"Buraya neden geldiğimizi sorabilir miyim Jongin?" Jongin beni tuhaf bir binanın içine soktuğunda kendimi tedirgin hissetmiştim. Çünkü tuhaf bir binanın yanında Jongin de tuhaf davranıyordu. O her zaman gülen, beni neşelendiren Jongin yerine sabah kalktığında çoktan üstünü giyinip televizyonun karşısına geçerek zaman öldüren Jongin'le karşılaşmıştım. Normalde beni uyandırmaya çalışırdı ya da daha fazla samimi ve sevimli olurdu. Kahvaltı yapmaya bile gerek olmadığını söyleyerek gitmişti.
Akşamüzeri ise kapıya gelip beni bir yere götürmesi gerektiğini söylemişti. Yol boyunca gergin ve stresli görünmesi beni de kötü etkiliyordu.
Asansöre bindiğimizde kapının kapanma düğmesine basarken ellerimin titrediğini bile fark etmiştim.
İçimde kötü hisler vardı. Oldukça kötü hisler.
"Nereye gideceğimizi artık söylemeyecek misin?"
"Geldik zaten." Umursamayarak duvardaki aynada saçını düzeltmişti. Gerçekten bir şeyler yolunda gitmiyordu.
Asansörün kapısı yüksek katlı binanın son katında durduğunda Jongin dışarı doğru ilerlese de benim buradan hiç çıkasım yoktu. Bir şeylerin ters gittiğinden emindim.
"Burası?" Bu eski iş hanının son katında bizi karşılayan şeyin teras restoranı olmasını kesinlikle beklemezdim. Mütevazı ve ferah bir yerdi. Bulunduğu yer eski mahallelerden birinde olsa da manzarası oldukça güzeldi.
Ama bunlar beni rahatlatmıyordu çünkü boğazımdaki o tuhaf yumru bir ne kadar yutkunsam da bir türlü gitmiyordu.
Garson bizi boş bir yere yönlendirirken acaba korumalıklara yaklaşıp kendimi atsam mı diye düşünüyordum. O kadar davaya katılmıştım ama hiçbirinde bu kadar rahatsız hissetmemiştim.
"Telefonumu arabada unutmuşum." Jongin oturmasından kısa bir süre sonra tekrardan ayağa kalkmıştı. "Hemen geliyorum. İstediğin şeyden iki tane sipariş verebilirsin." Şu an da bir şey yiyebileceğimi düşünmememe rağmen başımı sallamıştım.
Sonrasında ise yaptığım şey belliydi. Telefonumu çıkartıp bu konuda uzman kişiye bağlanmıştım.
Kyungsoo: Baekhyun sana bir şey söyleyeceğim ama bunu dalga geçme amacıyla aleyhimde kullanmayacaksın.
Baekhyun: O kadar da kötü biri değilim Kyungsoo, anlat hemen.
Kyungsoo: Tamam, bak şu çocuğu biliyorsun.
Baekhyun: Hayır, bilmiyorum.
Kyungsoo: Biliyorsun işte, birlikte olduğum.
Baekhyun: Ha yani gerçekten birliktesiniz? Ben şaka falan yaptığını düşünüyordum hala.
Kyungsoo: Sana mesaj atmamam gerektiğini biliyordum.
Baekhyun: Tamam, üzgünüm. Söyle hadi ne oldu?
Kyungsoo: Bugün sabah kalktığından beri bir tuhaf davranıyordu zaten ve
Baekhyun: Tanrım bu onunla çoktan yattığın anlamına mı geliyor?!
Kyungsoo: Konumuz bu değil!
Baekhyun: Devam et.
Kyungsoo: O kadar tuhaf davranmasının yanında bugün beni yemeğe çıkardı ve oldukça gergin görünüyor. Bunun anlamı ne?
Baekhyun: Kyungsoo... Bugüne kadar uğraştığımız bütün davaları göz önüne al. Bu tam boşanma öncesi yaşanılan o son akşam yemeğine benziyor. Ayrılalım diyecek, sorun sende değil bende diyecek ve sen de pahalı şarabı yüzüne atacaksın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Owl Divorce Agency
FanfictionOnların görevi, diğerlerinin aksine birleştirmek değil, ayırmaktı. -Dragon Dating Agency 2. Sezon-