Ilgazın ağzından;
Sanırım ilgi duyup dinlediğim tek ders Edebiyat. Utanmadan başımı kaldırıp fikirlerimi açıkça beyan edebilmem için haftada 5 saatim var. Bu üzücü, değil mi? Değil. Düşüncelerimi beyaz bir kağıtta kelimelere bulayarak ya da sadece çizdiğim bir insan suretinde bulmak, insanların aptal düşünceleriyle aşağılanmaktan iyidir.
Hoca Romeo ve Juliet'i işliyordu. Nedendir bilmem bugünün konusu Shakespeare'di. Bakışlarını bana doğrulttu, gardını al Ilgaz, soru geliyor.
"Ilgaz, Romeo ve Juliet'in yaşadıkları ile ilgili yorumunu merak ediyorum."
Kısa bir süre düşündükten sonra kendimden çok da emin olmasam da ayağa kalktım, başımı önüme eğip söze başladım.
"Romeo ve Juliet fazla ilahlaştırılmış bir aşk. Ve bu insanların kendi kafalarında oturttuğu bakış açısını sorgulamalarını sağlıyor. İnsan, kendi aşk kavramını kendisi oturtmalı. Kitaplarda, dizilerde, filmlerde ya da bir tiyatro oyunlarında dile getirilen aşk, ileri düzey ve katranlaşmış düşüncenin öncülüğünde öne sürülen bir aşk ne kadar doğru olabilir ki? Bu yüzden Romeo ve Juliet'i oldum olası sevmemişimdir."
Yaptığım bu yoruma ben de dahil olmak üzere sınıftaki herkes şaşırmıştı. İlk defa bu kadar uzun bir cümle kurmuştum galiba. Herkes tren farı görmüş tavşan gibi bana bakıyordu. Bu sessizliği bozan kişi tabi ki Edebiyatçı olmuştu.
"Yorumun beni etkiledi, Demirer."
Başımı hafifçe sallayıp yerime oturdum. Bu cümlelerden sonra gün içerisinde tek kelime etmeden yerimde çizim yaparak bir okul gününü daha sonlandırdım. Çantamı alıp merdivenlere yöneldiğim sırada Doruk yanıma geldi ve kafasıyla sağ koluma vurdu hafifçe. Bu onun dilinde selam vermekti.
"Naber lan maloş?" diye cıvıldadı her zamanki gevşek tavrıyla.
Doruk kim mi? Doruk şu koca okulda kekelemeden, heyecanlanmadan konuşabildiğim tek insan tanesi.
"Nötr koçum. Sen?"
Evet iletişimimiz fazlasıyla gereksiz ve gevşekti ama ben halimden memnundum.
"Kanka bi' kız var mezar komşusu olsan mezarına nur iner valla." Ah Doruk, vazgeçmeyeceksin şu yavşaklığından Doruk.
"Doruk Cantürk, 15 saniye sonra yanınızda Ilgaz Demirer diye biri olmayacak. Duvarların arkasına gidiyorum, işlerim var."
Aptal Doruk, sürekli odamda olduğum için oranın bir oda olamayacağını ve oda demeye dilinin varmadığını iddia ediyordu. Bu yüzden duvarların arkası tabirini kullandım.
Aslına bakarsanız aklımda çılgın fikirler var. Benim insanlara bir şekilde sesimi duyurmam lazım değil mi? Onların gözlerinin önünde konuşamıyorsam, onların kulaklarına ulaşacağım. Evet evet, bir radyo programı yapacağım!
Hızlı adımlarla otobüs durağına gittim ve çantamdan kulaklığımı çıkardım ve huzur dolu ezgilerin kulağımı işgal etmesine izin verdim. Kısa bir süre, ya da bana kısa gelen bir süre sonra otobüs geldi. Arkalardan bir yer seçtim ve cam kenarına geçtim. Başımı cama yaslayıp klip çekildiğini ve klibin baş rolu olduğumu zannederek efkarlı efkarlı dışarıyı izliyordum ki yanıma bir kız oturdu. Tamam fazla güzeldi ama güzel kızlar, kızlar ya da insanlar benim umrumda değildi. Prensibimi bozmayarak yolu seyretmeye devam ettim.
Eve girildiği an çantamı kapının kenarına, ayakkabılarımdan biri anyaya biri konaya, kendimi ise odama fırlattım. Ve hemen şu radyo olayını halletmek için bir kanalla görüşme yaptım. Onay vermeleri biraz zor olsa da ikna ettim.
Asosyal'in Sesi, çok yakında radyoda!
Bölüm hakkında yorumlarınızı buraya yazarsanız sevinirim ^^ Multimedia Ilgaz Demirer.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASOSYAL
RomanceOdasından tüm insanlara ulaşan delikanlı, o insanlardan en özel olan kız.