1-ZAYIFLIK

48 6 5
                                    

Pas tutmuş umutlarınız,zamansız hamleler sizi tüketmeye başladıysa pes etmeye adım adım yaklaşıyorsunuz demektir.Sonu olmayan bir uçurumda kendi sonumu çizmeye başlıyorum.Korkuyorum.Zaman uzun bir okyanus gibi.Hayat,bu okyanusun içindeki kirli maddeler ve siz her bir yeni adım attığınızda bataklığa çekiliyorsunuz.Çırpındıkça daha fazla batıyorsunuz.Tek çare umutlarınız ile beraber korkmadan,cesurca ayaklarınızın üzerinde durmak.

Babamı tam anlamıyla kaybettiğimden bu yana,kendimi güçlü bulmam için başlıca kurallarımdan birisidir bu.13 yaşındaki bir kız çocuğu her sabah kalktığında kendine 'dik dur ve yenilmediğini göster' diyorsa,mutlu değildir sadece öyle davranıyordur.

Uyuyakaldığım sıramda hareketlenme farkettiğimde kafamı kaldırdım ve hocanın içeri girişini izledim.Uzun süredir ödevler yüzünden uyuyamıyordum veya uyumak içimden gelmiyordu.Kendimi ödüllendirmek niyetine tekrar kafamı sıraya koyup uykuya dalacaktım ki,hoca birden sınıfta ismimi bağırınca tüm hayallerim yarıda kesildi.Usulca kafamı kaldırıp umursamaz bir şekilde şaçlarımı önümden çekerken hocaya baktım.Önce uyardı,sonrasında söz dinlemeyip tekrar yattığımda sınıftan kovdu.Koridorda boş boş ilerlerken kantine doğru giden Cem'in yanına koşarak gittim ve en nefret ettiği şeyi,parmaklarımı iki taraftran tiklerine gelecek şekilde bastırdığımda önce geriledi sonra 'Nefret ettiğim şeyleri yapmaktan ne zaman vazgeçeksin prenses?' diye sorduğunda samimi bir şekilde güldüm.Kolumu omzuna atıp 'Benden kurtulmak istediğin zaman.'dediğimde başını iki yana salladı.Cem,küçüklüğümden bu yana bana sahip çıkan abim,her ne kadar görenler sevgili sansalar da bu bazen hoşuma gidiyor çünkü ciddi anlamda kıskandığım insanlar listesinde birinci sırada yer alan kişi.

Birer kahve alıp masaya oturduktan sonra sırıttı.

'Seninki geçende bana çiçek ve çikolata getirmiş,seni sevdiğini ve seninle evlenmek istediğini söyleyip durdu.' 

Bir an kaşlarım çatılsa da ne demek istediğini anladığımda uzandım ve kafasına bir tane şaplattım.

'Gerizekalı, çocuk anlamıyor benden 5 yaş küçük gelmiş seninle evleneceğim diyor.Hadi kalbini kırıp bir şeyde diyemiyorum.Sen hala geç dalganı.'

 Kahvesini alıp yudumladığında, 

'Merak etme, benim prensesim benim iznim olmadan kimseyle evlenemez.'Göz kırptı.'Bende ondan korkuyorum ya Cem,boş bir zamanına gelecek evet diyeceksin diye aklım çıkıyor.' 

Tekrar güldü ve masadan göz kırparak uzaklaştı.Arkasından bir süre baktıktan sonra biraz kahveye işkence ettim, masadan kalkacaktım ki karşı tarafta,okulun çıkışında sesli bir şekilde küfür edildiğini duydum.Merakıma yenik düşerek adımlarımı oraya doğru hızlandırdım.Etraf kalabalıktı,olayı görmek oldukça zordu fakat iki kızın konuşmasından anladığım kadarıyla küçük bir çocuğu döven adam,şimdi kanlar içinde yerde yatıyor ve üstünde birisi onu dövüyordu.İnsanların içinden geçerek ulaştığım manzara ciddi anlamda kötüydü.Üsteki kişi son bir kere yumruk attıktan sonra kalktı ve kenardaki küçük çocuğun yanına gitti.Ellerini arkasına saklayıp,çocuğun kulağına bir şeyler fısıldıkladıktan sonra çekildi ve yürümeye başladı.Ellerindeki kanı üzerine sildi ve yanımdan hızla geçti.Gözleri umursamaz bir tavırla yüzümü buldu ve geri çekildi.

Gözleri çok dikkatimi çekti,koyu bir yeşil,kahverengi gibi ama değil.

Herkes dağılmaya başladığında kenarda oturan çocuğun yanına gittim.Ağzı patlamıştı ve kızaran gözleriyle bana baktı.Yanına oturdum.En azından atlattığı şoku dindirebilirm diye düşündüm.

'Adın ne?'

Cılız elleriyle,kendi ellerindeki kana baktı.Gözünden bir damla yaş akarken dudağı büzülmüştü.Çocuklar dünyanın en masum varlığıydı oysaki.Bu küçük çocuğun içinde ne kadar büyük fırtınaların koptuğunu tahmin etmek dünyanın en zor işiydi.Küçük bir çocuk,daha bu yaşında ağlamamak için savaşıyorsa ciddi anlamda hayattan bir kazık yemişti.

Vücudumu ona döndürdüm ve ellerini ellerimin içine aldım.

'Fark ettim de ellerin çok küçük,oysa ağlamamak için direnişin çok büyük,korkma ağlamak zayıflık değildir.'Gülümsedim.Çocuk hızlı bir şekilde boynuma atlayınca şaşırsamda beline sardım kollarımı.Hıçkırarak ağlarken gözlerimi kapattım.Dedim kendime,saçma bir hayatta acı çekmek için mi varız sadece?

Çocuk yavaşça ayrıldığında yanaklarını sildim.Yanıma oturup ayaklarını sarkıttı.

'Abla sen hiç babandan dayak yedin mi?' diye sorduğunda konuşacaktım ki o deminki çocuk geldi.

'Gidiyoruz Kaan.' Yerden ayakkabılarını alıp giydirirken küçük çocuk bana bakıp gülümsedi.

'Deniz abi ağlamak zayıflık mıdır?' Çocuğun sorusu üzerine,koyu yeşil gözler önce çocuğa baktı sonra beni buldu.

'Kaan gitmemiz gerek.' Ellerinden tutmuş gidiyordu ki tekrar konuştu çocuk.

'Abi söylesene bana bu abla ağlamak zayıflık değildir dedi,doğru mu?'

Adının Deniz olduğunu öğrendiğim çocuk gözlerini bana çevirdi,gözlerimin içine bakarak konuştu.

'Ağlamak,zayıflık değildir abicim,seni ağlatanlar zayıftır..'


Devam edecek.

GÖLGELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin