2.Bölüm : GÜNÜMÜZ

420 17 10
                                    

Multimedya ; Hope.

Bir hatam olduysa affola! Herkese keyifli okumalar dilerim!

Ölüm ve doğum. 

Ölüm, bir canlının hayatının yaşadığı tüm anılarının gözünün önünde bir film şeridi gibi geçerken ömrünün sonuna gelen son duygunun elinden belki de parçalara ayrılmış bir ruhun ölüm meleği tarafından alınması. Bazıları beyaz bir ışık gördüklerini de söylerlerdi. Ölüm meleği belki de hayatı boyunca istediği hedeflere ulaşmış, belki ölümünün geldiği an son nefesine kadar savaşmış, belki de ölümü hak edecek kadar birinin ruhunu alıyordu. Bedeni ise geçmişinde bıraktığı tüm anıların yaşadığı, yaşattığı ve yaşatacak olan umudunun insanlarına bir sevinç, bir miktar rahatlama duygusu ya da ona değer veren kişilerin gözlerinden akan gözyaşlarının tam arkasında bir hüzün yatıyordu. Peki, bir insan ölümü hak eder miydi? Pek çok insan buna 'hayır' cevabını verir. Ben dışında. Ama o da sayılmaz sanırım. Çünkü sorun da buydu, ben insan değildim. Ve benim hayatımda doğum yoktu. Yine ben hariç. Mucizevi bebek olarak adlandırılarak bu dünyaya geldiğimi ve uğrama savaşıldığını düşünürsek. 

''Hope?'' Caitlin'in bana seslenişini fazla umuramayarak başımı hafifçe yana çevirdim. Kolundaki saatinin camına hafifçe vurarak bana baktı. ''Gecikiyoruz.''

 Umursamadım. Zaten umursamamak genellikle benim işimdi. Gözlerimi evin etrafına koruma amaçlı takılmış demir çitlere göz gezdirerek cevap verdim. ''Biliyorum.'' Gözlerini devirdi. Arkadan gelen Allen in sesini duydum. 

''Neyi var bunun?'' Caitlin cevap verdi.

''Geç kalmaya bayılıyor. Bilmiyor musun sanki?'' Önüme gelerek bir şövalye gibi eğilerek konuşmaya başladı. 

'' Hope Mikealson kuralları elli üç : Geç kalmaya bayılır. Ama sadece kendisi. '' Hafifçe sırıtarak ayağa kalktım. 

''Hadi gidelim. İçimdeki eğlenme isteği gittikçe artıyor.'' Ceketimi alarak telefonumu da elime aldıktan sonra evin çıkışına doğru yöneldim. Arkamdan konuştuklarını duyabiliyordum. 

''Yeterince geç kaldı ya artık gidebiliriz! '' 

''Siz kızlar, hazırlanmaktan ötürü geç kalanlar değilde geç kalmış olmak için geç kalan iki kızsınız. Kısacası doğaya aykırısınız. '' 

''Sen çok normalsin sanki. Benden daha çok parfüm sıkmışsın. '' 

''Kurtadam kokusunun gücü adına! '' Benim gibi olan bu insanları seviyordum. Ama lütfen, bu saçmalıklara da insan bir yere kadar dayanabiliyordu değil mi? Yine de gülerek bizim şehrimiz olan New Orleans'ın sokağından geçerken seslendim. 

'' Hangimiz doğaya aykırı değiliz ki? '' 

...

Önümde susamış ve kendini kontrol edemeyen acemi vampirler, vampirlerin arasında dolaşan aralarında bir bağ olduğunu hisseden kurt adamlar ve  her daim mutlaka yardıma dokunan cadılar vardı. Ve tabii ki insanlar. 

''Eğleniyor musun?'' Gürültünün ardından hiçbir duyma zorluğu çekmeden dediklerini duyduktan sonra Cris'e baktım. ''Fena değil. Her zamanki gibi işte. Siz niye bu kadar eğleniyorsunuz? '' 

''Hadi ama, sen Hope'sun. Sen eğlenmediysen bu partiye parti denilmez.'' Oturduğum bar tabureden kalktım ve ''Ben içki almaya gidiyorum.'' dedim. Uzun zamandır New Orleans da olan Bryana'nın yanına gittim. Kendisi cadıydı. Sadece doğaüstü olarak da söylemiyorum. Kendisi kelimenin tam anlamıyla cadıydı. Her yönden. 

''Selam Bryana.'' Bardağımı barın üstüne koydum ve tabureye oturdum. Gülümseyerek bana baktı. Bardağımı doldurduktan sonra önüme koydu ve gözlerime baktı. 

''Şu kurt adamlara söyle bize biralar gökten dağıtılmıyor. Ve vampirler turizmi artırmak istiyorlarsa kendine hakim olarak beslenecekler. Bizler cadıyız tatlım ve ben insanları etkilemek yerine barmenlik yapıyorum. O müşterilere ihtiyacım var.''  Sözlerini tek bir nefeste söyledikten her zamanki yarım ağız gülüşüyle karşılık verdi. Bu haline tebessüm ettim ve içkimi yudumladım. 

''Hoşgeldin Hope. Fazla dert yandım ha? '' 

''Ben New Orleans ın başkanı değilim Bryanna. Beni dinleyeceklerini düşündüren nedir?'' 

Bana dediklerime inanamıyormuşcasına baktı ve ''Seni dinliyorlar. Sen Hope'sun. Her neyse neden arkadaşlarının yanında değilsin?'' dedi.  

''Bizde tam bunu soruyorduk. Nerelerdesin sen?'' Caitlin'in sesiyle nefesimi dışarı verdim. Allen'in bakışları, Caitlin'in sözleri ve Bryanna'nın gülümsemesiyle genelde hiç oturmadığım bar tabureden bugün ikinci defa kalktım. Sahneye doğru gelirken gözlerimi bir anlığına gitariste çevirdim. Sahnedeki herkes yerinden kalkıp giderken mikrofon elime aldım. 

''Herkese merhaba! Çoğunuz beni tanıyor, ama yine de kendimi tanıtayım. Ben Hope. '' Kalabalıktan binbir türlü sesler kolayca kulağıma ulaştı. 

''Partilerin kızı! ''

''Melez kız!'' 

''Hadi ama bütün gün seni mi bekleyeceğiz? Ya devam ettir partiyi ya da in sahneden. Senin kim olduğun umurumuzda değil. '' 

Son söylenen sözlerden sonra barda bir sessizlik olmuştu. Bu durumda yapmam gereken duymamış gibi yapabilirdim. Ama yapmadım. Ben buydum. 

''Sana özür dilemen için bir şans veriyorum. Şimdi.'' Kahkahalarının ardından bana baktı. Vampir olduğu her halinden anlaşılıyordu. Ve saklayacak hiçbir gizemi de yoktu. Kısacası aptalın tekiydi. Gizemin yoksa korkunuz bir işe yaramaz. 

''Özür dilemezsem ne olur? '' 

Anlık bir öfke ve anlık bir sinir dalgası. Sabır, şu an yapmam gereken şeydi. Ama maalesef ki bende ondan hiç yoktu. Galiba.

Sahneden yüzümde dalgalanan ışıklarla inanılmaz bir sakinlikle önümde duran biraz sonra ne olacağını bilmeyen vampirin önünde durdum. İfadesini incelemeden yüzüne baktım. Oradaki insanlar ne olacağını tahmin edebiliyordu, o hariç. 

''Sana kim olduğumu söyleyeyim. Ben Hope Mikealson'ım. Ve göreceğin son yüz benimki olacak.'' Kısa bir an, vücudunda elimin tam sol göğüs kafesine girişiyle hep hissettiğim kanı ve onu pompalayan kalbi tek bir söküşte çıkardım. 

Ölüm, benim hayatımda hep var olan ve birini öldürebilmenin soğukkanlılığını ve gerekliliğini miras bırakan ailemdi. Barın içini dolduran caz müziğin sesi yükselirken bara doğru yürüdüm Bryanna nın bana alışılmış olan o bakışlarına sırıtarak karşılık verdikten sonra içi viskiyle doldurulmuş bardağı kafama diktim. Ve barın içindeki herkese bağırdım. 

''Partiye devam New Orleans insanları! İçki, kan, ve büyü hiç bitmesin! '' Vampirlerden, kurt adamlardan, cadılardan ve hatta etki altına alınmış insanlardan gelen tezahüratların arasından çıkışa doğru yöneldim. İçeriden gelen her sesin arasından dışarıdakilerin bunlardan mahrum kaldığını fark ettim ama içeridekilerin dışarıda olan bir şeye sahip değildi. Dışarıda hayat vardı. Gerçekliğin doğa üstü olan herkese karşı kafa tuttuğu bir hayatdı. Ama bir şey unutuluyordu. 

Burası New Orleans'tı. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 16, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin