Kanatlarım büyüktü, ellerin küçücüktü, rüzgar çok güçlüydü. Fırtına büyümüştü.
- Ölümün soğukluğunu hissedebiliyor musun? diye fısıldadığında Luke acı içinde
- Gitme diye çığlık attı. Hani kaybedecek hiçbir şeyiniz kalmadığında kalan son umut kırıntılarıyla ağlarken attığınız o istemsiz çığlık varya, aynen öyle birşeydi. O kadar çaresiz ve acı doluydu ki, duysanız içinizde bir ağlama duygusu yükselirdi. Bu öyle bir çığlıktı ki, kalemim yetmiyor onu anlatmaya.
- Gitmeni görmek istemiyorum bebeğim. Luke hıçkırdığında kız iri gözlerinden damlayan yaşları sildi.
- Ağlama sevgilim. Hayır gelme deyip bir adım geriledi uçuruma doğru. Hiçbirşey hissedemiyordu artık. Kalbinde ne acıdan ne sevgiden umut vardı. Bir anne çocuğunu nasıl seviyorsa, öyle seviyordu Lukeu. Saf. Ve temiz.
- beni bu cehennemde bırakma sevgilim. Tut elimi. Gidelim. Kurtar beni. Kurtar bizi. Lütfen. Lütfen deyip yere, dizlerinin üzerine yıkıldı. Deli uçurum rüzgarları sert sert esiyordu.
- gitme dedi hıçkırarak. Kızarmış, gözleri parlıyordu acıyla. Genç kız arkasını döndü ve uçsuz bucasız denize, onun sonunda doğmaya başlayan güne baktı. Ailesinden, iftiralardan, kalbindeki bitmek bilmeyen acıdan, hissizliğinden, ablasına yaptığı ihanetten, lukieden kurtulmak için bir adım atması yeterliydi. Düşünceler donmuş ve dilinin ucuna düğümlenmişti. O görüntüsünün aksine güçlü değildi. Artık bıkmıştı. Öyle bir hale gelmişti ki, luke u bile görmek istemiyordu. Sonra uğruna herşeyini yakacağı eller bir anda bellerine dolandı ve kendini yerde buldu. Luke delirmişti sanki. Kesik kesik soluyor deli gibi titriyor ve ağlıyordu. Benimde ondan farklı bir yanım yoktu gerçi. Beni sıkıca sardı.
- Beni hala öldürüyorsun! Bırak beni!
- Shhh deyip tekrar hıçkırdı ve bedenimi daha sıkı sardı, onu ittirdikçe beni kendine çekiyordu. Bedenimdeki yaralara ve morluklara bastırmamaya çalışıyordu canımı yakmamak için. Ama ben çoktan kül olmuştum. Bir damla suya hasrettim. Ondan kurtulacak, ve herşeyi bitirecektim. Ölüm bile bitiremeyecekti onu belkide ama en azından azap çekmekten kurtulmuş olacaktı. Ruhuna verdiğim acı son bulacaktı.
- Çok acı çekiyorum! Luke, çok acı çekiyorum bırak beni! Elleri yüzümü kavradı ve onu itip kalkmaya çalıştım. Ama çok güçlüydü ve heryerimiz çakıl taşlarından kan içindeydi. Beni göğsüne hapsettiğinde sakinleştim biraz kokusuyla. O güzel kokusu bana herşeyi herzaman unuttururdu.
- Nasıl sevdiysem seni, uzaklaştı benden herkes. Öldüler teker teker. Kimse kalmadı. Çok acı çekiyorum. Korkuyorum luke. Luke. Luke çok acı çekiyorum! Kimse umrumda değil. Kimseninde umrunda değilim. Ne olur bir kerecik aldığım nefes ciğerlerime batmasa! Bıraksanda ölsem artık! Günün ilk ışıklarıyla Kış güneşi gözlerindeki harelere boğuldu. Can çekişiyorduk.
- Biliyorum. Ben bebeğim. Ben herkes adına özür diliyorum. Seni seviyorum. Seni seviyorum diye fısıldadı, akan gözyaşı alnıma damladı.
- Uzak. Uzak durun artık benden! Hızlıca kalktı ve luke hemmingsin gözyaşları ile karanlıkta kayboldu.
- Umrumda. Çünkü ben senin sevgilinim. Ve herşey benim yüzümden oldu. Ben ve lanet olası ablan yüzünden. Ah bebeğim, onların sana bunları yapmasına neden izin veriyorsun? Sen onlara ne yaptın ki?seni bırakmayacağım. Çünkü ben senin sevgilinim. Ben luke hemmingsim diye tamamladı cümlesini ve titreyerek kalktı yerden. Arianın düşürdüğü hayal kırıklıklarını topladı ve titreyerek uçuruma şokla baktı. Aria aniden önünde belirdi ve elleriyle yüzünü kavrayıp onu kendine çekti. Öpüşü derindi. Özür diler gibi. Öpüşü sertti. Yaşadıkları kaçamakların sonucu gibi. Ve öpüşü hayal kırıklığı barındırıyordu. Sanki yüksekten düşmüş gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suicide // Hemmings
Teen Fiction- Gitme diye çığlık attı. Hani kaybedecek hiçbir şeyiniz kalmadığında kalan son umut kırıntılarıyla ağlarken attığınız o istemsiz çığlık varya, aynen öyle birşeydi. O kadar çaresiz ve acı doluydu ki, duysanız içinizde bir ağlama duygusu yükselirdi...