Bölüm-1

59 5 8
                                    

Rüya
Dumanlar dans ediyor. Her yerde çığlıklar duyuyorum. Ve sonra Ceren'in sesi...
'Rüya!'. Dumanlar arasında seçemediğim bir vücut. Sesi çatallaşmış bir kızın çığlıkları duyuluyor. Tekrar adımı sesleniyor Ceren.
'Rüya!'. Sanki karanlığın ortasındayım ve kimsenin nerede olduğunu göremiyorum. 'Ceren! Neredesin?'. Bağırıyorum. Ceren yok.
'Rüya! Kardeşin.'. Çığlık atıyorum. Ceylin'in adını sesleniyorum.'Lütfen! N'olursunuz kardeşimi getirin bana!'.
Ve Cerenin tiz çığlığı.
'Rüya! Ceylini kaybettik.' Ağlıyor. Ağlıyorum.
Ve sonra kocaman bir çığlık atıp uyanıyorum. Annem koşarak geliyor. Evdeki 1-2 yardımcı daha kapımın önünde."Sakin ol. Geçti." diyor annem. Ona sarılıyorum ama bana karşılık vermiyor. Suratı ifadesiz. "Geçti" diye fısıldıyor kulağıma. Sonra Ceylin koşarak geliyor. Annem gidiyor. Hep böyle yapar zaten. En zor anımda geçti der ve gider.
Ceylin geliyor. "Rüya! Beni mi çağırdın?". Başımı 'hayır' anlamında iki yana sallıyorum. Bana sarılıyor. Ben de ona sarılıyorum ve biraz daha uyuyoruz. Uyandığımda Ceylin'i göremiyorum. Annem geliyor ve çok kırık bir gülümsemeyle beni uyandırıyor. Yeni okulumun ilk günü...

Ceren
Gece tam yatağıma girecekken telefonum çalıyor ve bende açıyorum. Rüya arıyor.
'Meraba Ceren. Uyuyamıyorum. O gün geliyor aklıma. 6 Mart. Yarından korkuyorum. Özoğuz Kolejinden ayrılıyorum. Hayatım berbat gidiyor.'. Ağlamaya başlıyor. Çok sessiz ağlıyor.
'Rüya! Sen nerede olursan ol ben hep yanındayım. Merak etme. Gideceğin okulun adı neydi?' diye soruyorum. 3-4 saniye susuyor. Sonra sorumu cevaplıyor.
'Arıkan Koleji.'
Sonra ona unutması için 1-2 soru daha soruyorum. Ve telefonu kapatıyoruz. Rüya benim hayatımda gördüğüm en güçlü kız. Yaşadıklarına rağmen hayatta. Onu asla bırakmayacak kişilerden biri olmam beni yenilmez yapar. O benim için bir örnekten, arkadaştan, bir kardeşten fazlası.
Annemin uyumamı söylediğini duyuyor ve hemen kafamı yastığa koyup düşüncelerimi yastığıma gömüyorum.

Rüya
Kahvaltımızı yaptıktan sonra odama çıkıp üzerime bir kot pantolon ve pembe kazağımı giydim. Kimseyle konuşmak dahi istemiyordum. İletişimde kurmayacaktım. Zaten arkadaşım var. Başka arkadaşa ne gerek var. Zaten eğer arkadaşlarım olmasaydı hâlâ yaşar mıydım?, bilemiyorum. Okula beni şoförümüz, Salih Amca, götürdü. Bir de babamın (ısrarla) peşime taktığı "korumalar" var tabii. Yok neymiş çok tehlikeli insanlar olabilirmiş, neymiş kendime zarar verebilirmişim. Bu konuda çok şanssızım işte. Evet! Tamam. Zengin sayılırız. Holdinglerimiz ve alış-veriş merkezlerimiz var. 5 katlı bir villada oturuyoruz. Korumalarımız ve daha adını bile bilmediğim çalışanlarımız var. Ama bu benim bir insan olduğum ve evlatlık olduğum gerçeğini değiştirmez. Elimde olsa elimizde ne var ne yoksa verir ve sevgi dolu bir aile isterdim. Ama Ceylin ve Deniz benim hayatımda sahip olduğum en mükemmel kardeşler. Annem beni hiç istememiş. Tabii şu anda beni seviyor ama yinede soğuk. En azından Ceylin ve Deniz'e olduğu kadar yakın değil. Ve babam... O tam bir kızın isteyeceği türden bir baba. Keşke onun gerçek kızı olsaydım diyorum bazen. Onunda gözü paradan başka pek bir şey görmez ama bana evimdeymişim gibi ve gerçek kızıymışım gibi davranan tek ebeveyin. Ne istersem alır, yapar. Ama sevgi... İşte o bir mesele...
Ben bunları düşünürken Salih amca arabayı durdurdu. Korumalarda bana kapıyı açtılar. İndikten sonra ben önde onlar arkada okula ilerlerken Salih Amca, bana şapkasıyla selam verdi. Ben de ona oldukça hafif bir gülümsemeyle karşılık verdim. İçeri girdik. Korumalarım, Ali ve Burak Abi, kaydımı yaptırmaya giderken ben de sınıfımı öğrenmek amacıyla onlarla gelmek istediğimi söyledim. Müdür odasına gittik. Müdür, babamın arkadaşı olduğu için torpilliydim. 10. Sınıflarda Fen Lisesi kısmının tamamen dolmuş olduğunu söyleyip beni Anadolu lisesine aldılar. Zaten hayatım boyunca Fen Lisesine girecek kadar inek bir öğrenci olmadığımdan bu konuda kimseye karşı çıkmadım. Müdür 1-2 şey daha geveledi ve bende dinlemediğim hâlde başımı sallayıp onu onayladım. "Sana bu dönem başarılar diliyorum tatlım. Senden büyük başarılar bekliyoruz. Selim'e selam söylemeyi unutma." dedi ve biz de odadan çıktık. Ali Abi, Burak Abi'ye gidebileceğini ve beni tek başına "Koruyabileceğini" söyledi. Ve Burak Abi gitti.
"Siz de gidebilirsiniz Ali Abi." diye sakince söylendim. "Babanız bunu hoş görmez." diye beni yanıtladı."Ben kendimi koruyabilecek kadar büyüdüm. Artık yardımcıya falan ihtiyacım yok." diye çıkıştıysamda beni duymazdan geldi. Göz devirip yoluma baktım. Anadolu Lisesi kısmına gidip kendi sınıfımı buldum ve kapıyı çalarak içeriye girdim. "Meraba! Kime bakmıştınız?" dedi mavi ceketli, öğretmen olduğunu sandığım adam. "Yeni öğrenci misiniz?" diye sordu adam. Evet anlamında başımı salladım. "Hoşgeldin. Adın ne, canım?" diye sordu. "Rüya..........Rüya Saygıner." diye cevapladım. Adamın yüzü güldü. "Yoksa Selim Saygıner'in kızı mısın?" diye sordu. Kafamı evet anlamında ileri-geri salladım. "Ben de senin Tarih öğretmenin Mahmut. Okulumuza Hoşgeldin." dedi ve ikinci sıradaki mavi gözlü kahve tonlarında saçları olan kızın yanındaki boş sırayı gösterdi çenesiyle. Gösterdiği yere oturdum. Ve derse devam ettiler. Ders boyu tırnaklarımdaki yarısı çıkmış ojeleri temizledim. Beni böyle gören olsa Selim Saygıner'in kızı olduğum akıllarına bile gelmezdi. Zil çaldı ve yanımdaki kız kalkıp arka sıradaki sarı saçlı, mavi gözlü ve içeri girdiğimden beri hiç gülümsemeyen oğlanın yanına gitti. Sınıfın yarısı onun etrafına toplanmıştı. Sonra bir anda kalabalık ikiye bölündü ve çocul dahil tüm grup bana baktı. Rahatsız olduğumu anlayan Ali Abi hemen gelip yanıma geçince hepsi kendi aralarında konuşmaya devam etti. Daha sonra Ali Abi kantine bana bir şeyler almaya gittiğinde sarışın çocuk,"Şşşşşş! Züppe!" diye beni çağırdı. "Düzgün konuş!" dedim, kaşlarımı çattım. Ayağa kalktı ve onun kalkmasıyla arkasındaki kızlı erkekli grup bana baktılar. "Ne yaparsın? Babanı mı çağırırsın yoksa?" diye üzerime yürüdü. Aramızda 5-6 santim ya var ya yoktu. Sonra gözleri dudaklarıma kaydı. Bir an beni öpeceği sandım ve bir adım geri çekildim. Dudağının kenarları hafifçe yukarı kakltı. Sonra tekrar yerine geçti. Korkunç bir çocuktu. Ama ondan korkmuyordum. Onu sevmemiştim. Kendini yakışıklı sanıyor ve hiç yakışıklı değil. Okulun Kötü Çocuğu sanıyor olabilir kendini. Ama benim yanımda kılını bile kıpırdatamaz.

Kelebeğin Kırık KanadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin