50'DEN SONRA

1.6K 95 17
                                    

İyi okumalar^^

Defne oturduğu masadan kalkıp, dolu gözlerle sevdiği adama baktı. Gözlerinin içine bakmak istiyordu Defne. Gözlerinde ufak bi pişmanlık belirtisi görebilme umudu vardı içinde ama Ömer yüzüne bile bakmıyordu. 
Defne, alyansı çıkartıp masanın üzerine koyduğunda Ömer'in annesinin yüzüğünü çıkarıp çıkarmamak arasında kaldı. Parmaklarını diğer yüzükte gezdirdiğinde çıkarmak istemedi. 
Hızla elleriyle gözyaşlarını silip, burnunu çekti. Gitmesi gerekiyordu artık. Burada daha fazla durursa dayanamayacağını biliyordu. 
Ömer ise hareket etmeden öylece duruyordu. Bakışlarını masada duran alyanslara çevirdiğinde kalbinin acıdığını hissetti. Gözlerini kapatıp, derin bir nefes aldı. 

" Ben gidiyim artık."

Ömer, Defne'nin sesi ile ayağa kalktı. Elleriyle yüzünü sıvazlayıp, Defne'nin gözlerinin içine baktı. İkisi de konuşmak istiyordu ama sanki bir el boğazlarını sıkıyor ve konuşmalarını engelliyordu. Boğazını temizleyip, konuşmak için zorladı kendini. 

" Tamam, görüşürüz."

Defne yaşadığı şokun etkisinden çıkamadan bir şok daha geçiriyordu. Onun tanıdığı Ömer gitmiş, yerine soğuk adam Ömer gelmişti sanki. Buruk bir tebessüm ile gülümseyip kafasını salladı. Uzatmaya gerek yoktu artık. Madem böyle bir karar almışlardı Defne'de bu karara ayak uyduracaktı. 

"Görüşürüz."

Defne, ağır adımlarla Ömer'in yanından ayrıldı. Güçsüz bir şekilde kapıyı açtığında bütün dünyasının başına yıkıldığını düşünüyordu. Kendini o kadar yorgun, bitkin, tükenmiş hissediyordu ki hiçbir şey düşünmek istemiyordu. 

Kapıyı yavaşça kapatıp evden çıktı. Derin nefesler alarak boğazındaki yanma hissini atmaya çalışsa da pek başarılı olamadı. Yüzünü elleri arasına alıp, sakinleşmeyi denedi. 
Şükrü, Defne'nin halini görüp endişe içinde yanına koştu. 

"Defne? Kızım kötü bir şey mi oldu?"

Ellerini yüzünden çekerek Şükrü'ye dolu gözlerle baktı. Gülümseyerek eliyle Şükrü'nün koluna dokundu. 

"Olmadı Şükrü abi. Her zaman ki yaşanan sıkıntılar işte. Takma sen beni. Neyse, görüşürüz."

Yüzüne düşen saçları kulağının arkasına sıkıştırarak Şükrü'nün yanından ayrıldı. Ağır adımlarla ilerleyerek bahçe kapısını açtı. 

Ömer, Defne'ye söylediklerinin pişmanlığı ile yanarken kendini delirecek gibi hissediyordu. Masada duran Defne'sinin alyansını eline alıp avucunda sıktı. Yumruk yaptığı elini alnına götürüp, gözlerini kapattı. Kırılmışlardı, yorulmuşlardı ikisi de. Kafalarını toplamak doğru gelmişti Ömer'e. Çok mu ağır konuşmuştu? Sakinleşmek için bir şeyler içip, kafasını dağıtması gerekiyordu. 

Elindeki alyansı masaya bırakıp mutfağa ilerledi. Tezgahta duran doğranmış mantarları gördüğünde kalbinin acıdığını hissetti. Defne onu beklerken yapmış olmalıydı.

Bıçağı alıp, mantarları doğramaya devam etmeye çalıştı. Aklına gelen bin bir türlü fikirler her şeyi engelliyordu. Sinirle bıçağı fırlatıp, mutfaktan çıktı.  

**

Defne evine yürüyerek gitmek istemişti. Sahildeki banka oturup denizi izledi uzun süre. Denizin kokusu, martıların sesi huzur verirdi ona. Huzur bulup unutmaya çalışsa da yapamadı. Ömer'in söyledikleri çok dokunmuştu Defne'ye. Söylediği onca söz yalan mıydı hepsi? Tek bir yalanla silebilir miydi hepsini? 

 "Senden vazgeçmek deyince 'imkansız' geliyor kulağa"

 "Biz hiç ayrılmayacağız,sen o güzel aklını bunlarla yorma,bırakmam seni merak etme"

" Defne benim içim."

" Biz Serdarla yani abin ile konuştuğumuzda ben Defne'nin ne kadar kötü anısı varsa hepsini  unutturucam. Biz kendi tarihimizi yeniden yazıcaz dedim. İşte bu da bir başlangıç olsun."

Hesap sormak istiyordu Ömer'den. İçim demişti ona. Nasıl olur da bunu unutabilirdi ? Nasıl olur da hiçbir şey yaşanmamış gibi davranabilirdi? 

Konuşmak, bağırmak, çağırmak istiyordu  ama bir tarafı gitmek istemiyordu. Ne yapacağını düşünürken birinin ona seslendiğini duydu. Kafasını çevirdiğinde ağlayarak yanına gelen Yasemin'i görünce endişelenmişti. Oturduğu bankta biraz kayıp Yasemin'in yanına oturması için yer ayırdı. Diline kilit vurup, Yasemin'in konuşmasını bekledi. 

"Biz durduk."

"Efendim?"

"Yani ilişkimiz için biraz durduk. Ben yüzüğümü attım. Sinan'ın kafası karışıkmış ve ilişkimiz için bir çıkış yolu bulamıyormuş. Sebebini sorma ama Defne bb-ben çok kötüyüm."

Defne duydukları karşısında şaşırırken bir gün içerisinde ne kadar olay atlatabilir diye düşündü. Çaresizce Yasemin'e sarılıp birlikte ağladılar. Günün birinde Yasemin Hanım'la aynı duruma düşeceği, aynı duyguları hissedeceği aklına hiç gelmemişti. Onu en iyi Defne anlayabilirdi. 

"Bizde."

Yasemin kaşlarını kaldırıp Defne'nin söylediği kelimeyi idrak etmeye çalıştı. 

"Ne bizde?"

Defne konuşmak için boğazını temizleyip kafasını kaşıdı. Bir kez daha kendini zorlayabilirdi konuşmak için. 

"Bizde Ömer'le yüzükleri attık."

Yasemin gözlerini açıp eliyle ağzını kapattı. İkisini de aynı durumu yaşamalarını tuhaf  karşılamıştı. 

"Nasıl olur Defne? Daha geçen gün nişanlanmadınız mı siz? Yani Ömer yüzüğü hemen çıkaracak bi adam değil."

"Konuşmasak bu konuları? Yani biraz sussak, sakinleşmeye çalışsak. Olmaz mı?"

Yasemin Defne'nin üzerine gitmek istemeyip, konuyu kapatmıştı. İkisi de sustular, konuşmadılar. Denizi izlediler bir süre. Sessiz kalıp düşünmeye ihtiyaçları vardı hepsinin. İnanıyorlardı, aşkları bu zorlu savaşta galip gelen taraf olacaktı.


 Aşk Paylaşılmaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin