8.2.2. Bölüm - Başlangıç

194 11 7
                                    

Bakmak lazım hayata. Daha dikkatli. Sanki yaşarken kaçırdıklarını düşünerek bakarsan görebilecek gibi. Hayata dair bu yaşamıma kadar çok şey öğrendim. Güçlü durmam gerektiğini. Hiçbir şey göründüğü gibi değildi bunu asla unutma diye fısıldardım kendime. Mutluluk göreceli bir kavramdı. Bir olay olduğu zaman buna gülenler olmasına şaşırma. Yaşanan olaylar insanları değiştirirdi. Bir deniz kabuğu alıp kulağınıza koyduğunuz zaman ses gelmez. Dışarıdaki gürültü size hoş yansıtılır. Bazen hayata deniz kabuğundan bakmak gerekir. Yaşıyorsun. Bunun kaçışı yok. Tanrının verdiği canı bir tek O alabilirdi. İntihar kolaydı. Ama yaşadığın onca şeye rağmen savaşıyorsan bu cesaretti.
Yaşadığım onca şeye rağmen ayakta savaşıyor olmamın sebebiydi bu işte.
Annem. Ben küçük yaşta ölmüştü ve bunun sebebi babamdı. Bunu bile bile yaşıyordum. Babamla elimden geldikçe iyi geçinmeye çabalıyordum ve bunlar da yetmezmiş gibi kardeşim intihar etmişti.
Yaşadıklarım kolay değildi ama mücadele etmem gerektiğini bana annem öğretti. Her zaman adalet yanlısı bir kadındı. Beni hep böyle yetiştirdi ve hakime olmamdaki en büyük etkendi.
Pişman mıyım? Asla. Ben mesleğime aşık bir insanım. Bu duyguyu asla bir erkeğe karşı hissedemezdim. Babam bana erkeklerin ne kadar acımasız olabileceğini öğretmişti.
Ama şu an ki amacım söylediklerime tezat bir şekilde bir erkeği kendime yakın tutmamı amaçlıyordu. İsteseydim bu işi bırakabilirdim. Sonuçta bu benden istenen bir şey değildi. Benim istediğim bir şeydi. Ortada dönen oyunu öğrenmem gerekirdi. Bu kolay bir şey değildi. Ama adaleti sağlamak benim görevimdi. Belki orada yazanlar doğru değildi ve Kutay suçsuzdu sadece ismi gösterilmişti. Veya Kutay'ın devamında bu işle ilgili başka insanlarda vardı. Bunlar benim davamın başlangıç soru işaretleriydi. Bunlardı bana yol gösteren.
Yatağa uzanmayı seçip saçlarımın yanlarıma dağılmasına izin vermiştim. Özgürlüğünü adeta şahinin yemini gözüne kestirdiği kadar kesin bir şekilde ilan etmişti saçlarım. Kutay üstünü değiştiyordu sanırsam. Odada olsa bile gözlerim sanki karanlığı özlemiş gibi hızla kapanmıştı ve odada neler olduğunu bilmiyordum. Belkide banyoda giyiniyordu. Belkiler , soru işaretleri... Kafa karıştırmakta üstlerine yoktu.
"Biraz daha pineklersen yemeği kaçıracağız haberin olsun."
Kutay'ın sesi kulaklarımda yankılanırken sinir hücrelerimin enerjisi sanki ölü hücreleri bile canlandırmıştı. Bu ne ukalalık? Sakinleşmem gerekirdi. Kim bilir bu iş bitene dek daha ne kadar kendime bunu hatırlatacaktım. Alışma sürecim daha başlangıçtaydı. Bu adam bana hiç mi hiç destek olmuyordu.
"Kalkıyorum. Seni beklerken dinlenmek istedim sadece. Yoldan geldikten sonra dinlenecek pek bir vaktimiz olmadı. "
Açıklama yapmak. Belki de en sevdiğim şey di. Bana yaptığım şeylerin nedenini sorgulayanların beni sanki mantıksızca hareket eden sevimsiz biri olarak görmeleri sinirime öyle dokunurdu ki açıklamamdan sonra o bilmişlik ifadesini yok etmek bana ayrı bir haz , ayrı bir tutku verirdi.
"Yemeği yedikten sonra dinlenirsin."
Bu cevap belkide bir kestirip atma amacı taşıyordu ama yine de cevapsız bırakmaktan iyiydi. Ayaklarımı yataktan aşağı sallandırırken kafamı önüme eğdim. Sertçe ve sıkıca tuttuğum saç tutamını hızla bileğimdeki yedek tokam ile bağlayıp ayağa kalktım. Üzerimi düzeltip Kutay'a doğru yöneldiğim sırada onun çoktan çıkmış olduğunu gördüm.
Asansörün oraya gelene kadar her şey normal iken asansörde Kutay'ın telefonun çalması bütün dikkatimi oraya yönelmişti.
Adamın sesi dışarı çıkmıyordu. Kutay ise iki kelime dışında konuşmuyordu.
"Tamam."
...
"Hallet."
...
"Yani."
Son kelimeleri bu olmuştu Kutay'ın. Tahminimce on - onbeş dakikalık bir konuşmaydı ve bu süre zarfında Kutay'ın sadece 3 kelime söylemesi adamın bir şey anlattığını gösterirdi. Kutay o dakikalardan itibaren sanki çatık değilmiş gibi daha da çatmıştı kaşlarını. Sanki daha sinirli nasıl gözükürüm diye düşünmüş ve mümkünmüş gibi uygulamaya geçmişti.
Şu anda ne olduğunu sorsam söylemezdi. En nihayetinde henüz başındaydık. Biraz güvenmesi gerekirdi. Lavabo için kalktığımı belirtip lavaboya gitmiştim. Direk Adalet Bakanlığındaki rütbesi üstün bir dostumu aradım.
"Ooo Berracığım hiç aramıyorsun. Nasılsın tatlım bir sorun yokturlar umarım."
Çok samimi bir kızdı. Üniversiteyken bana ablalık yapmıştı ve çok yakın olmuştuk. Galiba şu üniversite hayatım boyunca bana yaptığı güzellikleri asla unutamayacaktım. Dostluğun kalıcığına inanırdım ve Cemile bu tür insanlardan biriydi.
"Cemile üzgünüm biliyorum rahatsız ettim ama benim projemi öğrenmişsindir. Ben bu akşam seni tekrar arayacağım ve mesleğimi bıraktığımı söyleyeceğim samimi bir tartışma ortamı oluşabilir. Zanlı Kutay Soylu yanımda olacak. Güven taşlarının oturması gerekiyor anlıyorsun değil mi?"
"Tabiki canım. Akşam konuşuruz."
Belki bundan öncekiler fragmandı ama bu akşamdan sonra ciddi anlamda ilk adımımı atmış olacaktım.

Karanlık Aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin