Zırrrrrrr! Zırrrrrrr!
İşte gelmişti beklediğim o gün. İlk defa uykudan ayrılırken seviniyordum. Saate baktım 13.40 idi. Çok iyi uyumuştum. Pikeyi üzerimden attım. Müthiş bir kick up ile ayağa kalktım. Mutfağa yöneldim. Dolaptan fibershake çıkarıp, bir bardak içtim. Sonra akşam için ne giyeceğimi belirlemek için gardrobumun karşısına dikildim. Kare desenli gömleğimi aldım, altına siyah kot ve güzel bir ayakkabı seçtim. Sonra kuzenimin evde olmadığını fark ettim. Kuzenimi arayıp,
" Alo! Daniel. "
" Neredesin Mert? "
" Daniel sesini alamıyorum. "
" Arkadaki müzik sesinden olabilir mi kuzen? "
" Duymuyorum... Neyse kuzen beni merak ettiysen, komşun Emily ile eğlenmeye çıktık. Görüşürüz kuzen. "
Kuzenim Mert'e çok şaşırıyordum. Şeytan tüyü vardı sanki adamda, hiç boş kalmazdı ve haftada bir kız değiştirirdi. Telefonu cebime koydum. Cüzdanımı odada unutmuştum, koşarak odaya girdim. Ayağım kaydı ve yere düştüm. Sonra sakince kalkıp, cüzdanımı komodinin üzerinden aldım. Yola koyuldum...
Restoranın önündeydim. Saate baktım, daha 17.10 idi. İçeri girdiğimde Anna köşede beni bekliyordu. Çok şaşırmıştım, çünkü yirmi dakika erken gelmişti. Merhabalaştık, sandalyemi çekip oturdum. Yirmi dakika geçmişti. Garson bana "Beklediğiniz biri var mı efendim? " diye sordu. Ben " Hayır. Başlayalım lütfen, her şey konuştuğumuz gibi olsun." dedim. Ve romantik bir akşam başladı.
Çok güzel vakit geçirdik. Yemek bitmişti. Tanışıp, saatlerce konuşmuştuk. Çok bekleyemedim,
" Anna galiba ben seni seviyorum. "
" Uu ani oldu. "
" Şey... Özür dilerim. "
" Hayır, önemli değil. Sen söylemeseydin, ben girecektim konuya. "
" Yani... "
" Evet, bende seni seviyorum. "
" Hayatımda duyduğum en güzel cümle bu! Garson! Türk rakısı getir! Bunu kutlamam lazım! Oley be! "
O gece o kadar çok içtim ki, tek hatırladığım; garsonun durmadan dolu rakı şişesi getirdiğiydi...
