Kapıdan içeri adımımı atar atmaz annemin ve babamın üzerime atlaması bir oldu. Herşey için geçerli bir sebep bulmam gerekiyordu. Ne diyecektim şimdi ben? Abim kapıya yaslanmış 'Şimdi sıçtın.' Bakışları atarken ona dil çıkarmamak için kendimi zor tuttum.
"Nerdeydin İris?!" Diye bağırdı annem. Gözlerimi karıştırıp şirin olmaya çalışarak
"Dün çok sinirli olunca biraz göz önünde olmasam iyi olur diye düşündüm ve Ecelere gittim." Diyiverdim. Ece en yakın arkadaşımdı. Arkadaştan çok kardeş gibiydik. İlk okuldan beri hep aynı okulda olmuştuk ve birbirimizi arkadaştan çok kardeş olarak görüyorduk.
Annem hala öldürücü bakışlarını bana yollarken babam rahatlamış bir şekilde nefesini verdi."Neden bizi aramadın?" Diye sordu babam. Cevap vermeme vakit kalmadan annem tekrar söze girdi
"Madem Ecelerdeydin neden bizi aramadın?" Telefonum zaten yanımda değildi. Evde unutmuştum.
"Odamda unutmuşum telefonumu." Dedim. Annem tatmin olmamış bir şekilde bakarak tekrar aynı ses tonuyla konuştu
"O yüzden Ece seni telefonundan aradı öyle değil mi? Ecenin telefonundan neden beni aramadı?!" Sıçtın İris! Kesin olarak ayvayı yedin.
"Ecenin telefonundan ben aradım size haber verebilmek için ama açan olmadı.." Umarım açmamışlardır diye Icimden dua ederken annem devam et der gibi başını salladı. "Ecenin rehberi silindiği için numaralar gitmiş..o yüzden seni arayamadım." dedim.
Yılın oskarlık yalan söyleme ödülünün sahibi İris Güney..
Bir dakikada 40 yalan söylemiştim resmen. İşin tuaf yanı da annem ve babam inanmıştı. Annem başını ovuşturarak mutfağa giderken babam yanıma yaklaşıp
"İris..odana git. Telefonunu ve bilgisayarını abine ver. Cezalısın." Ne? Biri kalsaydı en azından!
"Baba..Özür dilerim...Biliyorum. Haber vermem gerekirdi."
"Sus İris! Bundan sonra okula abinle gidip abinle geleceksin. Evden okula okuldan eve. O kadar!" Babam eliyle merdivenleri göstererek "şimdi odana!" Diye bağırdı. Gözlerim dolmuştu. Babam bana ilk kez bu kadar bağırıyordu.
Merdivenleri üçer beşer çıkarak odama ulaştım. Arkamdan kapıyı kapatıp yatağımın kenarına oturdum. Göz yaşlarım yanağımdan akarak yol çizerken aynadan kendimi izlemekle yetindim.
Odamın kapısı tıklatılınca elimle hemen göz yaşlarımı sildim. Abim içeri girip kapıyı arkasından kapattı.
"Bak ne diyeceğim. Telefonun sende kalsın. Ayrıca Dün Ecelerde olmadığını çok iyi biliyorum."
"Ecelerdeydim." Diyerek üsteledim.
"Bak İris..seni çok iyi tanıyorum. Ecelerde olsaydın kesinlikle beni arayıp rahatsız ederdiniz." Dedi. Doğruydu. Ece abimden hoşlanıyordu. Aslında yakışırlardı da ama abime göre Ece kardeşi gibiydi. Kendini çok büyük görüyordu herhalde(!) aramızda altı üstü 1 yaş vardı.
"Abi..Annemlere belli etme lütfen.." Diyip yavru köpek bakışlarımı abime attım.
"Tamam bücür tamam." Diyerek saçlarımı birbirine karıştırdı. Gözlerimi abime dikerek bilmişçe konuştum
"Aramızda 1 yaş var Ayaz. Kendini çok büyük görme." Ona ismiyle seslenmemden hoşlanmazdı. Çünkü ona göre küçüktüm.
Kendi söylediğim şeye gözlerimi devirerek yatağa uzandım.
"Bana bak bücür. Telefonunuda mı lsam ki?" hemen doğrlarak gözlerinin içine baktım.
"Çok özür dilerim. Çok özür dilerim. Çok özür.."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Cadı
Teen Fiction"Bir gün ne?" "Evlnrz." "Düzgün söyle şunu!" "Evlenrz." "Ural!" "Evleniriz." Memnuniyetle gülümsedim. "Tamam devam ediyorum. Sen damatlık yerine batman kostümü giyiyorsun. İlk beraber geçirdiğimiz günde ki gibi..ben de..." Sözümü böl...