uzaklaştım, bu seferlik paçayı sıyırmıştım.

Kaç dakika oldu bilmiyordum ama doksan dakikanın çoğu gitmişti. Her seferinde gol atmaya çalışsam da hep direkten dönüyordu. Çoğu zaman da Furkan kurtarıyordu. Kazanmamı istemiyordu, bu bariz belliydi.  Ama ben kazanmalıydım. Onun isteyeceği şey kesin ondan uzak durmamla alakalı bir şeydi. Çünkü kesinlikle benden haz etmiyordu. Bu beni incitsede kimseye kendimi zorla sevdirecek değildim ya...

Benden bir kere (!) daha topu almaya çalışırken dayanamayıp topun üstüne çıktım. Savunmasız olduğum için yere düşmeyi beklerken iki güçlü kolu belimde hissetmiştim. Yere düşmemek için ellerimi omuzlarına yerleştirdim. Düşeceğimi sandığım için kapattığım gözlerimden sadece bir tanesini aralayıp ne olduğuna baktım.

Acaba düşüp ölmüştüm ve şu an da Cennet'te falan mıydım? Yoksa yüzüme doğru eğilmiş, dudaklarımızın arasında milimler olan bir adet Furkan gerçek olamazdı. Kalbim bu anın daha yeni farkına varmış gibi hızlı hızlı atmaya başlarken, şuan ki pozisyonumuzu düşündüm.

Sırtım yay gibi gerilmişti ve Furkan üzerime doğru eğilmişti. Uğuldayan kulaklarım çevredeki sesleri duymaya başlayınca şaşkınlık nidaları yükseliyordu. Sesleri duyuyordum fakat ayırt edemeyecek kadar tuhaf hissediyordum. Gözlerimi tam olarak açıp ürkek bakışlarla gözlerinin içine baktım. Nasıl böyle bakmayı başarabiliyordu? Ve bu bakışlar nasıl ruhumu bu denli titretebiliyordu?

Ömrümün son demine kadar bu siyah gözlere bakabileceğimi düşündüm. Allah'ım bana ne oluyordu böyle?

Kısık bir nefes aldığımda belimdeki kollarıyla beni yukarıya doğru çekti. Kollarını çektiğinde belimdeki soğuk boşluğu hissetmek omurgamdan yukarı bir ürpertinin tırmanmasına sebep olmuştu. Bir ara ayakta duramayacağımı sanmıştım. Bacaklarıma biraz daha yüklenerek ayakta durmaya çalıştım. Kafam bir milyon gibi hissediyordum. Kalbim yavaş yavaş duruluyordu.

Aptal KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin