Medyada Ömer.
bu Irak' tı ve galiba biriyle kavga ediyordu. İrmak'la koşarak kalabalığın yanına gittik.
Irak: Biliyorum biliyorum sende beni o kadar özlemişsin ki gelir gelmez üstüme atladın ikiz.
Pusat: Ne arıyorsun lan sen burada?
Irak: Sanırım burada okumaya karar verdim.
Irak bunu der demez Pusat Irak'ın burnuna yumruğu geçirdi. İrak'ta aynı şekilde ona karşılık verdi. Hadi ama bu kadarı fazlaydı. İrak'ın söylediğine göre kardeşlerdi. Neden kavga ediyorlardıki. Toprak'a baktığımda gayet keyifliydi. Savaş en sonunda aralarına girip ayırmaya çalıştı.
Savaş: Sizin derdiniz nedir lan. Tamam birbirinizden haz etmiyorsunuz ama ergenler gibi okulda mı kavga edeceksiniz.
Pusat: Bu durumun seni ilgilendirmediğini biliyorsun Savaş.
Savaş: Söz verdiğimi de sen biliyorsun Pusat.
Pusat ve Irak hışımla Savaş'ın yüzüne baktı ve sanki hiçbir şey olmamış gibi ayrıldılar. Savaş kime ne hakkında söz vermişse çok etkili olduğu kesindi. Irak Toprak'ın, Pusat' da Ecem'in yanına gitti. Bizde Irmak'la daha doğrusu beni çekiştirdi. Toprak'ların yanına gittik. Irak gözlerini kocaman açıp bana baktı.
IRAK: Ama sen nasıl.. yani.. bu okulda...
SAVAŞ: Ne yani siz tanışıyor musunuz?
IRAK: Sana bahsetmiştim ya Sarp'ı parka götüren kız.
DURU: Bende bu okulda okuyorum.
IRAK: Hımm değişik hiç beklemiyordum. O dövdüğüm de ikizim.
IRMAK: Sohbetinizi bölmek istemem ama zil çaldı.
Irmak beni çekiştirdi ve bana korkunç gözlerle bakıp.
+ Öhöm öhöm galiba bana bir açıklama yapacaksın.
- Pardon tamamen aklımdan çıkmış.
+ Hadi lavaboya direkt anlatıyorsun bana.
Irmak orada kimse olmadığı için beni en üst kattaki lavaboya götürdü. Bende her şeyi olduğu gibi anlattım.
+Oha!! Kızım ya neler yaşamışsın da bana anlatmıyorsun. Aşk olsun.
- Ya tamamen aklımdan çıkmış.
+ Hadi gel kantine gidelim.
Kantinden bir şeyler alıp dışarı çıktık. Biz banklara otururken teneffüs zili çaldı.
Toprak Savaş ve Irak yanımıza geldi. Savaş benim jelibonlarımı aşırırken eline vurdum. Bana bakıp gülümsedi. O sırada okul kapısından içeri kırmızı spor bir araba geldi. Bi dakika bu araba Ömer'in arabasına çok benziyordu. Araba hemen karşımızdaki otoparka park edip sahibi indi ve çok zor değil. Tahmin edin kim çıktı içinden. Ömer gözleriyle okulu tarıyordu koşarak yanına gittim. Bana sarıldı bende ona sarıldım.- Hoşgeldin de ne arıyorsun burada.
+ Valla dün gece evden kaçmışsın ne iş?
- Ömer annenle iyi geçinemediğimi biliyorsun.
İstemsizce gözlerim yaşarmıştı. Eliyle gözyaşlarımı sildi ve bana bir daha sarıldı
+ Ağlama Duru. Emin ol onunla hiç kimse iyi geçinemiyor.
Ömer'e baktığımda gayet ciddi duruyordu demekki o da annesini pek sevmiyordu.
Ona gülümsedim o da bana baktı ve gülümsedi.
+ Hem prenses sana öyle bir süprizim var ki görünce şaşkınlıktan küçük dilini yutacaksın.
- Neymi...
= Diyorum da artık oradan çekilsenizde bende arabamı park etsem.
Pusat arabasından inmiş ve çatık kaşlarıyla bizi süzüyordu. Hem bu çocuk ne ara okuldan kaçmıştı ve şimdi neden gelmişti.
+ Bak arkada çok fazla boş yer var arkadaşım! Arabanı oraya park edebilirsin.
= Sen kiminle konuştuğunu bilmiyorsun galiba. Neyse sorun yok öğretirim.
Ecem: Aaa aşkım boş ver onları. Karışma bu çocuğa. Yazık ezik kız ağlar sonra dudaklarını büzdü.
Ecem dudaklarını büzünce midemin kalktığını hissettim.
+ Aaa Ecem. Sen ne arıyorsun burada. Daha iki gün önce altımda inliyordun. Vayy be demek seninle Aşk yaşayacak kadar kerizleride bulmuşsun.
Ömer bunu söyleyince Pusat hızlıca Ömer'in üstüne yürümeye başladı. Ben Ömer'in önüne geçtim.
- Yeter ya yeter! Sürekli kavga çıkarıyorsun. Hem Ömer'in altına giren senin Sürtük sevgilin. Eminim ki Ömer onu zorla almamıştır altına. Bize hesap soracağına git onunla konuş ya.
= Sevgilini tatmin etseydin sende. O da başka kızlara gitmeseydi.
Sanki gözlerinde bir kırgınlık vardı. Bunu dedikten sonra direkt arabasına bindi ve hızlı bir şekilde okuldan çıktı. Bizim bu tartışmamız üzerinde Irmak, Savaş, Toprak ve Irak yanımıza gelmişti. Onlara gülümseyerek.
- Bu benim kuzenim Ömer.
Toprak: Tanıştığımıza memnun olduk.
+ Duru seni okuldan almak zorundayım bir yere gideceğiz. Hem süprizide görürsün.
- Neyse çocuklar ben gidiyorum. Yarın görüşürüz.
Ömer beni bir kafeye getirdi içeri girdiğimde gözlerime inanamıyorum.
PUSAT' IN AĞZINDAN:
Neden bilmiyorum ama şu yeni kız günlerdir aklımdan çıkmıyordu. Ne bileyim işte farklıydı. O çocuksu hareketleriyle. Hele Çağrı'yı parka götürüşü. Elbetteki Çağrı 'ın peşine bir kaç koruma takmıştım. Onlarda Duru ve Çağrı'nın çok güzel bir fotoğrafını çekmişlerdi. Duru gülümsüyor ve elindeki pamuk şekeri yiyordu. Dudakları ve yanağı pespembe olmuştu. Fotoğrafı arabanın torpidosundan çıkarttım. Gülümsedi. Bir an gülümsemiştim. Ne oluyordu Allah'ım bana. Bir kızın fotoğrafına bakıp gülümseyecek kadar düşmüş müydüm. Hem onu düşünmeye hakkım yoktu. Kötüydüm ben. Karanlıktan daha karanlıktım. Bu düşüncelerle başım ağrımaya başlamıştı. Benim için tek gerekli olan şey bara gidip tanımadığım bir kızla sabahlamaktı. Toprak ve Irak şerefsiziyle daha sonra ilgilenecektim.
Arkadaşlar bir şey hatırlatmak istedim. Ailede sadece Pusat Sarp'ın diğer ismini yani Çağrı'yı kullanıyor.
Umarım beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTTER ÇİKOLATAM
RomanceGenç adam kızın dudaklarını öpmeyi bıraktı ve; -Bitter çikolata gibisin biliyor musun? Kız gülümsedi. + Neden? - Tatlı olduğun kadar acısın. Yumuşak olduğun kadar sertsin. Ve beni seçtiğin için. BEYAZ OLDUĞUN KADAR SİYAH OLACAKSIN. Genç adam kı...