-1-

229 36 256
                                    

-10 Yıl Öncesi-

"Anne, anne!" Küçük adımlarım ahşap parkeler boyunca yankılandı. Nisan'ın savurgan havası küçük evimizi sıkıştırırken uğultular yankılanıyordu. Çıplak ayaklarım üşüyordu. Bir battaniye haricinde bedenimi saran başka hiçbir kumaş parçası yoktu.

Hızlı koşmamdan ötürü burkulan kağıda üzgün bir bakış attım. Ne olurdu sanki annem gördükten sonra buruşsaydı?

Annemin sessizce söylediği, insanı işittiğinde kendini kırlarda koşuyormuş hissiyatı veren şarkısı moralimi düzeltmişti. Üstümden düşen battaniyeyi tek elimle kavrayarak vücuduma doladım tekrar. Kapı eşiğinden geçtiğimde annem beni fark etmiş, yüzüne sıcacık bir tebessüm yerleşmişti.

"Sana dediklerimi yaptın mı Yoshiro?" 

"Evet. Bitti sayılırlar ama..." Sekerek masanın yanındaki sandalyeye tırmandım. Yüzümde kendimden emin bir gülümseme, elimdeki kağıtla beraber anneme sunulmuştu. "Bunu senin için yaptım! Nasıl, beğendin mi?"

Annem ifadesiz gözlerle elimdeki kağıdı aldı. Gözleri kağıdın üstünde olsa dahi, sözleri onunla en ufak bir şekilde ilgilenmediğini ele veriyordu. "Şişeyi başından aşağı döktüğüne emin misin? Öyle kokmuyor gibisin." 

"Birazını döktüm sadece. Neyse res-"

"Git ve tamamını dök Yoshiro." Yeniden o tatlı gülümsemesi yüzüne yerleşti, o ifadesiz bakışlar gitti. Kalbim kırılmıştı hafifçe. "Anladım." Sandalyeden hafifçe çırpınarak indikten sonra paytak adımlarla odama ilerlemeye başladım. İçimde kocaman bir boşluk açılmış gibi hissediyordum.

Ardımdan derin bir nefes aldığını işittim. "Ya da uzatmanın manası yok..." Kolumdan kavradığı gibi geriye çekilince ufak bir çığlık attım. Kalçam zemine gürültüyle çarpmıştı. Saçlarımdan tutarak çekiştiriyor, başım yanıyordu. "Anne! Yeter! " Konuşacak takati bile zor buluyordum. Hüngür hüngür ağlamaya başladım. Elimle aceleyle saçlarımı sıkıca kavrayan ellerini ittirmeye çalıştım. Fazla geçmeden sırtım buz gibi duvara çarpmıştı. 

Acıyla bir feryat daha koptuğunda metalik tadı alabiliyordum. Havayı döverek olduğum yerden kalkmaya çalıştım.

"Bu son oyunumuz olacak Yoshiro. Biraz üzücü." Başımı acıyla kaldırarak ona baktım. Uzun siyah saçlı oldukça güzel, bir o kadar da yaşlı bir kadındı. Kırlar saçının çoğu yerinden fırlamıştı. Yüzünde kırışıklıklar vardı. Elinden yere düşen saçlarım hıçkırıklarımı çoğalttı. 

"İstemiyorum! Oynamayalım! Yeter!"

"Mızıkçılık yapma tatlım, annen seni çok özleyecek çünkü." Dudaklarını yalayarak yeniden yere eğildi. Ellerimi yumruk yapıp savurarak ellerini engellemeye çalıştım. Nafile. Yeniden kavramıştı sımsıkı saçlarımı. 

Ellerim gücünü yitiriyordu. Hayır, sadece ellerim değil. Kendimi bir üçüncü şahıs gibi, içimdeki kocaman bir boşlukla olanları izliyormuşum gibi hissediyordum. Arada acı, bir de vücudumu titreten hıçkırıklarım beni kendime getiriyordu. 

"An...ne..." 

Yitip gitti boşlukta sesim. Kendim bile güç işitmiştim. Görüşüm yavaş yavaş kaymaya başladığında vücuduma inen darbeler ağzımdaki iğrenç tadı kuvvetlendiriyordu. Acı artıyordu, kaybolmuyordu. 

"Yeter." Usulca fısıldadım. Gözlerimi tamamen yumdum. Bas bas bağırdığım anlara tepkisiz kalan evren, bu sessiz sözcüklerimi işitmişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 15, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HeroHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin