Hareket 6

85 12 12
                                    

Tuğra'yla olmayan aramızda olmayan iletişim o günden sonra iyice koptu. Onu dışarıda, Abaddon'da defalarca o kızla gördüm. El ele, göz göze, beden bedene. Tuğra eskisi gibi değildi ki bahsettiğim eskisi burada daha bir kaç gün önce. Abaddon'a geldiğinde kimseye selam vermiyordu.

O kızdan sadece saliselik ayrılan gözleri bana çarptığında, sağ ayağımın üstünde yere sadece temaz eden uzuvum baş parmağımın milimlik ucundaydım.

Bakışlarındaki yoğunluk elle tutulur bir şeymişte bana çarpmış gibi yere yığılıp bileğimi burktuğum da yalnızca uzaktan baktı.

Tırnağım koptu ve bileğim incildi , fakat eskiden kavga ettiğimiz halde beni düşünen Tuğra, kafasını çevirip o kıza gülümsemeye devam etti. Ondan sonra artık olmayan bağımız toz oluverdi.

Şimdi evde televizyonun karşısında, siyah ekrandan yansıyan o bitmiş görüntüye bakıyordum. Siyah gereğinden fazla uzun saçlarım bağdaş kurup oturmama rağmen diz kapağımın üstünden geçip aşağıya sarkıyordu. Kollarım sıska kalmıştı, bakışlarım benim bile kanımı donduracak türden di.

O umrunda olmadan devam edebiliyorsa ben neden böyleydim?

Ayağa kalkıp peluş pandalı panduflarımı ayağıma geçirdim. Yumuşak dokusu ayağımı gıdıklıyordu. Mutfağa ilerledim. Uzun zamandır krep yemiyordum.

Dolabı açıp yumurta, süt , margarin çıkardım. Lavabonun altındaki büyük çekmeceden unu da çıkarttım. Hepsini tezgahın üstüne koyarak, büyük bir kap, bardak, ve mikseri çıkarttık dan sonra krepi yapmaya başladım.

İlk su, un ve sütü karıştırdım. Kek hamuru kıvamından daha akışkan bir kıvam elde edince yumurtaları ekledim. Mikserle çırparak topak kalmayacak hale gelinceye kadar çırptım. Azcık tuz ekleyip çorba kepçesi ile krep tavasının üzerine bir kepçe krep hamuru koydum.

O pişene kadar tabak ve çikolata çıkarttım. Krepi kontrol ettikten sonra tavayı ocaktan kaldırıp hafif ama hızlı bir biçimde kaldırıp, tavanın ucuyla yarım daire çizdim ve krepin pişmeyen yüzü tavaya çarptı ve pişen yüzü üste geldi. Tavayı ocağa koyup pişmesini bekledim, pişince tabağa aldım. Böyle krep hamuru bitene kadar devam ettim.

Masaya geçip çikolataya buladığım kreplerimi yedim. Sandalyemde geriye yaslanıp şişkinşiğin verdiği, göbeğimde ki hafif çıkıntıyı okşadım.

Telefonumun zil sesi mutfakta yankılanmaya başladı. Elime alıp telefonu açtım. " Jeyan Sultan anneyi hastaneye getirdik fenalaştı gelsen iyi olur" dediğinde sandalyeden fırladım. " hangi hastane?" Hastanenin adını öğrendiğimde dışarı fırladım. Taksi bekleyecek zamanım yoktu bu yüzden yağmur altında hastaneye kadar koştum.

Hastane deske gittim. Ellerimi deskin masasına yaslayıp kıza hitaben konuştum " Sultan Koçak'ın odasını öğrene bilir miyim?" Kadın bilgisayara bir şeyler yazdı ve bana döndü " 2. Kat 508. Oda " teşekkür edip yukarı koştum.

Koridor da volta atan Tuğra'yı görünce yanına koştum. " Sultan annem nasıl?" Dediğimde kafasını kaldırıp bana baktı. Bakışların da gizleyemediği özlemi görünce afalladım ama şuan önemli olan başka bir konumuz vardı." Doktor yanında kontrollerini yapıyor, bende daha bilmiyorum" dediğinde kafamı sallayıp arkamı döndüm ve odanın kapısının yanındaki banklardan birine oturdum. Gözümün ucuyla Tuğra'ya baktım, o da bana bakıyordu. Kafamı çevirdim ve ona bakmayı kestim.

Saniyeler dakikalara, dakikalar saatlere dönüştü. O arada doktor çıkmış Sultan annem hakkında bilgi vermişti. İyiydi ama bunun basit bir fenalaşma olmadığını düşünüyorlardı. Bu yüzden müşhade altında tutulacaktı. Bakışlarım kırık beyaz olan fayansların arasında dolaşıyordu. Bakış açıma bir çift Supra girdi. Kafamı kaldırdığımda karşımda Tuğra'nın dikilmiş olduğunu gördüm. " Eve git Jeyan, yağmurda koşacak kadar kafayı yemişsin. Ayrıca saçların kurutma makinesiyle bile zor kurur senin ve hastalanırsın. Hem yoruldun gözlerinin altı şiş ve kahverengilerinin arasında ki parıltıların sönmüş" dediğin de hiç bir şey olmamış gibi karşıma geçip beni düşünüyormuş gibi yapmasına anlam vermeye çalışıyordum.

"Tuğra beni düşünüyormuş gibi yapmana hiç ama hiç gerek yok. Son bir kaç gündür nasılsak öyle olalım. Bir birimizi görmezden gelelim." Dediğimde yanıma oturdu " Ne yapsaydım Jeyan? Karşılık alamayacaksın vazgeç deyip duruyorsun. Sana yaklaşmaya çalışıyorum ama aramıza bariyer kuruyorsun. Başkasına gidip unutmaya çalışıyorum tavır alıyorsun. Amacın ne Jeyan?"

Sessiz kaldım. Beklentiyle bana bakarken sessiz kaldım. Konuşursam her şey hallolacaktı ama susuyordum.

" Neden susuyorsun. Jeyan çıldıracağım konuş susma hallolsun bu iş. Niye susuyorsun. Bir öylesin bir böyle. Yakınlaşıyoruz geri çekilmiyorsun. Uzaklaşmama izin vermiyorsun. Ama sonra vazgeç benden diyorsun. Vazgeçiyorum başkasından medet umuyorum sonra bakıyorum sana tavır almışsın bana. Neden? "

"Çünkü..." çünküsü neydi. Niye izin vermedim ki gitmesine. Ağzımı açtım ve o an ne hissediyorsam söyledim. "Çünkü istemiyorum kimseye gitmeni. Gitme o kızlara, Bakma istemiyorum işte, yok bir sebebi, ya da bilmiyorum. Bildiğim tek şey senin mutsuz olmanı istememem ama sen beni unuttukça hayatla olan bağlantım kopuyor tek tek. O kızlara her yaklaştığında beynimden vurulmuşa dönüyorum. İstemiyorum ben benim çocukluk arkadaşımı almalarını, alamazlar. " diyerek dolan gözlerimle ona baktım. Burukça gülümseyip sarıldı. Ciğerlerini kokumla doldurdu. Burnu saçlarım arasında kendine yer edindi.
"Bir kokun yok yeni banyo yapmadığın sürece. Ama yinede sadece saçların arasında rahat nefes alabiliyorum. Sanki kırın ortasındaymış gibi. Her şeyini gözümde kusursuz yapan sana olan duygularım Jeyan. Kusursuz değilsin ama kim kusursuz ki?" Diyerek iyice sokuldu bana. Bedenim hafif bir açıyla üstüne çıktı.

Kafasını geriye atıp gözlerime baktı. " Gözlerin herkeste bulunan bir kahverengi hiç bir özelliği yok ama benim sevdiğim senin bakışların. Gözlerine anlam yükleyen bakışların"

Gözlerini dudaklarıma indirdi " dudakların biçimli ve çok dolgun değil, rengi normal ama o dudaklarını kimsede istemediğim kadar çok aş eriyorum. Dudaklarımın arasında ezmek, tadını almak istiyorum" diyerek alt dudağını yavaşça yaladı. Vücudumda ufak bir geziye çıktı gözleri " Vücuduna lafım yok kıvrımlı güzel ama dışarıda böyle hatta daha iyisi olan bir çok kız var. Senden daha güzel kızlar, ama hiç biri gözümde böyle paha biçilmez değil. Sen benim için en iyisisin çünkü seni seviyorum ama mazojist değilim Jeyan. Bazıları ulaşılmaz sevebilir ama acı çektiğim halde zorlayamam. Ulaşamıyorum sana" dedi. Ellerimi beline götürüp alnımı göğsüne yasladım. Hıçkırarak ağlamaya başladım. " Jeyan kabul etmesen de seninde benden hoşlandığını görebiliyorum. Aramızdaki çekimi de gördüğüm gibi ama biliyorum ki kabul etmeyeceksin asla. Ama daha demin söylediklerinden sonra sana bunu göstereceğim. Beni seveceğini biliyorum hatta seviyorsun. Duygularını sikik 'arkadaş' kelimesi arkasına saklamaya çalışma çünkü çok iyi biliyorum ki bu gözlerini bana olan duygulara kör eder sadece. Yavaş yavaş öğreneceksin Jeyan" diyerek sımsıkı sarılmıştı.

İzin verecektim bana öğretmesine, gözlerimi açmasına. Ondan hoşlandığımı biliyordum ama sevgi? Aşk? Bundan emin değildim ve kendi kendime emin olamayacağımı biliyordum. Bu yüzden izin verecektim.

Bu yolda ne olurdu hiç bilmiyordum ama nereye sürüklenecek sem de umursamayacaktım.

Daha sıkı sarıldım " Tamam göster bana"

Owwe Jeyan xüxlüxxlü

Geçiş bölümü gibi bir şey

Tatile girdiğimiz için bölümlerin yayımlanma aralığı kısalacak ve gelişi hızlanacak.

Ramazanınız mübarek olsun ey müminler ♥

AbaddonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin