I. Bölüm
"Tamamen Saçmalık." diye söze başladı hafif asi görünümlü en yakın arkadaşım. Onun bu benim "aykırılık" diye bahsettiğim ama onun "seçicilik" diye bahsettiği durumlardan biriydi. "Hadi ama Ece. Astronomi bilimi saçmalık değildir. Yaşadığın evren hakkında bilgiler edinmezsen.." Ece'yi göz devirip yapmacık bir şekilde esnediğini görünce anlatsam bile sadece kendimin dinleyeceğini bildiğim için, susmaya karar verdim ve tekrardan içime kapandım. Ece gelmese bile, kesinlikle bu geceki yıldız gösterisine gitmeliydim. Ne kadar yapay olsa da -ve daha önce zilyon kez görmüş olsam da- bu beni heyecanlandırıyordu çünkü bu küçük adımlar, en büyük hayalimi gerçekleştirmem için minik adımlardı. Astronot olmak istiyordum ama tabii ki bu benim "en büyük" hatta "devasa" hayalimin sadece bir parçasıydı. Teorilere göre 1 milyon yıl sonra insanlar 600.000'den fazla yıldız kümelerinde yaşamı sağlayacaktı ve ben bunların öncüsü olmak istiyordum. Hedefim Samanyolu Galaksisine -yani şuan içinde bulunduğumuz galaksiye- en yakın galaksi olan Andromeda'da yaşamı sağlamaktı. Derin ve yıldızlı düşüncelerime dalmışken Ece'nin beni kolumdan dürttüğünü hissettim ve hafif irkilsem de umursamayarak kafamı ona çevirdim. O ise her zaman ki hayattan bıkan tavrıyla tam karşımda duruyordu.
"Derse geç kalacaksın, boş kafalı. Ve az kalsın duvara çarpıyordun. Biraz dış dünyaya odaklanmayı denemelisin. Bu arada, bizim dersimiz İspanyolca ve ben ödevi yapmadığım için dolabından kitabını ödünç aldım. Seni seviyorum." Bir şey söylememe izin vermeden yanağıma minik bir öpücük kondurup hızlı adımlarla kendi sınıfına doğru gitti. Sessiz bir şekilde homurdandım ve dolabımın kapağını açıp yarısını Ece'nin almış olduğu kitaplarıma göz attım. Dersim fizikti ve bu ders deney yapmak için laboratuvarda toplanacaktık. Yani kitap götürmeme gerek yoktu. Kafamın tekrar yerine gelmesine sevinerek dolabımın kapağını kapattım ve uzun, bana bol gelen ceketimi üstüme sardım. Koridorda yürürken ayakkabılarıma odaklandım ve incelemeye başladım. Biraz eski olmalarına rağmen bu ayakkabılarımı seviyordum. Hafif yanları zarar görmüş ve yırtılmıştı. Yanı sıra bağcıkların ucu yıpranmış görünüyordu. Derin bir iç çekip kafamı kaldırmaya hazırlanıyordum ki yüzümün her tarafında ve göğsümün bir kısmında hissettiğim sarsıntı ve hafif acıyla istemsizce kaşlarımı çattım. Yine hayal dünyamdayken birine veya bir şeye çarpmıştım. Gözlerim kapalıydı. Sahi, neden gözlerimi kapatmıştım? Neye çarptığımı görmek için gözlerimi hızlıca araladım ve diz çökmüş bir şekilde dağılan kitaplarını toplamaya çalışan Arel'i gördüm. Sahiden o kadar mı şiddetli çarpışmıştık? Hemen ben de onu taklit ederek karşısına diz çöktüm ve kitaplarını toplamaya başladım. Toplarken aklımdan filmlerdeki "klasik çarpışma sahneleri" gelmişti ama burdaki durumun tek farkı, tamamen düz olmamdı. Bu düşünceleri hızla kafamdan atarken yerdeki dergi tarzında kağıt yığınları dikkatimi çekti. Tam ona uzanacaktım ki Arel o dergiyi gördüğümü fark etti ve benden önce davranıp dergiyi hızla çekip aldı. Çantasına gelişi güzel kitapları yerleştirirken diğerlerine nazaran daha büyük olan kitabın arasına dergiyi koymuştu. Onu görmemi istememişti ama bunu istemek için fazlasıyla geçti. O derginin adı "Homoseksüeller Rehberi" ydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Andromeda
Teen Fiction"Yeter! Lütfen..." Çaresiz haykırışlarım, kulağa tırmalayıcı gelen kahkahalarla karışırken, dudaklarımdan ve kaşımın üstünden akan kanları vücudumun sızlayan her bir noktasında hissedebiliyordum. Vücudum artık tepki veremez halde, uyuşmuştu. Kulağım...