Serzenişten kral

84 3 9
                                    

Ufuktan seçilen kuş sürüsü köprünün başlama çizgisinde kafilenin durmasına neden oldu . Büyülenircesine karşıladıkları bu görüntü uzun süredir gündelik hayatlarına zaten mensuptu. Arkadan takip eden atlılar kafalarını güneş ve deniz arasındaki çizgiye yatırdılar. Aralarından daha tecrübeli olduğu , göbeğinden ve uzun süreli tükettiği tütünden dolayı sararan bıyıklarının kenarından belli olan , orta yaşlı adam üzengileri eline aldı "Az kaldı ." Dediğinde kendisi dahi inanmamıştı nitelik hesaplamasına.   

Kafilenin ortasında yer alan tek at arabasının, içinde huzursuzlaşıp gençliğinin verdiği ateşle yanıp tutuşan güzel Harpsi kapıyı hışımla açarak "Beyler manzara güzel mi ? Yoksa kafanızla mı süslemeli ? " demişti homurdanarak . Dili ağzında hareket ederken ağzının girdiği şekil hiçte etkileyici değildi der bunu gören bir kaç fani. Yaşlı uşağı boynuna kılıç darbesi yemiş gibi karıncalanan ensesine elini yapıştırdı , hiyerarşinin tepelerinde bir yerde bulunan Harpsi'nin gözlerine bakmamaya çalıştı . İpek gömleğini hanımının fark etmemesi için gözlerini kapattığında Harpsi'nin  onu görmediğini sanıyordu , 3 saniyelik karanlıktan sonra yeşile boğularak göz hapsine kapatıldı - Yerin 6 kat dibine sokuldu -

Uşağın bulunduğu tabaka delik olmayan kumaş giyemezdi . Harpsi bunun farkında olsa da yaşı başında adam sıcaktan bunalmış , sıcaktan eriyen kumaşın derisine yapışıp teriyle birleşmesinden bıkar olmuştu . Şu an için topraklarına gitmekten başka bir şey söylemeyecekti .

"Sohbet ?" Adam aniden yerin altından sıçrayış gösterip hanımının yanında bulundu . Altından rengini çalmış saçları kollarına değdiğinde , uşak buna layık olmadığını düşündü cevap vermeyeyazdı "Evet hanımım " diye cevapladığında Harpsi'nin gözleri büyüdü arabanın içindeki tüm ışığı gözbebeklerine çekerek " Bana hanımım deme dedim küçük adam . Bu soytarılığını abime sakla , hanımım demen ona daha çok yakışır ." Sohbet ellerini önünde birleştirdi . Taş kalpli , soluk gülüşlü , yeta zekasına sahip , güzel kadın ve aklına gelen bütün ironik sıfatları yuttu  bir anda , düşünce sistemini yitirmemişken konuşma aptallığı göstererek  "Evet han...spi" kelimelerini ağzından sızdırıverdi .

Ağır aksak ilerleyen arabanın içinde kadın yeniden huzursuzlaştı " Ne bekliyorsunuz ! Kellesiz yürümeyi denemeyi mi ?" Meşaleciler önlerinde durup çavdar tarlasını ateşe vermemeye çalıştılar korkudan . Meşaleciler ve önleri tutan atlı birlikler taş köprüyu geçmeyi bitirmişti ancak at arabası bir türlü köprüyü bitiremiyordu hatta prenses gözlerinin önünde bir topalın kendilerini solladığını görünce nefes yerine alev püskürüyordu .

Atlardan birisi önünden geçtiğini sandığı gölgeden irkilerek  şahlandı arabanın sağ tarafının havaya kalkmasına neden oldu  . Doğru eyerlenmemiş yularıyla boşa aldığında at ufka doğru koşarken araba tam ters istikamete süzülüyordu umarsızca.  Yere inerken tekerlek köprü güzergahından çıktı ardından tepe taklak düşmek üzere arabanın yan yatmasına neden oluyor zamanından ödün çalarak .

Prenses dengesini kaybedip saman kapıyı kırarcasına dayanmıştı , son gücünü belki de  askerlerine birbirlerini öldürmesi emri için topluyordu .

Üstüne devrilen uşakla kapı aniden açılıyor büyük gürültü en arka saflara ulaştığında kafile gözlerini at arabasına çevirmekle yetiniyordu . Nehirde boğulacak olan arabanın havada kalan tekerleğine asılmaya giriştiler . Güzel Harpsi'nin babasının emriyle en kullanışsız arabayı seçtiklerini aklına getirdi Harpsi . Bir güzel küfürü de babasına salladı soluk gülüşlü . "Beni yukarı çek Sohbet !" Uşak bir koluyla diğer kapıyı tutarken diğer koluyla kendisinden ağır , kellesine talip kadını tutmaya çabalıyordu hanımını sakinleştirmek adına düşüncesiz sözler sarfetti" Efendim su sığ , düşseniz bile sorun olmayacaktır . Korkmayın !" Harpsi'nin alın damarı genişledi , yüzü kırmızıya geçtiğinde kanı ilk defa beynine uğramıştı belki de. " Seni Tanrısızın mahsülü , isimsiz herif ! O suya değersem bil ki seni o suda boğdururum !" Sohbet korkudan ne yapacağını bilemedi , adrenalin kanına hücum ettiğinde çabuk davranmak istedi ancak saman kapı ikisinin ağırlığına dayanamayıp içeriye bükülmeye , çıtırdamaya başlıyordu. "Düzeltin şu arabayı  !" Dediklerinde Harpsi'nin elini bir an hissedemedi Sohbet . Havayı arşınladı , gözlerinden bir kaç damla eline sıçradı . Nehre paralel vücudundan vazgeçecekti ki araba normal hizasına girdi. Hayat köprünün üstünde bir an duraksadı . Uşak ve askerler ağıt yakmadan evvel alçak köprü ve sığ suya şans verdiler. Meşale sahipleri hızla köprünün altına sokuldu , kılıç tutanlar arkalarından seyir edecekti . Güneş çoktan hattını diğer tarafa geçirmişti ve bundan sonrasına karanlık diyorlardı . Ateşi çevirmediğiniz yerlerde bilinmeyenlerin cirit attığı zamana . "Düştü mü ?" Kimse ses duymadığını dile getirmişti . Nehrin akış yönüne ışık tutmaya çalıştılar , atlar irkilip önlerindeki insanlara zarar vermeye başladı . Kafilenin arkalarından gelen üstat birliği herkese geri çekilmesini söylemişlerdi . Bu telaşı arttırmamaya özen gösterdiklerinde gerçek ortaya serilmek için çabalıyordu hemde büyük bir soğuk kanlılıkla . " Nehir yön değiştirmiş ." Fısıltılar karanlığa karıştı , yeni yetme kılıçlılar bu alameti duymamışlardı . Yine de korkmaları gerektiğini üstlerinin kireç yüzlerinden anlıyorlardı. Gecikmiş bir su sesi önlerinde bitiverdi . Meşaleciler görevlerini yerine getirerek küçük bir cesaret örneği gösterip nehrin içine kadar girmişlerdi " Kim var orada ?" Nehrin ortasında gözleri kapalı güzel Harpsi'yi kollarında tutan gri pelerinli bir adam beliriyordu . Adam harpsinin bacaklarını yere indirdiğinde ardı ardına korku zincirleri birbirlerine takıldı . "Prensesi kurtardığın için ödüllendirileceksin genç adam !" Denildiğinde adam belindeki kemerine takılı hançeri havaya fırlatıp dikkatleri bir anlığına dağıttı . - Zaten ayak takımına , prensesin tehlikede olması bir şey ifade etmiyordu - Kimsenin beklemediği bir anda hançer suya düştü . Ardından arkalarından gelen sesle bir bütün oldular . " Güneş'in battığı yerden doğacak güne kadar kardeşlerim ! " Askerlerin başında olan Kayra büyük bir hızda kılıcını çekti . Demirin sürttüğü metal kını titreştiğinde ağızlarda dahi keskin bir tat bıraktı . "Bırak onu , ne istiyorsun !" Dediğinde Kayra'nın yürüyüşünü gören pelerinli biraz önce havaya fırlattığı hançeri beyaz bir tene dayadı bu sırada Kayra adım atmaktan vazgeçti " Kime hizmet ediyorsun !" Soruya gülümsedi , cevap vermek içinde surat kaslarıni eski haline çevirdi " Yeryüzüne ." " Her ne haltsa bırakın parçalara ayırayım şunu . " " Sayıca üstünüz efendim görmüyor musunuz ?" "Gelin şunu yer yüzüne kavuşturalım " bir çok adamın öfkesi bu şekildi ortaya çıktığında Kayra elini susmaları için kaldırdı . "Ne istiyorsun toprağımın yabancısı ." Kayra kahverengi gözlerini pelerinlinin gözlerine kilitledi , seçemiyordu yüzünü . Herhangi bir özelliği yoktu . Ne yakışıklı ne çirkin ne biçimli ne biçimli . Normal bir yüz işte ! Diye düşündü . Kayra'nın karşısında konumlanmış adam bir kaç adım prensesle yaklaştı . "Bir başlangıç istiyorum . Doğduğumuz yerden batmak için ." Dedi ve bileğini hareket ettirdiğinde boyundan tuvaline kırmızı bir yarık çizdi . Boğazdan boşalan kan Harpsi'nin suya dahi gitmeye kıyamadığı elbisesine boşaldı . Vücudunun etrafındaki yabancı eller yok oldu beden yere yığıldı . Mürekkep kağıtla buluştuğunda o gün için ,  yazılanlar yıllar sonra dahi çocukları korkutacaktı . Bir kaç kahraman o akşam için kendi gölgelerini gördüklerine yemin etti . Çok daha ilerideki zamanlarda bu adamlara korkak denildi .

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 10, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Prensipten İskeletlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin