Kafeste, diğer yarısının, aşkının can çekiştiğini izleyen bir bülbülüm. Diğer yarım kafesin içindeki daldan yere düşmüş, gözleri açık, nefes alıp veriyor. Öylece beni izliyor. Bana uzun uzun bakıyor. Hiç bir şey yapamıyorum. Ben de onu izliyorum. Nefes alış verişi çok hızlı. Canı yanıyor, belli. Bu, benimde canımı yakıyor. Ama o nefes alıp verdikçe benim içimi bir ümit kaplıyor.
"Hala yaşıyor." diyorum. "Yaşıyorsa iyileşebilir. Yeniden ayağa kalkabilir."Sahibimi çağırmalıyım. Ona gelip bakmalı. Onu iyileştirebilir. Ama ondan gözlerimi alamıyorum. Acı acı ötmelityim, ama yapamıyorum. Bir şey, bunu yapmam için benj alıkoyuyor. Bakmaya devam ediyorum. 3 saat boyunca tek yapabildiğim bu oluyor. Zaman geçtikçe umudum azalıyor. Tükenmeye başladığımı hissediyorum. Bitiyor...
Gözlerimin hemen önünde, diğer yarım son nefesini veriyor ve gözleri kapanıyor.
Kanatlarımla ona rüzgar yapıyorum irkilsin diye. İşe yaramıyor... O ölmüş... O ölmüş! Ben orada durmaktan başka hiçbir şey yapmıyorum. Orada öylece donakalıyorum.
Diğer yarım, aşkım, son umudumda böylelikle gitmiş oluyor. Ama içimde bir his var, sanki uyanacakmış da bana geri dönecekmiş gibi. Bu his beni heycanlandırıyor.
Benim uğraştığım şey, ölmüş ve bitmiş bir aşkı yeniden hayata döndürmek. Bu imkansız... Bu imkansız! Tek kelimeyle imkansız olmasına rağmen, onu öpersem uyanacakmış gibi geliyor. Ama uyanmayacak. Çünkü ölen hiçbir şey tekrar hayata dönmüyor. Onun öldüğünü bilmeme rağmen yeniden hayata döndürmeye çalışmak, iliklerime kadar hissettiğim bir acıya neden oluyor.
Başında durmuş, yarı umutlu yarı umutsuz duruyorum. Artık onu bırakmalıyım, onu azad etmeliyim. Bitti çünki artık. Ölen bir aşkı tabuttan çıkarıp öpersem tekrar hayata döndüremem. Bittiğini, onun gittiğini kabul etmeliyim artık. Bu her ne kadar zor olsa da...
Şimdi kuvvetli bir şekilde ötmeliyim. Ötmeli ve sahibime duyurmalıyım. Sahibim gelmeli ve onu yanımdan almalı. Çünkü ölmüş bir aşkla yaşayamam.
Ağzımı açıyorum, gür bir sesle ötüyorum. Ötmem biraz da feryat gibi. Sahibim sesimi duyuyor. Hemen yanıma geliyor. Diğer yanımı görüyor ve kafesin kapağını açıyor. Elini içeri uzatıyor. Ama ben, diğer yarımın gitmesine izin veremiyorum. Sahibimin eline konuyorum. Son bir kez kafamı eğip bakıyorum. Bununla nasıl yaşarım bilemiyorum. Bu çok acı verici. Ben bir bülbülüm. Bülbüller eşsiz yaşayamaz. Eşim olmadan bende yaşayamam. En azından böyle hissediyorum.
O yüzden gitmesini istemiyorum. Çünkü onsuz bu kafesde ölürüm. O yanımda olsa, bu seferde ölü bir aşkla yaşayamam. Tek yapabileceğim gitmesine izin vermek ve sahibimin yanıma başka bir eş koymasını umut etmek. Ancak böyle yaşayabilirim.
Sahibimin elinin üstünden kalkıyorum. Acıyla feryat ediyorum. Gidiyor... O gidiyor ve ben yine hiç bir şey yapamıyorum. Sahibim avucunun içiyle diğer yarımı alarak kafesten çıkarıyor. Gitme diyorum, ama gidiyor. Keşke kalksa şimdi, uçarak yanıma gelip sokulsa bana... Ama bunların hiçbiri olmuyor... Olmadı... Olmayacak...
3 yıl geçmesine rağmen hala onu düşünüyorum. Bitmiyor... Bitmiyor... Acı hala aynı acı. Değişen hiçbir şey yok. Artık onu unutmam gerektiğine karar veriyorum. Şu an ben bir genç kızım. 3 yıldır sevdiğim eski sevgilimi bugün unutmaya karar veriyorum.
Okulların açılmasına 1 hafta kaldı. O ölen diğer yarımı görebilmeye dayanabilir miyim, bilemiyorum. Onu unutmaya karar verdiğim için, görsem bile zorlanmayacağımı düşünüyorum. Onu sosyal medyada engelliyorum. Bu unutmam için ilk adım. Engelledikten sonra yine dayanılmaz bir acıyla bir buçuk saat ağlıyorum. Sonra eskiden olduğu gibi hemen gözyaşlarım kuruyor.
Çoktan ölmüş bir aşk o. Defalarca öpmeme rağmen uyanmadı. Şimdi uyanacağına ise hiç inanmıyorum. Elimden tek gelen elveda sevgilim demek oluyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vsaksnana Günlük
Non-Fiction3 yıldır bir şeyleri değiştirmem gerektiğinin farkındaydım. Bir şeyleri değiştirmeli ve yoluma devam etmeliydim. Onu unutmalıydım ilk olarak, acı verecekti biliyorum ama yapmalıydım. Ve sonra yaptım... Onu unutmaya, artık beklememeye karar verdim...