İnsanın anlamlandırmak onun hislerinden geçer. Tanımak isterken bir insanı onun tepkilerini ölçeriz. Nasıl sever, ne hızda öfkelenir diye. Çabuk sinirlenenler, umursamayanlardansa kendini kontrol eden, düzeninde herşey çalıştıranlar tercih edilir normalde. En yakınına kendini açarken onun şefkati sizi bağlar. Öfkenin yerine. Güvenmekde bundan geçer.
Ben güvenimi kaybetmiştim. Nasıl bir histi bu? Kendini tanımlayamayan birinin güven hakkında yorum yapması absürt kaçmaz mı? Daha kozasında kelebek olmayı bekleyen tırtılın dış dünyaya bakışı gibi. Benim güven duygusuna bakışım. Ben hissiz biri değildim bazı şeyleri tatmamıştım. Dünyaya ürkek bakan tırtıl gibi insanlara ürkek bakıyordum. Bir dağılmamla toparlanacağımı zannetmiyorum. Yıkıldığım enkazda unutulurdum. Şuanda unutulmuştum sayfaların arasında kalmıştım. Beni biri ayraç olarak kullanabilirdi kitap için. Yerimi bulurdum nerede devam etmem gerektiğini. Şimdi ki gibi sayfası belli olmamış yerlerde kalmazdım. Bunu bana yapmıştılar. Uçmamı umursamadan salıvermiştiler bu dünyaya. Oysa ki kendi dünyam ne kadar da güzeldi. Bir yerde Nazım Hikmet öbür yandan Sylivia Palth yaşayabilirdik gerçek olmamış hayallerimizle yüzmeyi bile öğrenirdik dibi gözükmeyen kırılmışlıklar denizinde Tezer Özlüyle yüzebilirdik. Ama hepimizin hayatını çekip koparmaları bana da olmuştu. Kanatlarımı takmadan uçmamı istiyordular. Beni buna zorladılar direnmek bitti artık yaptıkları yanlarına kâr kalacak değildi elbet lâkin önce kendimi toparlamalıydım karşılarında güçlü kimliğimle çıkmalıydım. Bu olayı hiç dıymamış ve umursamamış yapıp devam etmeli uçmayı öğrenmeliydim. Tepkim en iyi buydu. Umursamaz maskemi yüzüme yerleştirip devam etmek..
Sonu gelmeyen cümleler gibi okulunda sonu gelmiyordu. Çıkışta beni bekleyen özel şöforlardan birisi vardı adları artık lugatımda yer bulamayacak kadar fazlaydı. Hepsine "abi" diyip sesleniyorum. . Onlara acıyordum 17 yaşındaki bir genci memnun etmek bile zorken onlar sesi çıkmadan her dediğime katlanıyordular.
Gözyaşlarımı camın yanağıma ıslaklık dokundurmasından fark ettim. Tecrübe ettiklerimden faydalanarak ağlamamı ellerimi iki yana bastırıp parmak uçlarımı gözlerime silerek engelledim.
Sabah ki havanın aksine dışarısı sonbaharın havasına bürünmüş,rüzgar ve yağmur vardı.
Okul tabelasına baktığımda gitgide silikleşmişti. Tamamen yok olsa bu dünyadan ne güzel olurdu.
Ben yine Nasar koleji'nin düşüncelerine dalmışken arabanın durmasıyla gerçeğe döndüm.
Üstümdeki bordo hırka beni rüzgarın uçurmasını engelliyecek şekilde savunurken iliklerime kadar soğuğu tüm çıplaklıyla hissettim. Havanın soğukluğu üzerimden tüm yükleri almış kuş gibi hafiflemiştim. Bahçeye inip biraz gözlerimi kapattım bu havada. Annem görse hasta olucaksın ama bu hava bana sadece iyi geliyordu.
Mısraa!!!!!!!
Bu ses annemin değildi,farklı bir tonlama içeriyordu. Uykumdan uyandıracak kadar güçlüydü. Gözlerim bile açılmamak isterken karşımdaki kişiye bakmayı başardım.
Gelen benim eski arkadaşım ve tek arkadaşım Erva'dı. Uzun zamandır görüşmediğimizden sesini tanıyamadım. Bir yıl olmuştur. Tabi böyle bir okulda okuyunca bir ay önceyi de hatırlayamam.
Ervanla sıkı bir sarılmamdan sonra ikimizde eve geçtik. Bana anlatacağı önemli şeyler varmış. Mavi gözlerindeki endişe,kırgınlık ve çaresizlikten anlaşılıyordu. Eskiden parlayan gözler şimdi açık deniz olmuştu.
Odama geçip rahat rahat oturduk odamı gören tek kişi. Anneme bile göstermem temizliği o yapmasa.
Elimde iki sıcak çikolatadan birini ona uzatıp başlamasını bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Aşk #Wattys2016 (Genç Kurgu)
Romance-Kaçmak çok kolaydı sen kolayı tercih ettin, sendeki beni de aldın, gittin. Kalman önemli değildi ben seni sensiz sevmiştim zaten. Benim aşkım siyahtı ışığa ihtiyaç yoktu. Tek başıma da yeterdi.Ama şunu bil aptal, benim aşkım kitaplardaki gibi değil...