Bölüm Şarkısı : Maroon Five - Maps
Burak'ı yere seren kişinin Garson çocuk olduğunu görmenin verdiği şokla galiba öylece kalakaldım ki Ekim benimle konuşmaya çalışıyordu.
"Eylül iyi misin? Kızım konuşsana bak iyi Burak bir şeyi yok."
Garson çocuk orada dikiliyordu. Mert bağırmaya başladı.
"Alın şu çocuğu buradan!"
Garson çocuk ile konuşmalıydım.
" Bir dakika durun, ben onu tanıyorum. Biraz izin verin dışarıda konuşalım."Garson çocuk ben dışarı doğru yürürken arkamdan geliyordu. Biz çıkarken Burak'ın yüz halini unutamıyordum. Oldukça belalı bir insandı, ona zarar verebilirdi. Aslında şu an ben kendi piskolojimi de anlayamıyordum. Tanımadığım, daha adını bile bilmediğim bir insan için endişeleniyordum.
" Bak, şimdi neden ona vurdun da, sen kimsin de konuşmalarına hiç girme benimle,o anda vurmam gerekiyordu vurdum."
Ah, ben öyle demeyecektim ki.
"Şey aslında öyle demeyecektim sadece teşekkür ederim ama başına bela aldın diyecektim."
Bir an laflarımla afallamıştı. Hiç beklemiyordu anlaşılan.
Üzerime doğru geldi ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
Ne yapıyordu bu, düşüp bayılacağım galiba!"Ben başıma bela almam. Ama çok iyi bela olurum. O yüzden bence sen benim için üzülme."
"Pekala, şey bu arada belki cevaplamak istemezsin ama yine de soracağım. Sen garsonluk yapmıyor muydun?"
Gülmeye başladı. Komik bir şey mi demiştim ben?
"Tabi siz babası para basanlar için bizim bu yaptığımız oldukça tuhaf."
"Hayır tuhaf olduğu için değil merak ediyorum. Ve benim babam para falan basmıyor. Sadece bir şirkette müdür."
"Neyse anladım ben seni.Tam burslu olarak Hukuk Fakültesi'nde okuyorum ve o şerefsiz dayımın arada gönderdiği para hiçbir yerime yaramıyor."
"Eylül. Buraya gelir misin artık? Destan falan anlatıyor galiba sana?!"
Ekim maşallah yine o güzel sesiyle cırlıyordu."Neyse ben artık gitmeliyim. Teşekkür ederim tekrar, dikkatli ol."
Arkamı dönüp gidiyordum ki kolumu yakaladı.
"Bir dakika, bu kadar konuştuk ama isimlerimizi bilmiyoruz. Rüzgar ben."Elini uzattı.
"Eylül ben de." Dedim ve elini tutup tokalaştım.Kulüpten çıktığımızda aklımda birçok düşünce vardı. Demek adı Rüzgar... Aslında tesadüfün bu kadarı olur mu demek gerekiyordu,önce oturdugum kafede,sonra otobüste ardından kulüpte karşılaşıyorduk. "Baban para basıyor tabi" demişti ama işin aslı öyle değildi. Evet, belki de biraz zenginlik olabilirdi ama bunu ben çok kullanmazdım. Ekim tüm sağladığı fırsatları kullanırdı. Zengin züppelerle takılması gibi... Mesela biz Mert ' in ailesinin yanında fakir bile sayılabilirdik. Ailesi inanılmaz zengindi. Gittiğimiz kulüpte onlarındı. 20 yaşındaydı.
Burak da zengin tayfadandı tabi. Ama genelde o zenginliğini bela bulmak için kullanıyordu. Merve iyi bir kızdı, o da bana benziyordu bu yüzden onu seviyordum. Ben lise 3. sınıf, Tm öğrencisiydim. Utangaç ve tek hayatı kitaplar olan biri şeklinde tarif edebilirdim kendimi. Kitaplarla hayat buluyordum, ruhumu zengin partileriyle değil de kitaplarla doyuruyordum.Eve gittiğimizde saat oldukça geç olmuştu. Üstümü çıkarıp duş aldıktan sonra yatağıma uzanmaya hazırlanıyordum ki yanıma Ekim geldi.
Ah, tabi beni sorguya çekmeden duramazsın sen.
"O çocuğu nereden tanıyorsun sen bakayım?""Tanıdığım falan yok adını bile bugün öğrendim sadece birkaç kez karşılaştık."
"Kızım söylemeyim falan diyorum ama lan Allah özenle yaratmış yemin ederim!"
"Of Ekim ya ne yapalım yani. Zaten muhtemelen hayatımda bir daha görmem."
"Gerizekalı kardeşim numarasını almadın mı? "
"Ya sana ne oluyor Ekim? Burak falan diyordun ne oldu? Ancak sahildeki bir kafeye uğrarsak görebiliriz."
"Oooo kafesi mi var?"
"Hayır kafede bir Garson."
Evet ve tepki geliyordu şimdi.
"Ne diyorsun sen Eylül? Lan nasıl Garson? Tipi multi trilyoner modellere benziyor da."
"Ya aman neyse ya. Artık bu konuyu kapatabilir miyiz?"
"Of tamam be.Gidiyorum ben zaten."
'Sonunda gitti' dedim içimden. Neden hayatını kazanmak için ek iş yapan birini bir insan küçük görür ki? Sonuçta üniversitede bir genç ve okumaya çalışıyor. İnsanları anlamak cidden zor.
Ertesi sabah okula gitmek için hazırlandım ve servise binip kulaklıklarımı taktım. Duman ' ın Bal şarkısını son ses açmıştım. Duman dinleyince dünyadan kopuyordum sanki. Her yer sessizlesiyor, sadece notaların ahenkli büyüsü her tarafı sarıyordu.
Servisten inip okula girdim. Okula girdiğimde en yakın arkadaşım Gamze'yi gördüm ve ilerledim. İşte bizimkiler oradaydı Gamze , Dila, Bahar , Gökhan , Ali...
"Hoşgeldin Eylül yeni kızı gördün mü ?""Yeni kız mı gelmiş bizim sınıfa? "
"Evet bak şurada oturuyor karşı tarafta"
Bir hoşgeldin demek lazımdı o zaman.
" Merhaba, Eylül ben. Hoşgeldin sınıfa."
"Ah, sanki ben seni daha önce bir yerlerde gördüm.""Şey bilmiyorum. Yani olabilir?"
"Hatırladım sen şu cafedeki kızsın, erkek arkadaşım senin sevgilinin üzerine kahve dökmüştü! " dedi gülümseyerek.
Olduğum yere çivilenmiştim sanki. Rüzgar bu kızın sevgilisi miydi?"Bu arada Alina ben, memnun oldum canım."
Adı Alina. Onun sevgilisiyle aynı okuldaydım.
Umarım bölümü beğenmişsinizdir! Bence heyecanlı bir bölüm oldu :) Oy vermeyi unutmayın!
Multi - Burak Keser
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Eylül Hikayesi
Teen Fiction" Sonra bir rüzgar geldi,döktü tüm yapraklarını... " Onların hikayesi tesadüflerle başladı, Tesadüfler büyüdü, onları sonsuz bir bağla birbirlerine bağladı. " Sen benim için bir kurtuluş olursun belki de..." Hikâyenin tüm hakları saklıdır. Lütf...