SİYAH LEKELER

232 14 18
                                    

Her hafta sonu pazar kahvaltılarına gelen kadın, bu gün gelememişti. Ne kadar bekleseler de...

"Belki de bir yerlerde sızmıştır."

Diye içinden geçirdi Bulut. Çünkü annesi Başak babasının ölümünden sonra her gün içiyor, barlara gidiyordu. Yine de bu günü kaçırmazdı. Babası ölmeden önce eksiksiz herkes pazar günü o yemek masasında oluryordu çünkü küçük bir aile geleneğiydi.

"Bu işte bir şey var, Bulut ben polise haber veriyorum." dedi Hülya hanım.

Hülya hanım: Bulut'la küçüklüğünden beri ilgilenen bir çalışandı. Aslında Bulut'a annesinden bile daha iyi tanıryordu fakat aralarında öyle bir mesafe vardı ki! Bunu kimse anlayamazdı ama yine de aralarına gereksiz bir mesafe koyuyorlardı.

Hülya eline ev telefonunu almış, polisin numarsını tuşluyordu ki... Telefonun ekranında bilmediği bir telefon numarası belirdi. Yeşil tuşa bastı ve telefonu kulağına götürdü. Hülya;

"Alo, buyrun kimi aramıştınız?"

" Merhaba hanfendi, Haznedar malikanesini aramıştım."

"Buyrun, sizi dinliyorum."

"Hanfendi, ben polisim. Başak Haznedar'ı malikanenin yakınlarında ki köprünün orada bulduk, şu anda hastaneye doğru götürülüyor; kollarında, bacaklarında ve yüzünde ağır yaralar var..."

"Ne diyorsunuz siz? Hangi hastaneye doğru gidiyor? Bakın yalan söylemiyorsunuz değil mi? Eğer yalansa sizi şıkayet ederim beyfendi!" diye bir sürü soru sıralıyan Hülya'yı Bulut meraklı gözlerle izliyordu.

"Hanımefendi doğru söylüyorum elbette! Saçmaladığınızın farkında mısınız siz? İnanmıyorsanız gelin kendiniz görün! Allah Allah! Çattık ya!" diyen polise daha da çok sinirlendi Hülya.

"Memur bey! Adresi verin öyleyse!" diye hiddetli bir şekilde memur beye cevap verdi.

...

Sonunda hastaneye ulaşan Hülya ve Bulut Danışmaya doğru ilerlediler. Evde, hastaneye gitmek için hazırlanırken Hülya Bulut annesinin başına ne geldiğini anlattı.

Aslında Bulut'ta böyle bir şey olacağına pek inanmadı çünkü annesinin her ne kadar kötü yerlerde gittiğini bilsede onu ölüme sürekliyecek bir şeyin olduğuna hem anlardı ve uzak durudu. Annesi canını seven bir insandı, üstelik ölüden de ölümden de korkardı. Hülya;

"Başak Haznedar adında bir hasta getirildi mi buraya hemşire hanım?"

"Bir dakika lütfen, bir bakmam lazım."

"Elbette, buyrun"

"Evet hanfendi, bir saat kadar olmuş buraya getirildiği. Eğer yakınlarıysanız şuan da kendisini ameliyathaneye almışlar."

Bulut hemşirenin söylediği cümleyi yeni yeni ıdrak etmeye başlıyordu. Annesine ilk defa bir şey olacak veya onu kaybedecek diye bir korku kaplıyor içini...

...

"Annem iyileşti değil mi Ege abi? Bu son ameliyatti öyle değil mi?" diyorken Bulut'un gözlerinden yaşlar firar ediyordu. Çünkü biliyordu: annesi ölmüş olabilirdi.

Siyah Lekeler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin