" Delikanlı! Delikanlı! "
Gözlerimi ağır ağır açtım. Başımda dikilen kirli sakallı dayıyı gördüm. Pis kokulu ve uçları yanmış bir fırçayla beni dürtüyordu. Hemen ayağa kalkıp, hiç konuşmadan oradan uzaklaştım. Yolda herkes bana bakıyordu. Galiba çıplak gezmem onları rahatsız etmişti. Ama benim umrumda bile değildi.
Eve vardığımda, telefonu evde unuttuğumu farkettim. Yirmi cevapsız arama vardı. Kim olduklarına bakmadan telefonu yere attım. Yere oturup, içimdeki karanlığın derinliklerine gömüldüm...
Ölmem gerekiyordu. Olmayan bir varlığa vermiştim kalbimi. Hayattaki her saniye cehennem gibiydi. Her nefes azaptı artık. İnsan olmanın gereğiydi zaten ölmek. Ha bugün... Ha yarın... Kararlıydım. Belki bende yok olursam, ona kavuşabilecektim. Umarsızdım, tüm kapılar kapalıydı; biri hariç " Ölüm! ".
Her zerrem ölümü istiyordu. Ayağa kalktım, arkamda çamur izleri bırakarak kilere gittim. Eskiyen eşyaların altında hastası olduğum GLOCK 9mm silahım vardı. Silahımı alıp, odama yürüdüm...
Odaya girdiğimde yerdeki sütyen dikkatimi çekti. Bu, o gece Anna'nın giydiği sütyendi. Elime alıp kokladım. Anna'nın kokusu sinmişti. İlaçlarımı almamıştım. Yine bilinç altımın bir oyunu olduğunu düşündüm. Gardrobun üstünden mermi kutusunu aldım. Bir tane mermi çıkardım. Avucumun arasında göz yaşlarıma bulayıp, sıkmaya başladım.
Anna ile öpüşmeye başladığımız yere geldim. Şarjörü çıkardım. Mermiyi hazneye geçirip, şarjörü yerine yerleştirdim. Anna'nın kokusunu içime çekip, silahı kafama dayadım. Horozu çektim. Artık kurtuluyorum diye düşünmeye başladım. Tam tetiği çekeceğim sırada telefon çaldı. Arayan Mert'ti. Son kez sesini duymak için açtım telefonu.
" Kuzen, nasılsın. Kusura bakma aniden çıktım. Haber veremedim... "
Mert konuşurken aniden gözüm sütyene takıldı. Ve aklım randevu gecesine gitti. O gece nasıl eve gelmiştim? Çünkü sarhoşken evin yolunu bulmam imkansızdı. Sözü bölerek,
" Mert o gece ne oldu? "
" Bişey olmadı kuzen anlattığım gibi işte. Sen beni dinlemiyormusun? "
" Ben nasıl eve geldim? Mert! "
" Anna getirdi seni çok sarhoş olduğunu... "Duyduklarım o şarjöre koyduğum kurşun gibi beynimden vurmuştu. Telefon elimden kayıp düştü. Anna gerçekti. O ten, o saçlar, o dudaklar, her detayı gerçekti. Ama insan olmadığı ortadaydı. Ben kime aşık olmuştum? Neye aşık olmuştum? Bilmiyordum ve umrumda bile değildi. Tek bildiğim ben ona aşıktım, hemde canım pahasına çok seviyordum...
Artık yaşamam için bir sebep vardı. Anna'yı bulmak. Ve yaratık dahi olsa, hayatımın geri kalanını onunla geçirmekti...
