Nargileyi Tüttürdükçe

438 23 0
                                    

       

 Ameer, hanımını iyi bir hekime götürmek, kızı Leylâ'yı da bir an önce bulmak için bacanağı İbn-i Selâm'a ihtiyacı vardı. Bu nedenle onu iş yerinde görmek için daha öğle ezanı okunmadan handan çıktı. Onunla karşılaştığında kendisini tanıyıp tanıyamayacağını hep merak ediyordu. Dükkândan İçeriye girerken etrafa göz gezdirdi. İbn-i Selâm bağdaş kurmuş elindeki nargile çubuğundan ha bire nefes çekiyordu. Her nefes çektikçe cam haznesinin içindeki yarım olan su fokurduyor suyun üst kısmı da dumanla dolarken etrafa güzel kokular yayılıyordu. Nargileyi tüttürdükçe bir yandan da kahvesini yudumluyordu. Ameer selam verdikten sonra bir kaç ipek kumaşın fiyatını sordu. İbn-i Selâm ipek kumaşların fiyatını Ameer'a söylerken yüzüne bile bakmadı. Aklı fikri satın aldığı kölesi Leylâ ile evlenmek. Ameer'a dikkatlice baksaydı belki tanırdı. Aradan bunca yıl geçmişti. Zira saçı başı ağarmış Ameer'ı bu şekilde tanıması mümkün değildi. ''Bacanağı onu tanımadığını hanımına söylemenin şimdi zamanı değil'' diye düşündü. Çünkü İbn-i Selâm'ın onlara yardım edeceğinden emin olmak istiyordu. ''Gerçekten ona ihtiyacım olduğuna göre daha fazla zaman kaybetmeden onu bu akşam evine kadar takip edeceğim'' diye karar verdi.

       Nadima kafası yere çarptığı günden beri bazı şeyleri hatırlamadığı için dengesiz hareketlerin dışında bazen de normal konuşmalar yapıyordu. Sık sık gözleri dalıyor, arada bir yüzünde olmayan sinekleri kovalıyordu. Ameer, hanımının bu durumuna çok üzülüyor, sıhhatine kavuşsun diye en kısa zamanda bir hekime götürmek istedi. Öncelikle Leylâ'yı bulacağına dair hanımına söz üstüne söz veriyordu. Ameer:

       ''Karıcığım gözümün önünde kendini harap ediyorsun.''

      ''Ameer! Her gün ağlasam yeri var. Çünkü çok acı çekiyorum.''

Nadima kocası yanında olmasına rağmen gözlerini bir noktaya dikmiş suskun, derinlere dalmış çok uzaklara gitmişti. İçinde yaşadığı konağı, kızı Leylâ'nın pati pati yürümesi, aile fertlerinin Leylâ'yı sevmek için adeta fırsat kolladığını, en son yaşadığı kasabadaki küçük tek odalı kerpiç evini ve komşuları bir bir gözlerinin önüne geldi. O kerpiçli evde ailesiyle bir arada mutlu yaşamaya bile razıydı. Özlemi o kadar büyük olmasına rağmen hiç biri gerçekleşmedi. Biricik kızı Leylâ için endişesi çok büyüktü. İçini çekerek ''canım kızım'' dedi. Tek umudu kızına kavuşmaktı. Nadima'yı bu durumda teselli etmek olanaksızdı. Ameer her şeyin farkında olmasına rağmen şimdilik elinden hiç bir şey gelmediği gibi Basra'yı tanımak için daha bir kaç güne ihtiyacı vardı. Nadima o kadar dalmıştı ki Ameer ona seslenince silkindi...

       ''Nadima'm! Yine daldın! Galiba uzaklara gittin. Dünya gözüyle kızını görmek için gayret sarf etmelisin!''

       ''Galiba haklısın. Kızım için iyileşmeliyim.''

Nadima yıllarca görmediği kocasına hasretle baktı. Daha bu yaşta saçları ağarmış kendisi gibi kocasının yüzünde hüzün gördü...

       ''Ameer! Kızım yanımda yokken bu aciz halimle kendimi nasıl hissetmemi istiyorsun? Kızımıza kavuşmak İçin hiç sabrım kalmadı.''

       ''Biliyorum ki merak etmekte haklısın. Bak işte senin yanındayım!''

       ''Senin dışında kızım yanımda yokken hayatımın ne önemi var.''

       ''Bu başımıza gelen olaylar canımı sıkıyor. Ben de senin kadar üzgünüm. İnan bana kısa zamanda iyileşeceksin. Şimdi biraz dinlen! Elbet bir gün kızımız Leylâ'yı bulacağım. Çok iyi bilmelisin ki onu bulmak için hiç şüphen olmasın. Şayet onu bulamazsam bu dünya bana haram olsun. Sizi bulmak için ne hülyalarla peşinizden buralara kadar geldim. Maalesef hayal kırıklığına uğradım. İnşallah bunları da birlikte aşarız.'' Nadima, ''Âmin'' dedi.

Herkes Bir Bedel Ödeyecek (KITAP BITTI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin