-

24 2 0
                                    

Kraliçem, dedi beyazlı adam. "Getirdim."

Beyazlı adamın elinde bir zincir vardı. Zincirin ucunda da zavallı, giysileri yırtık bir kızın boynu vardı. Kızın siyah uzun saçları, lavanta rengi gözleri vardı. Cildi bembeyaz, pürüzsüz idi. Saç rengi dışında kraliçeye son derece benziyordu ancak ondan daha güzel olamazdı. Kraliçe konuştu.

"Öldür."

Sonrasında yalnızca bir çığlık duyuldu.

Yıl 2216. III.Dünya Savaşı'nın üzerinden uzun bir süre geçti. Savaşta birçok ülke parçalandı, birçok insan öldü. Sağ kalan insanlar dünyanın çeşitli yerlerine yayıldı ve kısa zaman içinde birçok yeni devlet ortaya çıktı. Bunlardan birisi de şimdiki Almanya'dan Anadolu topraklarına dek uzanan büyük krallık Grausenlos.

Grausenlos Krallığı'na hoşgeldiniz. Burada hepimiz bir şeylerle uğraşıyor, çalışıyoruz. Boş duran yok. Ne kadar güzel, değil mi? Kraliçeyi memnun etmek istiyoruz. Bu yüzden zamanımızı boş yere harcamayıp, yararlı bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Hayatımızın büyük bölümünü onun isteklerini yaparak geçiriyoruz. Büyük ihtimalle bizi tanımasanız robot gibi olduğumuzu düşünürsünüz. Ancak öyle değil, biz kraliçeyi seviyoruz ve onsuz yaşayamayız. Tamamen duygularımızla hareket ediyoruz ve onun huzur içinde yaşamasını sağlamaya çalışıyoruz.

Krallıkta insanlar cinsiyetlere ayrılmış ancak bunun bir önemi yok. Üremek yasak, çünkü kraliçe canlıların vaktini gereksiz şeylere harcamasını istemiyor. Karşı cinsle etkileşimle bulunan canlılar cezalandırılıyor. O yüzden merak etsek bile aşık bile olamıyoruz. Sanırım bu konuda biraz sitemkâr davranıyorum, ancak aşk denen duyguyu merak ediyorum. Ancak hiçbir şey kraliçenin emirlerinden önemli değildir.

Arada bir, olması gerekenden fazlaca olgunlaşmış bir meyve fark ettiğimizde, krallığa yeni bir kişinin katıldığını biliriz. Evet, doğduğumuzda meyvelerin içinden çıkıyoruz. Bu sistemin nasıl işlediğini, nasıl yeni canlılar oluştuğunu sadece kraliçe biliyor.

Boyumuz normalde bir buçuk metre kadardır yani normalden birazcık daha kısadır. Ancak beynimiz bir bilgisayarın işlemcisinden on kat daha hızlıdır. Böylece kolaylıkla işlem yapabilir ve yeni bir şeyler üretebiliriz. Boyumuzun kısa olmasını da avantaj olarak kullanabiliyoruz ve her şeyi en kısa sürede yapmaya çalışıyoruz.

Beyninizde bir şeyler şekillenmeye başladı galiba. Krallığımız hakkında ne düşünüyorsunuz? Bence harika bir yer, çünkü burada hiçbir işsiz canlı yok. Herkes bir şeyler üretiyor; bina olsun, yiyecek, giyecek olsun üretiyor. Bizim krallığımızda para diye bir şey yok, işini yapan abartmamak şartıyla istediği üründen alabilir. Ne zaman ihtiyacınız olursa, açık bir dükkandan bir şeyler temin edebilirsiniz. Az çalışanların çok çalışanlardan fazla tüketmesi sorun değil, herkes istediğini yapmakta özgür.

Siz de özgür olmak istiyor musunuz?

Grausenlos'a hoşgeldiniz.

Ben Maeko. Macchan da diyebilirsiniz. Sarayda çalışıyorum. Genellikle fiziksel yeterliliğim sayesinde güç ve hız gerekiren durumlarda ben görevlendirilirim.

Diğer devletler bizim krallığımızı pek sevmiyor, nedeniyse sanırsam iş yapmayan, çalışmayan kişilere karşı gösterdiğimiz tutum. Açıkçası, benim de özel görevler dışında pek çalıştığım yok. Ancak düşman devletlerin bize yapmaya çalıştığı ancak çoğunlukla başarısız olduğu saldırılarda savunmada önemli bir rol oynuyorum. Ben kraliçenin korumasıyım.

Neyse, bu kadar gevezelik yeter. Şu an elimde defter bu satırları yazmamın sebebi krallığımızın başından geçen çok önemli bir olayı anlatmak istemiş olmam. Bu gerçekten önemli, o yüzden dikkatli dinleyin, olur mu?

Kraliçe'mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin