shot~

721 60 89
                                    

Bir zarfa kaç mektup koyabilirsin? Bir insan için kaç duygu besleyebilirsin?

Baekhyun, adımı beşinci kez bağırırken, tekrar onu duymazdan gelmek için müzik çalarımın ses seviyesini arttırdım. Yalnız kalmak istediğimi anlayamayacak kadar gevezeydi ya da doğrusunu söylemek gerekirse, şu an adımı seslenen kişinin o olmamasını isterdim. Kadife sesi kulak deliklerimden girip kalbimin odacıklarına süzülüyor ve bu sesi her duyuşumda ağlayayım diye canımı yakmak için pusuda bekliyordu. Ve Tanrı biliyor ya, mazoşist bir insan gibi daha fazla dinliyordum, onun sesini.

Hayır, acıya âşık değilim.

Ben, ona aşığım.

Onun bana hissettirdiği her duyguya içimde yer var. Acı bile olsa.

Küçük bir çocukken büyük babam, aşktan kaçmamı söylemişti ama bunu yapamayacağımı da ekleyerek. Dikkatli olmamı tembih etmişti. Çölde dolaşmak her zaman tehlikelidir çünkü bir çöl yılanını kumun altında fark edemezsin ve fark ettiğinde ise her şey çok geçtir. Ölmüşsündür. Senin toprakların ilk adım attığımda, cennetten bir köşe gibi yeşil ve huzurluydu ve ben çöl yılanının -aşkın- bana yaklaştığını hiç fark etmemişim. Zehir kanıma yayılıp beni senden uzağa gidemeyeyim diye felç ederken gördüğüm sadece serapmış. Senin toprakların kızgın güneşin hiç eksik olmadığı çöllerden beter, daha korkunç ve bir vahadan bile yoksun.

Oysaki bana gülümsüyor olman, gözlerinde tekrar bir serap görmeme neden oluyor. Hiç kaybolmazmış gibi gelen ama aslında hiç var olmayan bir serap. Neden gölgeliklerinde bana yer vermiyorsun? Neden bir tek ben yanıyorum?

Odamın kapısı hızla açıldığında, yorgun gözlerimi sinirle bana bakan Baekhyun'a çevirdim. Ellerini beline koyup ayağını yere vurduğunda, beyaz kâğıdı örtünün altına ittim ve uzandığım yerden doğruldum.

"Hyung! Beni duymazlıktan mı geliyorsun, acaba?"

"Evet." Gözleri şaşkınlıkla irileşirken kulaklılarımı çıkarıp müzik çalarımı kapattım.

"Çok kötüsün!" diye bağırdı, ayağa kalkıp onun yanına yürüdüğümde. Gülümsedim ve duştan çıktığını ifşa eden saçlarını karıştırdım. Baekhyun hâlâ bana sinirle bakarken omuzlarına astığı havluyla saçlarını okşadım.

"Hasta olacaksın, Puppy. Saçlarını kurut."

"Hyung, son zamanlarda iyi değilsin. Bir şey mi oldu?"

Baekhyun'a samimi olduğunu düşündüğüm bir gülüş sundum. "Önemli değil. Hadi yemeğe gidelim."

Ses çıkarmayıp önüme düşse de bunu daha sonra soracağına bahse girerdim.

Mutfak değişik bir koku ile kaplanmıştı. Kyungsoo, yemek masasının başında Chanyeol'e yaslanmış, ocağın başında sırtı bana dönük olan kişiye öldürücü bakışlar yolluyordu. Onun kim olduğunu anlamam için masadaki yedi üyeye göz gezdirmeme gerek yoktu. Ondan küçük de olsa bir parça görmem yetecekti, onu tanımam için.

Söylesene bir zarfa kaç mektup sığıyor ve ben seni kaç duyguyla seviyorum?

Geri kalan üyeler kendi yerlerine otururken Chen ile yer değiştirdim, onun yanına oturayım diye. Ocağın altını kapatıp fırın eldivenleri ile tencerenin saplarını tutup masaya döndüğünde, gözlerimi sımsıkı yumdum. Yoksa ağlardım.

Gözlerimi kapattığım halde, dudağının kenarındaki beyaz iz dâhil yüzün gözlerimin önüne geliyorsa, artık yılan zehrinden kurtulmam için çok geç değil mi?

Love is Desert Snake √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin