Otelde dinlenirken, gözümüz pür dikkat dışarıdaydı. İçimdeki ses yardımın beni bulacağını söylüyordu. Ona çok güveniyordum. Çünkü Anna'nın sesiydi. Sekiz yıl geçmişti ve ben o sesi hala unutmamıştım. Nasıl güvenemezdim ki? Telefonum çaldı. Arayan Vincent Price'tı. Telefonu açtım. Kısık bir sesle " Alo. " dedim. Bay Price:
" Bay Daniel, acil görüşmemiz lazım. "
" Üzgünüm bay Price, şuan İstanbuldayım. "
" Biliyorum. Adres verir misiniz lütfen? "
Bay Price beni tekrar şaşırtmıştı. İstanbul'da olduğumu nereden biliyordu? Zaten o gün en sevdiğim kahvaltı tabağını sipariş edince, bir anormallik olduğunu sezmiştim. Düşüncelerimi bir anda dağıtan içimdeki ses, adresi vermemi söylüyordu. İçimdeki sesi dinleyerek, bay Price'a adresi verdim. Mert'in üstünü örttükten sonra pencere kenarına geçip, perdeyi hafif araladım ve beklemeye başladım.
Çok geçmeden otelin girişinde bir hareketlilik gördüm. Hemen kapının arkasına geçtim. Biri kapıya yavaşça vurmaya başladı. Kapı dürbününden baktım. Kapıda bekleyen bay Price'ı gördüm. Yavaşça kapıyı açtım. Bay Price içeri girmek için izin istedi. İçeri girdikten sonra sarıldık. Mert rahatsız olmasın diye balkona geçtik. Neden görüşmek istediğini sordum. Bana yardım edebileceğini söyledi.
Hiç düşünmeden " Ne konuda? " diye sordum.
Tebessüm ederek " Daniel seni ilk gördüğüm gün, babamın soyundan birinin sana aşık olduğunu anlamıştım. O günden sonra seni takibe aldım. " dedi.
" Babamın soyu derken? "
" Uzun mesele. Anlatmamı ister misin? "
Merak duygusu adeta tüm bedenimi sarmıştı. Lafı çok uzatmadan " Lütfen anlatır mısınız? " dedim.
" Uzun yıllar önce başka bir boyutta yaşayan dört bilim adamı, boyutlar arası bir kapı buldu. Bir grup İnsan o kapıyı kullanarak, sizin boyuta geçti. Ama unuttukları bir şey vardı. Nasıl geri döneceklerini hesaplamamışlardı. Aralarından biri bu boyutta görünmez olabildiklerini keşfetti. Ama görünmezken, toprak soyuna yaklaştıklarında sana olan şeylerin aynısı oluyordu. Mide bulantısı, baş ağrısı, gözlerin kararması... Grubun önderi bir karar aldı. Bu boyutta toprak soyundan insanlarla birlikte yaşayıp, onlar gibi davranacaklardı. Ama tek kural vardı. Asla toprak soyundan biriyle ilişki yaşanmayacaktı. Eğer bu kuralı çiğneyen olursa, ilişki yaşadığı kişiyle birlikte öldürülecekti. "
Anna'nın neden tehlikede olduğunu anlamıştım. Sinirli bir şekilde " Neden öyle bir kural koydular bay Price? " dedim.
Bay Price acı bir tebessümle " Onların inancına göre siz topraktan yaratıldınız, onlar ise ateşten. Bu ilişki sonucunda ortaya çıkabilecek şeyden korktular. " dedi.
Gözlerimi kısıp " Neyden? " diye sordum.
Bay Price'ın gözleri yaşarmıştı. Titrek bir sesle" Mesela benden Daniel. Annem ateş soyundan bir adama aşık olmuş. Babam annemle sadece bir yıl kalıp, sonra kaybolmuş. Gerçekleri öğrendikten sonra yıllarca babamı aradım ama bulamadım. " dedi.
Bay Price'tan neden korktuklarını merak etmiştim. Ne kadar sormak istesemde onu daha fazla üzmemek için sormaktan vazgeçtim.
Bay Price göz yaşlarını silip, gülümsemeye başladı sonra " Bir ateş soyu bu dünyada sadece görünmez olabilir. Ama ben hem görünmez olabilirim, hemde zihin okuyabilirim. "
Korkuyordum ama aşkım korkumu bastırıyordu. Hayattaki tek gayem sevdiğim kadını bulmak olmuştu. Mert uyandı bay Price ile tanıştıktan sonra otelden çıktık. İçimdeki sesi takibe koyulduk...