Rahatsız bir soluk verdim buzullara dönmüş odamın içinde gözlerimi aralayarak. Sabahın ayazını hissederken rahatsızca yerimde kımıldanarak yataktan doğruldum. Bakışlarım pencereden dışarı kayarken sokak bekçilerinin çoktan mesaisi başlarken sokak lambaların ki bitmişti. Günün ağarmasına rağmen havada hasvetli bir soğuk vardı. Yaşadığım şehirde üstelik bu mevsimde bu denli bir soğukluk pekte sıradan bir durum değildi. Dün güllük gülistanlık olan havanın bugün ki halini nedense garipsemiştim. Soğuk havayı ciğerlerime hapsederken sıyrılan şortumu düzelterek çıplak ayaklarımı odamın zeminiyle buluşturdum. Sarsak adımlarla dünden hazırladığım kıyafetlerimi yatağımın çaprazında kalan banyoma giderek okul için hazırlanmaya başladım.
Topladığım saçlarımı biraz daha sıkı yaparken kulaklarım bir kaç bağrışma sesine rast gitti. Gözlerim aniden kapıyı bulurken içimdeki merakı bastıramayıp asılı olan çantamı kaptığım gibi odadan attım kendimi merdivenlere yönlendirerek. Sabahın köründe cidden bu kadar gürültü yaratabilecek sebebi çok merak ediyorum. Ayakkkabılarımın sert düz tabanından ötürü her zaman ki yüksek çıkan adım sesleri bugünki bağırışmalardan ötürü duyulmuyordu bile.
Adımların giderek seslere yaklaşırken bedenimde soğuk bir ürperti dalgası yayıldı. Salon benim Odamda göre biraz daha soğuktu sanki. Merdivenin sonuna geldiğim de başımı seslerin kaynağı olan kapısı açık şekilde olan mutfağa yönelttiğimde karşıdan gelen tanımlayamadım bir cisim ile refleks olarak başımı eğdim farkında olmadan.
-Tanrı aşkına Sevgi hangi akla hizmet pencereleri açık unuttun da şu canavarın eve girmesini sağladın.
-Saçma saçma konuşma. Her gece iki kere kontrol ediyorum nasıl açık unuta bilirim?
Merdivenin kenarına çökmüş halde kulağıma gelen tanıdık seslerle eğdiğim başımı kaldırıp bakışlarımı elinde uzun saplı bir süpürge olan annem ve etrafa nedenini bilmediğim bir şekilde elinde tuttuğu ilacı sıkan babama çevirdim. Karşımda ki her gün pekte görmeye alışık olmadığım tablo karşısında dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. Ne yaptıkları hakkında en ufak bir fikrim yoktu ailemin. Ben hala bu tuhaf aile tablosu karşısında şaşkın bakışlarımı sürdürürken başımın üzerinden geçen cismi rüzgarını açık kalan ensem de hissetmemi sağlarken başımı kaldırıp ne olduğunu kavramaya çalıştım.
Sabahın köründe soğuk salonumuz da bir karga mı dolaşıyordu yoksa bana mı öyle geliyordu? Bugün ki yaşadığım ikinci şok dalgası ile evin içinde bir oraya bir buraya dönüp duran kargayı izledim. Çıldırmış hali ile birden yönünü değiştirip benim başımın üzerinde dönmeye başlamıştı.
Ortamda tehlikeli sessizlik korkmamı sağlarken kargalar ile ilgili izlediğim kötü filmler yavaş yavaş aklıma sızdı. Annem ve babam hareket etmeyi bırakıp bakışlarını kargadan alarak bana çevirmişlerdi. Ben ise korkudan öyle durup başımın üzerine daireler çizen kargayı izledim. Bir kaç saniye devam eden bu rahatsız edici eylemden sonra karga açık olan salon pencerelerinin birinden uçarak bizi rahat bırakmıştı. Kocaman açılan gözlerimi koşarak derin bir nefes verdim huzura kavuşmuş gibi.
-"Sabah sabah ne maceraydı ama değil mi? " dudaklarından dökülen kelimeler ortamı biraz yumuşatmak için çıksa da aileme göre pekte öyle değildi sanırım.
Annem elindeki süpürgeyi merdiven köşesine bırakırken babamın elinde tuttuğu ilacını almıştı söylene söylene.
-Hayır yani eve lanet bir karga giriyor ama benim kocam sinek ilacı ile ölebileceğini zannediyor.
-Ben o panikle elime ne geçtiğine mi baktım? Ayrıca o lanet canavarı bu eve ben sokmadım.
-Ben mi soktum? Defalarca söyledim tüm pencereleri kapattım diye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Araf Zamanı
FantasyKoskoca kalabalıkların içinde nasıl yalnız kalınırmış tanıdığım herkes çok güzel öğretmişti bana. Karanlığa bırakılmış biri olarak tek sırdaşım en derin karanlıklar olmuştu. Koskoca karanlıklar içinde yankılanırdı sessiz çığlıklarım. Oysa kahvenin e...