Odam sessiz...
Yal-nız-lık!..
Gecenin bu saatlerinde sarp, zirvesi gözükmeyen dağlar gibi çökmüş omuzlarımın üzerine.
Vehim, kâbus, yalnızlığımı git gide koyulaştırmakta.
İçeride delice inleyen, bayatlamış sükûtun çıldırtan düellosu, beynime acımasızca saplanan hançer edasıyla batıp çıktıkça, gece aşılmaz engeller gibi gözlerimde büyüyor...
~~~
Başım ağrıyor... Biraz olsun rahatlayabilmem için kendime destek olmam gerektiğine inanıyorum. En azından, içimden geldiği gibi düşünmeye zorlamalıyım kendimi... İlerleyen gecenin zülüflerine, gönül nakışlarımı dantelâ gibi işlerken, günlüğüme en anlamlı satırları, geleceğe bir hikâye yazarak bırakabilmenin telaşı içerisindeyim...
Hümeyra'yı bir daha görebilirsem!.. Hay Allah... Hâlâ hayal kurmaktayım. Ajandam önümde açık. Yazdığım hikâyenin satırlarına dönüyorum gözlerimi uzaklardan çekip:
...........................................................................................................................................
"Bir gece vakti yalnızca yıldızlarla konuşulan bir konudan konuşuyorduk... Evet, ben bazen yıldızlarla konuşurum.
Aşk dedim... Hikâyenin sonunu tahmin etmişçesine 'acı' dedi yıldızlar... Onayladım yıldızları, 'evet' dedim 'çok acı'...
'Neden?' dedim yıldızlara? 'Böyle olmalı mıydı?', 'Olmayabilirdi' dedi yıldızlar. Aydınlık renkleri karardı gözümde... 'Siyah... En sevdiğim renk' dedim.
Olmayabilir miydi gerçekten? O günlere dönsek, birkaç cümleyi söylenmemiş saysak, hayat daha mı güzel olurdu? Bu acı hikayeye hiç başlamaz mıydık o zaman? Ah yıldızlar ah... Sizler de anlamıyorsunuz artık beni. Bu acı hikayeye tanıklık eden yalnız sizler varsınız, ama sizin de ışıklarınız sönüyor bir bir. Bu yük omuzlarımı ağrıtmaya başladığından beridir, uykusuzluk baş gösterdi, sizlerle dost oldum, ama ben anlatıyorum, sizler bu acıya tanıklık ediyorsunuz yalnızca. Keşke geçirebilseniz diyorum. Nafile nafile çabalar bunlar biliyorum... Siz bu acı hikayeden yalnızca tadımlık alıyorsunuz, damarlarınızı damarlarıma bitiştiriyorsunuz, kaderime kaderinizi bağışıklıyorsunuz...
Evet dedim, bu hikayenin başı da acı, sonu da...
Yıllar... Geriye dönüşü imkansız olan yıllar...Sahiden bir geriye dönüş umudu olabilir mi? Kalbim atışlarını bile değiştiriyor bunu düşündüğümde... İşte bu küçücük umudun verdiği heves, beni hayata bağlıyor ve dünyanın en mutlu, en bahtiyar adamı oluyorum... Bu ümidin bana kanat takışlarını hissederek yaşıyor ve biraz daha umutlanıyorum... 'Hayır, hayır hiç sanmıyorum.' Başka göllerde yüzmeye hazırlanış bu. Üzümü haram bu asmanın...
'Boş ver!' dedi yıldızlar, 'boşver!'. 'Düşünün film şeridinden iki atlı gelsin, tatlı hatıralar sunsun gözlerinin önüne. Değiştirdiğini var say düşünde. Bütün kötülükleri geri al. Bütün terk etmişlikleri. İki kişi atlarına binsin, düş şehrini yeniden kursun. Şehir şehir gez, yeni savaşlara katıl. Büyük kaleler fethet. Hayali kahramanlıkların olsun. İki elin cebinde, bir gün ıslık çalarak dolaş sokakları, sevdiğin kız çıksın pencereden, mavi gözleriyle yeniden baksın bilinmeyenden. Mavi gözleri dışında, her şey siyah olsun. Herşeye yeniden başlansın, o soğuk lisenin, soğuk koridorlarında. Aynı yerde bir daha karşılaşılsın ve 'aşk' denen gökyüzü, tekrar bir ufak damla yuvarlasın alnınıza, derken damlalar söylediğiniz şarkıların notaları olup, bir bir düşsünler her yanınıza...Do..Re..Mi..Fa..Aynı yerde, aynı gökyüzünde... Hiç bilinmedik sokaklara koşulsun yine ve 'aşk' yağmurunun ritmi tutulsun; ıslanılsın...
Yağmur yağsın; ıslanmalısınız!... Güzel insanlarla tekrar tanışılsın bu dünyada, anlasınlar telleri kırık şemsiyelerin dilinden, dalıp giden gözlerin nereye bakmadığını anlasınlar... Umutsuzluk ikiye bölünsün ve büyük olanını almak için kavga edilsin. Aynı yerde, aynı gökyüzünde...
Bin defa okunur mu bir mektup? İşte bin defa okunulan mektuplardan tekrar yazılsın. O tatlı rüyalardan birer kez daha görülsün, kimi uykusuz gecelerde, tozlarını silip, tekrar görülsün. O sabahlara yeniden uyanılsın, horoz sesleri ve yeni demlenmiş çay kokusu, gözlerinin kapaklarını yavaşça açsın... Şarkılar tekrar dinlenilsin Zeki Müren'den, 'gitme sana muhtacım'. Şiirler tekrar okunsun. Aynı güzel sulardan tekrar içilsin. İsimler yeniden yazılsın duvarlara, yeniden bakışılsın uzaklardan, yeniden aşık olunsun, yeniden tanışılsın, yeniden o güzel yağmurda ıslanılsın, yeniden yazılsın bu kader ve daha ne yaşanmışsa bu aşkta, yeniden başlansın her şeye... Yaşamak yeniden bu kadar güzel olsun ve kesinlikle bitmesin...'
'Hadi, o şarkıyı tekrar söyleyelim! Konuş benimle, seni sonsuza kadar dinleyebilirim!...'
'Başlayalım o halde bu düş yolculuğuna' dedi yıldızlar. 'İki atlıdan ilki gitsin önce o düş tüneline...'
'Dur' dedim 'başlamadan bir sigara yakayım...'
...
Bir sigara daha...
...
Bir tane daha.
Ve son
...
! İşte gitti.
Hoşgeldiniz! Burası dört yıl öncesi. Acı azıcık ötesi . Burası terk edilmemişlik. Burası gülmüşlük. Burası beraberlik. Burada yenilgi yok. Burada aşk var. Burada aşk var. Burada aşk var.
Hatırla! Bütün bu ömür boşa yaşanmış olamaz. Hatıralar... On altı mevsim hiçbir şey bırakmadan gitmiş olamaz.
...
Şurası aşktı, tam şurası.
Herşey tam şurada başlamıştı. Bu okulun rengi değişmiş. Ama yağmurun kokusu hala aynı. Tam şurada başlamıştı. Aşkın gözleri maviydi . Yeşil çizgileri olan siyah bir ayakkabısı vardı. Lâcivert bir kazağı... Bembeyaz bir yüzü vardı. Hatırlıyorum. Tam da şuradan geçerken davetsiz gözler kalbime misafir olmuştu. Birkaç dakika sonra temelli orada kalmıştı. Müsait değilim diyememiştim. Bu tatlı misafiri ağırlamak hoşuma gitmişti. Sevgili atlım, peşine takıldım, geldim ben de seninle, azıcık şurada nefes alayım. Biraz hayal kimseyi incitmez...
Şurası, tam şurası aşktı.
Gözleri maviydi, bembeyaz suradı vardı...
Anılar!.. Dönüşü mümkün olmayan zaman... Yaşanmış anların bir daha ele geçemeyişi... Fotoğraf karesine sığan, pörsümüş, sararmış, kâğıt üzerinde kalan, bir hayal kadar bile vefalı olmayışı...Bir damla gözyaşı kadar bile vefalı olmayışı... O sonunda mazi adını alan zaman... Sadece ve sadece soluk yüzlü hayallerde kalan, dokunamadığımız, tekrarını yaşayamadığımız bir mazi...Beynin çektiği fotoğraflar... Dokunamadığın 'zaman'...
Mazi!.. Soluk yüzlü bir fotoğraf... Dondurulmuş zamanların hafızada bıraktığı kareler...
...................................................................
ŞİMDİ OKUDUĞUN
'Solan Papatyalar '
ChickLit'Ağlıyorum hepimizin yerine, yanaklarınızdan süzülüyor mu yaşlar ?'