Bölüm10=Sen benim güzelimsin=

434 35 99
                                    

Luhan, mesajı okur okumaz şoktan kendini çıkardı ve kendini dışarı attı.  Hemen bir an önce Kris 'i bulması gerekiyordu.  O kadar şok içindeydi ki,  derin derin nefesler alıyordu.
Gözleri biraz uzakta,  büyük ağacın altında kendi başına oturan adamı buldu.  Kris sırtını ağaca yaslamış elinde bir dal sigara ile gözlerini kapatmıştı. 
Sanki Luhan 'ın geldiğini hissetmiş gibi bir anda gözlerini açmış ve karşısında ki Luhan 'a bakmıştı.  Kris Luhan ın gözlerinde ki endişeyi hemen görmüştü.  Bu sorumsuz,  işe  yaramaz,  asi ve en önemlisi geri zekalı çocuğu iyi tanıyordu.
Kris ağaçtan hızlı bir şekilde kalkmaya çalışırken,  Luhan 'da hızla ona koşmaya başlamıştı. 
Luhan elindeki telefonu sıkıca tutarken,  derin nefesleri arasında konuşmaya başladı:
"Kris. Ge...  Geliyorlar.  Bizi buldular Kris. Kaçalım hadi.  Kaçmam lazım"
Kris önce bir durdu ve düşündü.  Eğer Tao söylediyse, Bay Park bütün adamlarını buraya yönlendirmiş olabilirdi.  Tabi Luhan da,  başına gelecekleri bildiği için,  şimdi kaçmak istiyordu.  Ama Kris patronuna ihanet edebilir miydi?  Öyle bir gücü karşısına alabilir miydi?
Kris :
"sakin ol.  Gelsinler,  Ben hallederim.  Kaçmıyoruz Luhan. Kaçamayız. Ben konuşurum"
Aklınca en doğru olanı yapıyordu.  Luhan inanamazlıkla Kris in gözlerinin içine baktı ve :
"Olur kaçmayalım. Zaten benim babam da,  biricik kıymetli, güzeller güzeli oğlunu kaçırdığı için, seninle oturup muhabbet ederdi.  Ya evet tabi tabi.  Hatta kahve de içersiniz demi? "
Kris in gözleri şok ile büyüdü ister istemez.   Kris'in bu halini gören Luhan açıklama yapmaya başladı :
"Senin telefonun ile,  bir arkadaşımı aramıştım.  O aradığım telefona mesaj atmış.  Bana bu numaradan ulaşacağını bildiği için" 
Telefonu Kris e uzattı.  Kris eline verilen kendi telefonunu aldı ve gelen mesajı okudu.. "Geri zekalı luhan. O muhteşem adamı buldun ama çabuk ayrılman gerekecek.  Rüya gibi olan günlerin bitiyor. O bulduğun adamın, Tao adında ki arkadaşını takip etmişler.  Bil bakalım ne bulmuşlar. Bir adet salak Luhan.  İyi ki anneni ziyarete gelmişim değil mi?  Neyse bir an önce kaç,  baban bir ordu ile birlikte her nerede isen oraya geliyor.  Baekkieeen :)" 
Kris Luhan ın gözlerinde ki endişeyi şimdi anlıyordu.  Bu Salak çocuk babasından kaçmaya çalışıyordu.  Kris bu çocuğun geri zekalı olduğunu bildiğinden çok şaşırmam diyordu ama yine de şaşırmıştı.  Luhan ın sözleri ile şaşkınlığı iyice büyüdü.  Luhan :
"Kris yürü hemen kaçalım.  Beni kaçırtan adamın yanına gidelim.  O beni vermez babama.  Hı hı?  Saklar beni.  Hadi Kris"
Bu çocuk...  Ah artık aynı şeyleri söylemekten Kris bile bıkmış usanmıştı.
Kris bu çocuğu hiç birine bırakamaz veremezdi. Bay Park o adama olan bütün sinirini,  hıncını Luhan dan alırdı.  Ve Kris bu durumda ne yapardı bilmiyordu.  Şuan da ise öğrenmek bile istemiyordu. 
Luhan ın elini tuttuğu gibi eve koştular.  Luhan ı kapıda bıraktı ve içerden silahını,  cüzdanını, alıp hemen Luhan ın elini tuttuğu gibi arabaya yöneldi. 
Belki hala Luhan ın kaçacağından şüphe duyuyordu kim bilir.  Luhan ondan daha hevesli davranıyordu ama Kris bu yaşına kadar hiç kimseye güvenmemişti.
Kemerlerini taktılar ve hemen yola çıktılar.  Luhan sabırsız ve birazda endişeli tavırları ile çok gergindi.  Kris ise herşeyi düşünüyor ama belli etmiyordu.  O profesyoneldi değil mi? 
Patika yoldan anayola çıkmalarına az kala bir mesaj daha gelmişti Kris in telefonuna.  Kris tek eli ile telefonu açtı ve mesaja baktı.  Tao dan geliyordu. 
"patron,  Bay Park bir şeylerden şüpheleniyor ve adamları ile oraya geliyor. Bende onlar ile beraberim.  Her ne karar verirsen ver, her zaman senin adamınım "
Kris okudukları ile ani bir duraksama yaşamıştı. 
Tao nun hislerini her zaman biliyordu ama bu kadar derin olabileceğini düşünmüyordu. Ama şuan için önemli olan bu değildi.  Yanında ki çocuğu korumalıydı, her şeyden herkesten korumalıydı.  Başkalarının siyasi savaşlarının arasında bu masum ve geri zekalı çocuğun yok olmasını istemiyordu.  Bir şekilde her şeyi halledecek ve yoluna koyacaktı. 
Bay Park da yoldaydı Bay Xiu da.  İkisi de bu çocuk için geliyordu.  Luhan ı babasına verse orada bile güvende olmazdı.  Sonuçta bu Luhan dı.  Lu ve Han...
Ani bir atakla arabayı U dönüşü yaparak geri döndü.  Otomatik vitese aldı ve aracının kendi kendini sürüşünün tadını çıkarmak istedi.  Ayaklarını rahat bir pozisyona getirdi ve Luhan a :
"Luhan..  Baban ile gitmek ister misin? " Luhan zaten Kris i izliyordu. Araca bindiği ilk andan bu yana.  Pür dikkat onu izliyordu.  Yöneltilen soru ile dikkati dağıldı ve :
"her zaman istediğim oldu.  Hep en iyi en güzel şeylere sahip oldum.  Hemde hiç çaba göstermeden.  Ama şimdi şimdi çok farklı.  İstediğim bir şey var.  Kazanmak benim için belki de imkansız ama o şeyi istiyorum.  Eğer babam ile gidersem o şeyi sonsuza kadar kaybederim. Ben o şeyi kazanmak istiyorum"  ışıltılı bir gülümseme ile Kris e bakarken.  Kris ise Luhan ın böylesine istediği şeyi merak ediyordu.  Neydi acaba?  Para ile alamaz mıydı?  Bu kadar mükemmel olan neydi?  Merakına yenik düştü ve sordu :
"Nasıl yani? " Kris in unuttuğu bir şey vardı.  Bu çocuk her zaman onu şaşırtacaktı. 
"seni istiyorum Kris.  Çok zor biliyorum ama seni  kazanmak istiyorum." Luhan çok duygulu ve hüzünlü bir sesle bunu söylemişti.  Belki kendisi de biliyordu,  imkansız ve zor olduğunu. 
Kris için ise durumlar çok farklıydı,  bu çocuğu kendisinden uzak tutmalıydı,  çocukça hislerine dur demeliydi bu çocuk.  Yoksa Kris için hiç bir şey kolay olmayacaktı.
Saatler boyunca arabayı bir sessizlik kaplamıştı. Radyodan gelen hafif müzik sesi hariç gerçekten sessizdi. Kris iki defa bir depo da durup benzin ve su almıştı.  Luhan ise şuan yanında ki koltukta uyuyordu.  Kris arada bir Luhan a bakıyor.  Onun o melek gibi güzel yüzünü izliyordu.  Bal köpüğü saçlarının araba koltuğuna dökülüşüne bakıyordu.  Çok çok güzeldi bu çocuk ama yasaktı Kris için. 
Sonra Kris in gözleri, luhan ın dudaklarına takıldı.  O dudakları ne kadar da güzeldi,  güzel ve öpülesi.  Kris zaten daha önce o dudakların tadını tatmıştı. İçinden bir ses tekrar tekrar diye bağırıyordu bir yerlerde.  Tekrar diyordu tekrar. 
Kris içinde ki sese kayıtsız kalamadı ve simsiyah gece de durdurdu gece gibi siyah arabasını.  Yavaşça emniyet kemeri çıkardı ve Luhan a bakmaya başladı.  Tam o sırada duygusal bir müziğin arabanın içini doldurması ise Tanrı nın Kris e attığı en büyük farkı belki de.  Artık duramazdı.
Luhan a doğru hafifçe eğildi ve nefes alış verişlerini dinledi.  Gözlerinde burnunda oyalandı hayran gözleri.
Kris yeryüzünde böyle bir güzelliğin olabileceğini düşünmemişti. Bir çok ilişkisi olmuştu,  bir çok güzellik görmüştü.  Ama bir erkeğin bu kadar güzel olabileceğini ne görmüş ne duymuş nede düşünmüştü. Luhan yer yüzünde tekti belki de.  Yavaşça yaklaştı ve elinin avucu ile uyuyan çocuğun ipeksi tenini okşadı. Yanaklarında,  burnunda, o yumuşak saçlarında gezintiye çıktı parmakları.  O seksi ve uzun parmakları Luhan ın ensesinde ki saçlarda oyalanırken , Luhan a doğru yaklaştı ve dudaklarını dudaklarının hizasına getirdi. 
O şuan Park holdingin meşhur ejderhası değildi.  Herkesin ismi ile korktuğu Kris hiç değildi.  O şuan bu uyuyan çocuğu deli gibi öpmek isteyen bir adamdı. 
Gözlerini kapattı ve dudaklarının arasında kalan santimleri sıfıra indirdi.  İlk his "yumuşak"  . Luhan ın dudakları yumuşaktı Kris e göre ilk.  Biraz bekledikten sonra o dudakları iyice hissetmek istedi ve biraz daha tattı uyuyan çocuğun dudaklarını. İkinci hissiyat "tatlı" birinin dudakları nasıl tatlı olabilir ki..  Ama o kişi Luhan dı.
Yavaşça ve yumuşakca öpmeye başladı Luhan ı.  Belki de ilk defa birini böyle öpüyordu Kris. Bu çocuk onun bir çok şeyde ilki olmuştu. 
Luhan ın dudaklarına o kadar çok dalmıştı ki,  öptüğü çocuğun uyanıp şaşkınlıkla onu izlediğini fark etmemişti.  Çok güzel öpüyordu Luhan ı. 
Luhan ise nefes bile almadan bu yaşadığı şeyin rüya mı?  Gerçek mi? olduğunu düşünüyordu.  Dudaklarının üzerinde ki dudaklar bunun gerçek olduğunu adeta bağırıyordu.  Bu isteği,  ilk görüşünden bu yana arzuladığı adam onu öpüyordu. Luhan ın karşılık vermesi çok da geçikmemişti.
Kris kendisine karşılık veren Luhan ile önce bir duraksama yaşadı.  Kapalı olan gözlerini açtı ve kendisine pırıl pırıl gözler ile bakan Luhan ı gördü.  Luhan ın gözlerine bakarak devam etti çocuğu öpmeye.  Luhan da ona karşılık veriyordu.  Nasıl vermesin ki,  o Kris ti.  Kris..
Saniyeler geçtikçe masum başlayan öpüşme başka bir boyuta geçmişti.  Daha arzulu,  şehvetli ve istekli olmuştu.  Öyle ki Kris bir anda kendini küçük bedenin üzerinde buldu.  Koltuğu biraz arkaya yatmıştı Luhan ın.  Ve üzerinde ki Kris i hiç beklemiyordu.  Kris kollarından destek aldı ve Luhan ın üzerinde doğruldu.
Kızarmış ve şişmiş dudakları ile Luhan ı izliyordu.  Luhan sağ elini kaldırdı ve Kris in yanağına koydu.  Okşamaya başladı. Kris bunu da ilk tadıyordu. Hiç kimse,  küçükken annesi hariç hiç kimse,  Kris in yüzünü böyle sevecen ve içtenlikle okşamamıştı. Gözlerini kapattı ve kendisini Luhan ın dokunuşuna bıraktı. 
Luhan elleri Kris in yüzünde gezerken fısıldadı :
"Beni ilk gördüğünde.  Yani kaçırmak için gelip beni ilk gördüğünde,  işte tam o an,  ilk ne düşündün? " Luhan titrek ve masum sesiyle sordu ama cevap alamayacağını adı gibi biliyordu.  Kris ona cevap vermezdi ki.  Hiç bir zaman vermemişti.  Çünkü o Park hol...
"Güzel olduğunu düşündüm.  Çok çok güzel olduğunu, korkutucu derecede güzel olduğunu"
Kris cevap vermişti.  İlk defa herşeyi bir tarafa bırakıp cevap vermişti.  Hiç olmadığı kadar dürüstçe konuşmuştu. Luhan için bu çok güzel bir şeydi şaşkınlıktan çıktı ve cevabından korktuğu soruyu sordu :
"peki şimdi ne düşünüyorsun?  Yani beni şimdi görünce? "  nefesini tuttu ve bekledi...
Kris belki de bu soruya cevap vermemeliydi. Bunun tuzak soru olduğunu biliyordu ama cevap verecekti.  Bütün her şeyi bir kenara bırakıp belki de tüm içtenliği ile cevap verdi :
"Sen benim güzelimsin "

SENİ KENDİME KAÇIRDIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin