Multi de Mustafa SAYMAZ... İyi okumalar.
"Sevme kızım beni!"
"Karanlığımda boğulursun!"
"Hayatını yaşa!"
Ya zaten ölmüşsem...
"Meliis! Meliiiis! Melis uyanmayacak mısın artık? Meliiiis!" kolumun dürtülmasiyle gözlerimi yavaşça araladım ve etrafıma baktım. Kerim?
"Ben... Bana ne..."
"Kafana gelen bi basketbol topuyla bayıldın. İyi misin şuan?"
"İ- iyiyim." Ben rüya mı gördüm, gerçek miydi?"En son bana be demiştin sen?"
"Sen bana şey demiştin sanırım.. Sinirlenince neler yaptığını." Oh beee! Vallaha içim rahatladı. Yani bana... Kardeşim demedi ve... Sevme de demedi! Vuhuuuuuuuv!"Hmmm." aklıma dediği şey gelince gözlerim acayip bi şekilde açıldı.
"Kim benim kafama top attı?"
"On ikilerden... Yanlışlıkla gelmiş." 'Hımmmmmm' diye mırıldanıp ayağa kalktım. Bugün ikici kez revire geliyordum. Zor yani abicim."Ne? Ne biyolojisi? Lan hoca lan hoca!" Şuan Oktay biyoloji hocasına sövmekle meşguldü. Normalde bir hafta sonra olan sınavı bugüne almış. Gıcık! Sınıflar karışacaktı. On birlerle. Sınav saati gelince herkes son bir gözden geçirme yaptı ve sınıflarına gittiler. Ben kendi sınıfımdaydım. Sonay abla sınıfa girdi ve sonra da hemen Kerim girdi. Sonay ablanın hemen yanına oturdu ama başka sıraya. Çünkü on birler ve onlar oturacaklardı. Kerim oraya oturunca bende kalktım onun yanına oturdum. E nabiyim? Başka kimse oturmasın yanına! Bana baktı ilk önce, sonra birşey söylemedi. Sınav kağıtları gelince başladık. Kerimlere yetmeyince beklediler. Bana gelmişti. Sınavı yapmaya başladım ama yok! Yapamıyorum. Konsantrasyon sıfır! En sonunda yapmaya başladım. Kerim bakıyordu bana doğru. Sonra sesler gelmeye başladı.
"Yanımdaki 'E' yapmış o soruyu." Nesrin' e cevapları veriyordu. Ne? Yanındaki? Ben mi yani?Onun da sınav kağıdı gelince derin bi 'oh' çekti. Hadi bakalım.
Sınavın ortasına doğru gelirken Kerim' in kağıdına baktım ama bomboştu. Lan on beş dakika sonra sınav bitecek ya! En sonunda bizim kapının açılmasıyla kağıdını doldurmaya başladı. Nasıl mı? Bizim kapı bozuk olduğunda örtülmesi için bayağı bi zorlamak gerekiyor. Hoca onu örtmeye çalışırken Kerim Sonay abladan bakmaya bir başladı.... Hoca arkasını döndüğünde de "Hocam o kapı tam örtülmemiş." diyerek tekrar hocayı arkasına döndürdü. Yine Sonay abladan bakınca bu sefer gülmeye başladım. Ben gülerken o da kahkaha atınca ben daha fazla gülmeye başladım. Allah' tan hocamız gençti de halimizden anlıyordu. Ama... Hâlâ arkasına dönüktü hoca. Ben daha fazla dayanamayıp kafamı iki kolumun arasına alınca bu sefer yine konuştu.
"Heh. Kız gitti!" Bi susmuyordu yani.
Hoca arkasına dönünce Kerim' in kağıdına baktım... Az önceki halinden eser yok. En az on beş soruyu yapmış. Ne ara yaptı bilmiyorum ama yapmış vallaha. Kendi kendine konuşmaya başlayınca yine gülümsedim. Sesi çok güzeldi be!
"On altıyla besi çarpınca doksan mı yapıyor kız?" dedi bana. Bana! Soru sordu! Bana!
"Hayır. Seksen yapıyor."
"Hadi be! Olmadı. Ya da oldu... Lan biyolojiden de geçiyorum. İlk sınavda yani. Oh beee. Kalmıyorum." Kendi kendine sevinç nidaları atarken hoca da ona garip garip bakışlar atmayı ihmal etmiyordu. Sınav kağıdına bakarken bu sefer de bi arkadaşına laf attı. Hoca artık 'Lütfen kendi kağıdınıza bakın!' demekten yorulmuştu. Takmıyordu bile bizi. "Lan Barış! On yedinin cevabı ne lan?"
"Ne bilem oğlum ben de yapmadım." Allah' ım resmen ağlıyordum gülmekten.
"Neyse ya. Bunları da kendim yapayım bari." deyip yapmaya- sallamaya- başladı.
"Kerim, varya şu soruları kendin yapsaydın belki de daha fazla alırdın he." deyip Kerim' e bakmaya başladı. Engin abi de hocaya cevap olarak "Hocam, bu devirde kopya çekmeden sınav yapan kaldı mı?" dedi. Kerim de beni göstererek "Bu.. Vallaha sınavın başından beri yapıyo soruları tık tık. Bi kere bile kopya çekmedi." dedi. Beni örnek verdi lan! Beni! Arkadan birisi Kerim' e soru sorunca cevabı öyle bir verdi ki... "Bartınlıyım oğlum ben Bartınlı."Son iki dakika kala Kerim kağıdını verdi. Sonra yanıma en yakın arkadaşlarından Ömer geldi. Ömer' e şey dedi. "Oğlum bu sıra bereketli. Yap yap burda yap." Gülmekle yetindim. Sınavda çok güldürdü beni ya. Sonrasında ise bende o çıktıktan sonra kağıdımı verip çıktım. Süperdi lan bu sınav!
Öykü' den...
"Lan Eren!" Şu an biyoloji sınavındaydık. Ben Emine abla ile oturuyordum. Mustafa da iki sıra önümde. Eren' den kopya çekecektim ama duymuyor ki sağır!
"Ben çağırayım istersen?" dedi Emine abla. Tabi ki de!
"Ama sende bana birini çağıracaksın? Olur mu?" dedi. Ahh! Tabi ki olur Emine ablacım. Kafamı sallayıp onayladım. Eren'e bağırdı. Eren arkasına döndü ama kopya verir mi öküz başlı antilop! Bende Emine ablaya olan borcumu ödemek isteyince lanet ettim. Lan o kişi Mustafaymış ya!
"Mustafa! Mustafa!" Mustafa bana bakınca Emine ablayı gösterdim. Bak Mustafa bile gösteriyo ama Eren kopya vermiyor yahu!
Sınavın bitimine yakın hoca Emine ablaya kızınca Kerim önden doğru 'E' yi uzatarak.. "Émineeee, Émineee!" diye söylenince gülmeye başladı bütün sınıf. Melis gibi "Emine' diyordu. Melis' e baktığımda Kerim' e bakıyordu ve gülüyordu. Salak! Sınavdan sonra görecem ben seni.
Mustafa ayağa kalkıp pencereyi açmaya gittiğinde hoca ters ters ona baktı.
"Hocam hava sıcak ne yapayım?" deyip sırasına oturdu. Sonra arkasına dönüp "Beş tane soru aldım. İsteyen yapsın." dedi. Lan ne ara aldı bu beş soruyu? Sınav kağıdını verip çıkarken bana baktı ve güldü. Bende ona gülünce dışarıya çıktı. Benim sınavım bitmişti zaten onun çıkmasını bekliyordum. O çıkınca bende kağıdımı verip çıktım.Sınavdan sonra hoca cevapları söyleyince 'otuz beş' aldığımı öğrendim. Melis bilmiyordu. E tabi yanında oturursa hiç bilmeden yaptı soruları. Mustafaların sonuçlar açıklanmış. En yüksek atmış alan varmış. Onlar da Mustafa ve Kerim. O kadar kopya çekerlerse... Son tenefüste Melis dışarıya çıkmıştı İremle birlikte su almak için. Bende defterime bir şeyler çizmeye başladım.
Melis' den...
"İrem, hadi kankacım, hadi bitanem... Lütfen çıkalım dışarıya." İrem de sırrımızı bilmediği için söyleyemezdim ona. Kerimler dışarıda merdivende oturuyorlardı.
"Tamam hadi acıdım." deyip dışarıya yürümeye başladı. Pis veled!Dışarıya çıktığımızda Kerim' in şey dediğini duydum. "Bizim ilişkimiz bayağı ilerlemişti." bunu duyunca aklıma ilk gelen şey Sudegül olmuştu. Ben oraya gidince susmuştu. Gözlerim dolarken cümlesini tekrar süzdüm. 'İlerlemişti.' dedi. Yani... Bitti mi?
Dışarıda gezerken Kerim' e baktığımda bana baktığını gördüm. Bir şeyler anlatıyordu ama bana da bakıyordu. Sonra Barış denen arkadaşı elini kaldırıp beni gösterince anlamamış gibi yapıp Sonay ablanın yanına gittim. Onunla konuşuyordum. Öyle bir yerde durdurmuştum ki konuşmak için.. Hem Kerim' i görebiliyordum hem de duyabiliyordum. "Lan geri zekalı elini indir elini!" deyip Barış' a kızdı. İyi de beni neden göstermişti şimdi bu çocuk?
Zil çalınca sınıfa çıkarken son kez baktım ona. Arkadaşlarıyla konuşuyordu. Konuşurken ben gibiydi. Gülüyordu ama kesinlikle gerçek değildi bu gülümseme. Belki de Sudegülle ayrılmışlardı ama... Kesinlikle unutamamıştı. Ama unutturacaktım. Nasıl bilmiyorum ama unutturacaktım...
****************
Merhaba gençlik! Bölüm biraz kısa ama çok güzeldi bence. Çok severek yazdım bölümü. Sınavlar vardı o yüzden yaşamamıştım. Pazartesi günü de speaking sınavımız olduğu için biraz kısa oldu bölüm. Neyse.. Sustum ben.. Görüşürüz....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR
Novela JuvenilBazen istediğini elde edemez insan. Çalışır ama yine de kazanamaz. Çabaladığı şeyi yapmaya başlar bir ucundan ama.. Sonunu getiremez. Sever... Ama söyleyemez...