5. Bölüm/ Eskiden...

99 9 0
                                    

Multi media; Öykü KARMEN.. Bölüm şarkısı; Pera 'En güzel mevsimim' söylediğim yerde açarsanız daha iyi olur..
İyi okumalar...

Son derste Kerim' in dediklerini düşünüyordum. 'İlerlemişti.' Lan zaten ne ara başladı ki ilerleyecek? Belki Öykü bir şeyler bilir diye ona sordum. Az çakal değildi çünkü Öykü.

"Öykü, sana bir şey soracağım?"
"Sor!"
"Bu Kerimle Sudegül... Ne zamandır sevgili?"
"İki gün."
"E Kerim şey dedi ya tenefüste 'Bizim ilişkimiz bayağı ilerlemişti.' "
"Hee. Şey vardı tamam. Onlar iki yıl önce falan da çıkmışlar hemde bu yaz tatiline kadar.."
"E biz niye bilmiyorduk ki bunların çık...."
"Bir sözümü kesmezsen.. Bunların iş bayağı ciddiye binmiş duyduğum, bildiğim kadarıyla. Yani küçükmüşler ama bunların aileler yakın olduğu için öyleymiş olay. Ama Sudegül Kerimle ayrıkdıktan sonra -geçen sene için konuşuyorum- bu sene ki on ikilerden biriyle konuşmaya başlamış. Sonra işte bu at kafalı şey demiş bu çocuğa 'İşte olmaz, derslerimi etkiler..' falan filan. Sonra işte bir hafta kadar sonra Kerimle çıkmaya başlıyor. Yeniden.. Yani iki gün önce. Yani ayrılmış olabilirler ama sana şunu söyleyeyim Melis, dost acı söyler. Bu çocuk Sudegül' ü unutamamış." dediğinde gözlerim dolsa da haklıydı. Seviyordu hâlâ onu. Kerim de haklıydı. Hemen unutulmazdı ki birisi.. Mesela ben Kerim' in yerinde olsam hiç unutamazdım herhalde ama... O unutmuşsa çoktan unuturdum.
Öykü' ye kafamı sallayarak cevap verince gülümsedi ve çizdiği şeye devam etti.
"Ne çiziyorsun?"
"Kendin bak." dedi ve çizdiği şeyi gösterdi. Ama bu.. Çok güzel. Bir sınıf, ve içinde öğrenciler. Önlerinde de kağıtlar var. Sınav kağıtları. Orta sırada kırmızı yanaklı bir kız ve kahkaha atan bir çocuk. Duvar kenarında ise, arkasındaki çocuğa bakan bir çocuk ve onu izleyen bir kız. BİZ!
"Öykü bu... Muhteşem bir şey olmuş!"
"Tabi kızım. Sen bir de boyayınca göreceksin."
"E iyi de bu boyalı zaten."
"Hayır!"
"Ne demek 'Hayır!' ? E benim yanaklar kırmızı?"
"Onlar hep kırmızı aşkım sen takma." deyip işi geçiştirdi. Seviyordum bu kızı.

Ders boyunca hocayla konuştuk, sohbet ettik, şarkı söyledik falan.. Son ders olduğu için ve o dersin sınavı geçtiği için rahattık. Zil çalınca sıra olmak için aşağıya indik. Bem de rahat durur muyum? Tabi ki hayır! Şarkı söylemeye devam ettim..

"Ağaçlar yaprak döküp, bulutlar yağmur bırakırmış.. Seni, sen kokar ya, sen kokar ya.. Ondan bağırırıım! Öldürseydin yaa, böy...." derken susmak zorunda kaldım. Kerim vardı oğlum arkamda. Hemen sırama geçip müdürcüğümüzün anonslarını dinledik. Yok sınav varmış da, yok piknik varmış da... Sınavınızı da yapın, pikniğinizde ki yemekleri de yiyin. Eve gidelim artık yeter da!

Olur mu kız? O yemekleri yemek senin hakkın!

Nasıl benim hakkım?

Sen masa tenisinde bu okulu birinci yapmadın mı?

Sadece ben değil ki... Elif abla falan da vardı....

Ama sen de vardın. Morallerini sen düzelttin, son sayıyı da sen aldın!

Yahu tamam sus be iç ses! Rejimdeyim, yemiyorum ben bir şey!

Sen bilirsin..

Tabi ben bileceğim. Sen mi bileceksin? Ama şimdi şu da var.. Ben bilince, sen de benim iç sesim olduğun için sen de biliyorsun. Yani.. İkimiz de biliyoruz. E o zaman?

Sus ve İSTİKLÂL MARŞINI oku dış ses!

Aa? Lan iç ses bana trip attı resmen. Haspama bak sen..

SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin