Kalbim göğsüme baskı yapıyor, heyecandan yerimde duramıyordum. Kulisin tahta zemininde; pointlerle (parmak ucu ayakkabısı) yürüdüğümden kalın ve tok bir ses çıkıyor, bu da bana ritim gibi geliyordu. Ayaklarımı bu ritme uydurarak birazdan çıkacağım dansı tekrar ediyordum. Tabii ben bunları yaparken diğer küçük, büyük tüm balerinler beni izliyorlardı.
Pointe çıkarken ayağım takıldı ve geriye doğru tökezledim. Kolumdan tutularak çekildiğimde kendimi birinin kucağında buldum. Cliff pişmiş kelle gibi sırıtarak bana bakıyor ve tuhaf bir şekilde beni süzüyordu. Aceleyle kucağından kalktım ve yanlış anlamayı kaldırmak için özür diledim.
Yanında ki sandalyeye oturdum. Ama ne yaparsam yapayım bacağım huzursuz bacak sendromu geçiriyormuşçasına sallanıyordu. Bilmiyorum belki de ilk defa baş dansçı olduğum içindir. Hatta asıl nedenim buydu.
Koluma yasladığım başım itilmesi ile beraber sertçe masaya düştü. Çıkan gürültülü ses ile inledim ve ne ara geldiğini bilmediğim tostumsu yapışmış lastik şeyini kemirmeye başladım. Heyecanım o kadar fazlaydı ki kafamın acısını unutmuş, aptal bir tostu bile karışık duygular içerisinde yiyordum.
''Mya nerde? Mya...''diyen bağırış sesleri ile kafamı kaldırdım. Gürültünün asıl nedeni Melody ortaya çıktığında sahneye çıkmam gerektiğini anladım. Derin bir nefes alarak tostumdan son bir ısırık aldım ve Melody'yi takip ettim.
Sahne de dans eden perilere baktım. Bir grup peri Kara Boss'un etrafında dönüyor ve hatalar yaptığını söylüyordu. Kara Boss ise onları tek bir eliyle dağıtıp sahneden ayrılıyor ve perde kapanıyordu. İşte dedim içimden. İşte sahne bana kalıyor.
Yavaş ve ağır adımlarla sahneye çıktım ve perdenin açılmasını bekledim. İnsanların elinde kameraları çoğunluğu beni çekiyor, bazıları ise sadece izliyordu. Ama tuhaf bir şekilde en arkadaki silüet kameranın o cılız flash ışığının dışında güçlü bir ışığı bana yönlendiriyordu. Bu ise benim acayip bir şekilde dikkatimi dağıtıyordu.
Şarkının güçlü sesi ile çınlayan kulaklarım beynime mal mal bakmayı kesip hemen hareket etmemin sinyalini veriyordu. Dediğini uygulayıp, hareketlendim. Dönüşlerim, jötelerim ve bunun gibi bir çok hareket... Bir nefesim her nefesimi kesene kadar dans ettim. Kalbim kan pompalamayı bırakmış; oturmuş seyircilerle beraber beni alkışlıyordu sanki.
Başım dik bir şekilde sahneden ayrıldım. Kalbim ve diyaframım akciğerlerimi zorluyor ve hıçkırıyordum. Evet heyecandan hıçkırıyordum ve sakinleşene kadar da bitmiyordu. Bunu birazcık panik atak krizlerine benzetiyordum.
Sakince kulis arkalarında ki sandalyelerden birine oturdum. Cliff elinde bir su şişesiyle yanıma geldi ve bana uzattı. Elinden aldım. Zaten diğer şişelerin ortalamasına göre küçük olan su şişesinin içindeki suyu bir dikişte bitirdim.
'' Seni öperek uyandırdığım sahne için mi heyecanladın yoksa?'' dedi Cliff bilmişlikle. Sırıttım. Değişmeyecek bir piçlik vardı her zaman üzerinde. Ama bu onun benim için '' En yakın arkadaşım.'' damgası taşımadığı anlamına gelmiyordu. Ki bu aramızda ki imkansız aşkı ortadan kaldırıyordu aslında.
Gözlerimi devirdim '' Ah ne demezsin!'' dedim ve omzuna çarparak çalışma odasında ki barlara doğru ilerledim. Bara tutunarak ısınmaya başladım. Hala beni izleyen Cliff'in bir şey diyeceğini anladım. Ama Melody buna izin vermeyerekten Cliff'e seslendi. Sahneye çıkmaya hazırlanan Cliff'e başarılar diledim ve hareketlerime devam ettim.
Nedensizce Cliff gittikten sonra kocaman olan çalışma odası boşalmış ve bir tek ben kalmıştım. Ama asıl korkunçlaştıran şey kapının da ardımdan kapatılmasıydı. Kapıya doğru gittim ve kapıyı zorladım. Gerçekten de kilitlenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
○Tanrıça'nın Gözyaşı○ •Varoluş•
FantasyTanrıçalar ve insanlar arasındaki incecik o çizgi de ne olduğunu hiç bir şekilde bilmeyen Mya normal bir hayat sürmektedir. Ama bazı olaylar onun için bile ağır gelicektir. Peki Mya Tanrıların varlığını kabullenebilecek mi? **** Tanrıça'nın Gözyaş...