Saffia Sultan kocasının Leylâ'yı saraya gelini olarak istemediğini çok iyi bildiği için çaresizdi. Oğlunun da sevdiği kızdan asla vaz geçmek niyetinde olmadığının kanaatine vardı. İkisinin arasında kalan Saffia Sultan bu böyle devam ederse oğlu üzülecek diye kaygısı günbegün artıyor, oğlunun üzülmesini asla istemiyordu. 'Kocam ile bu gece mutlaka konuşmalıyım.' O gün akşamı zor etti. Akşam yemekten sonra Şah, her zaman ki gibi kahve içmek için oturma odasına geçti. Saffia Sultan elleriyle yaptığı kahveyi kocasına ikram etti. Karşı divana geçti. Sırtını kırlente dayadı. Kocasının kahveyi bitirmesini bekledi.
Şah divanda bağdaş kurmuş altın yaldızlı kahve fincanıyla acımsı kahvesini yudumluyor, bir yandan da nargilesini çekiyordu. Nargileden her nefes çektiğinde cam kavanozun içindeki yarım su fokur fokur kaynıyor, boş kalan kısım dumanla doluyordu. Elma kokusu odaya yayılmış Şah'ın keyfine diyecek yoktu. Saffia Sultan:
''Oğlumuzu bu günlerde hiç iyi görmüyorum. Hasta olacak diye bayağı endişeleniyorum. Zannedersem Leylâ'yı sevdiği için sürekli onu düşünüyor. Oğlumuzla bir an önce konuşmanı istiyorum.''
''Yarın akşam yemeğinden önce oğlumla konuşurum.''
''Şah'ım! Aklıma gelmişken Leylâ ve annesini buraya getirmeleri için iki adam gönder. Kızın annesiyle konuşmalıyım. Fakat Kays'ın bundan haberi olmamalı. Çünkü oğlumuzun ne tepki vereceğini bilmiyorum.''
Şah, ertesi gün görev verdiği iki adama şu emri verdi...
''Leylâ ve annesinin yaşadıkları evi tespit edin!''
Kasaba küçük olduğu için adamlar çok kısa zamanda evi tespit ettiler. O evde çok fakir ana ile kızı yaşıyordu. Adamlar bu işe bir anlam veremedi. Şah'a evi bulduklarına dair bilgiyi verdiler. Akşam yemeğinden önce oturma odasında Şah oğlunu karşısına aldı...
''Oğlum! Seninle özel olarak konuşmak istiyorum.''
Kays bir an için huzursuz oldu. ''Acaba babası ne söylemek istiyordu?''
''Senin Leylâ adında bir kızı sevdiğini ve onunla evlenmek istediğin doğru mu?'' Kays nezaketle, ''evet babacığım'' dedi.
''Tabii ki seveceğin bir kız olacak, onunla evlenerek mutlu olmanı isteriz. Henüz on yedi yaşına daha yeni girdin. Evleneceğin kızdan birkaç yaş daha büyük olmalısın. Yirmi iki yaşında evlenmen daha uygun olur diye düşünüyorum. En önemlisi sen bir Şah'ın oğlusun. Bunu asla unutma! Sarayımıza bir prenses yakışır. Onurumuzu düşünmelisin. Fakir bir aile kızı bizim aileye uygun mu? Onu saraya gelin yaparsak herkes bizimle alay etmez mi? İyi düşün!''
''Babacığım! Siz daha iyi bilirsiniz. Ben anneme ne düşündüğümü söylerim.'' Kays zaman kaybetmeden o gece annesinin yanına gitti...
''Düşündüğünüz prenses olsa dahi Leylâ'dan başkasını sevemem. Ne zaman münasip görürseniz o zaman Leylâ ile evlenirim.''
Saffia Sultan, oğlunun Leylâ'dan başka bir kız ile evlenmek istemediğini kocasına anlattı. Şah tereddüt etmeden hemen kararını verdi...
''Leylâ ile annesini saraya davet etmekten başka çare kalmadı. İlk önce annesini ikna etmek için caba göster. Şayet ikna olmazsa onları kısa zamanda kasabayı terk etmeleri için ne gerekiyorsa onu yap!''
Böylece Şah, Saffia Sultan'ın gönlünü almış, isteğini kabul etmişti. Saffia Sultan, 'bu kız buradan gitmesi gerekiyor. Bence en doğru olan tek çare bu olmalı. Yoksa ne oğlumda ne de bizde huzur kalmayacak.' Diye düşündü. Bir kaç gün sonra Şah iki adamı huzuruna çağırdı...
''Geçen gün evine gittiğiniz ana ile kızını korkutmadan, incitmeden Saffia Sultan'ın huzuruna getirin! Sakın kibar olmayı da unutmayın!''
Nadima, kendi evin kapısından herhangi bir kötülük içeri girmesin diye kapının tam üstünde bir kaç tane baş sarımsak asmıştı.
Şah'ın emriyle iki adamı vakit kaybetmeden Leylâ ile annesinin yaşadığı evin önüne geldi. Kapı kapalıydı. Adamlardan biri demirden yapılmış kuş motifli küçük kapı tokmağıyla hafifçe birkaç defa kapıya vurdu. Kapıyı açan olmayınca beklemeye başladılar. Ana, kız bir müddet önce alışveriş için pazara gitmişlerdi. Geri döndüklerinde hiç tanımadıkları iki adam evlerinin önünde görünce çok korktular.
''Anne! Biz hiç kimseye kötülük yapmadık ki bu iki adam neden kapımızın önünde duruyor? Neler oluyor?''
''Gördün mü? Ben sana daha önce demedim mi başımız beladan kurtulmaz. Onlara görünmeden tekrar pazara gidelim.''
''Hayır anneciğim! Sanırım onlar bizi gördü. Kötü düşünme! Bunlar bizim için geldiğine göre kaçmamızın hiç bir faydası olmaz. Yine de gelecekler. Biz evimize gidelim.''
Zaten kaçacak şansları yoktu. Çünkü adamlar onları görmüştü.
Kitabın tüm hakları saklıdır. ------------------ Lütfen yorum yapınız!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Herkes Bir Bedel Ödeyecek (KITAP BITTI)
RomanceSevgi kelimesi hiç de yabancı değil bizlere... Bunu herkes çok iyi bilir. Hakkında çok şeyler yazıldı, söylendi... Duygularımı nasıl anlatabilirim diye, ben de bir kaç cümle içimden geldiği gibi ilave etmeden yapamadım. Sevgi, insan...