Bir - iki adım daha attıktan sonra sınıfın kapısının önünde durdum ve derin bir nefes alıp boğazımı da temizledikten sonra kapıyı çaldım ve ardından sınıfa girdim. Eminim sınıftaki hocanın ve tüm öğrencilerin gözü benim üstümdeydi. İçeri girdiğimde hoca bana gülümsedi ve "sen yeni gelen öğrencisin galiba" dedi. Ben de hocaya "evet" cevabını verdikten sonra hafifçe gülümsedim ve ardından oturmak için kendime yer aramaya başladım. Etrafıma bakındım. Pencere kenarındaki 4. sırada İrem'i gördüm. İrem, de o sırada bana el salladı ve alçak ses tonuyla "yanıma oturabilirsin" dedi. Ben de "olur" deyip hafifçe gülümsedim. İrem'in yanına oturduktan sonra etrafıma bakındım. Duvar kenarında en arka sırada sabah bahçede gördüğüm yakışıklı çocuk oturuyordu. Çocukla göz göze gelince hemen gözümü kaçırdım. Demek o çocukla aynı sınıftaydım. Aslında bu benim için hem iyi hem de kötü bir şey oldu. Çocuğun benle aynı sınıfta olması iyi haber. Ama aynı sınıfta olduğumuz için ben hep çocuğa bakmaktan ders dinleyemeyeceğim için bu da kötü haberdi. Çocuk çok tatlı ve karizmatik görünüyordu. Çocuğa bakmamak için kendimi zor tuttum ama çocuk hakkında en ufak bir şey bilmiyordum. Hadi en ufak bir şeyi de geçtim daha çocuğun adını bile bilmiyordum. Ben içimden bütün bunları düşünürken hocanın bana bir şey dediğini farkettim.
- "Ben sana biraz kendimden bahsedeyim. Sonra da sen bize kendini tanıt" dedi.
+ "Başımı evet anlamında salladım ve "tamam" deyip gülümsedim.
- "Benim adım Didem. Sizin sınıfın rehber öğretmeniyim. Ayrıca Türk Edebiyatı dersinize de gireceğim" dedi.
Hoca kendini tanıttıktan sonra sıra bana gelmişti. Ama ben kendimi tanıtmayı hiç sevmezdim. İsmimi söyler söylemez utançtan yanaklarım kızarırdı. Yine de bozuntuya vermemeye çalışırdım.
Tek omuzumda takılı olan okul çantamı çıkartıp sıranın kenarına koyduktan sonra elimi yumruk yapıp ağzıma götürdüm ve öksürerek boğazımı temizledim. Sonra da derin bir nefes aldıktan sonra kendimi tanıtmak için ayağa kalktım.
"Ben Aslı Ünal. İstanbul'dan geliyorum. Buraya yeni taşındık" dedikten sonra yakışıklı çocuğa baktım. Gözleri benim üzerimdeydi. Sonra da sınıfa bakındım. Hoca da dahil sınıftası tüm öğrenciler beni dinliyordu. Sonra hoca "tamam canım oturabilirsin. Memnun oldum" dedi ve "ben de memnum oldum" dedikten sonra hocaya gülümseyip yerime oturdum.
Ben yerime oturduktan sonra Didem hoca "arkadaşlar yoklamayı alacağım. Lütfen sessiz olun" dedi. Hoca bunları söyledikten sonra sınıftaki öğrenciler yavas yavaş konuşmayı bırakıyordu. Birkaç saniye sonra sınıfta sessizlik oldu ve hoca yoklamayı almaya başladı.
- "Burak"
+ "Burada"- "Gonca"
+ "Burada"- "Ömer"
+ "Burada"- "Merve"
+ "Burada"- "İrem"
+ "Burada"- "Emre"
Ses yoktu. Sanırım burada değildi. Didem hoca bir kere daha "Emre" dedikten sonra en arkada oturan yakışıklı çocuğun "Burada" dediğini duydum. Demek çocuğun adı Emre. Artık yakışıklı çocuk gitti ve yerine Emre geldi. Emre "burada" dedikten sonra ben de Emre'ye baktım ve o da her zamanki gibi bana bakıyordu. Gözü hep benim üzerimdeydi. Emre ile göz göze geldim. Onunla göz göze gelmek beni rahatlatıyordu. Sanki her şeyi bir anda unutuyordum. Ben bütün bunları düşünürken Didem hoca yoklamayı almaya devam ediyordu ve benim ismimi söyledi.
- "Aslı"
Didem hocanın benim ismimi söylediğini duyduğum halde biraz bekledim. Gözlerimi Emre'den alamıyordum. İrem'in omzuma hafifçe dokunmasıyla gözümü Emre'den başka tarafa çevirdim ve Didem hoca ikinci kez Aslı demeden hemen "burada" dedim. Didem hoca sınıf listesinden bir kaç kişinin ismini daha söyledikten sonra sınıf listesini sınıf defterinin içine koydu ve masanın kenarına kaldırdı.
- "Evet arkadaşlar kitabınızın 15. sayfasını açın."
Sınıftaki tüm öğrenciler ve ben de dahil herkes oflaya poflaya kitabı açıyordu. Hocanın daha ilk günden ders işlemesi hiç iyi olmamıştı. Bir de haftanın ilk günü edebiyat dersi olunca daha kötü oluyor. Edebiyat dersini çok sevmem. Paragrafları falan okumaktan nefret ediyorum. Ama edebiyat dersinden nefret ettiğim kadar dil anlatımdan nefret etmiyorum. En çok sevdiğim ders ingilizcedir. Derse hangi hoca girerse girsin İngilizce dersinden hiç bıkmam. Gerçekten çok seviyorum.
Hoca "Burak ilk paragrafı sen oku bakalım." dedi. Burak hemen "tabiki hocam" diyerek cevap verdi. Burak elini yumruk yapıp ağzına götürdü ve boğazını temizledi. Paragrafı okumaya başladı.
Burak kitabı okurken yine benim gözüm Emre'ye kaydı. Ben ona bakıyorum ama o bana bakmıyordu. İyiki de bakmıyordu. Çünkü o bana baktığında sanırım biraz utanıyordum ve gözümü kaçırıyordum. Burak kitabı okuduktan sonra hoca yavaş yavaş dersi anlatmaya başladı. Ama arka sıradan Burak "hocam 5 dakika kaldı. Bence ders işlemeyelim. İkinci ders devam ederiz." dedi. Didem hoca Burak'ın fikrini onayladı ve "tamam ikinci ders devam ederiz, şimdilik serbestsiniz." dedi. Beş dakika sonra zil çaldı ve tüm öğrenciler dışarı çıkıyordu. İrem "Ben kantinden su almaya gidiyorum." dedi. Ben de "tamam" deyip el salladım ve İrem de sınıftan çıkınca sınıfta bir tek ben ve Emre kaldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Aşk
Novela Juvenilİnsan sadece bir kere aşık olur. Onun için tek bir kişi vardır ve vazgeçilmezdir.