unexpected things

411 24 17
                                    

Times Meydanı hayatımda bulunduğum en kalabalık yerdi fakat buna rağmen büyüleyiciydi. Rengarenkti ve ister istemez büyüsüne kapılıyordum.

''Şurada bir pizzacı var. Bir şeyler atıştırmaya ne dersiniz?''

Michael'ın teklifini kimse reddetmeyince pizzacıya girdik. Bir masaya yerleşip pizza sipariş ettik.

"Sizce Lisa ve Luke ne durumdadır?"

"Onları düşünmeyi bırakmalısın, Faye. İkisi de sorunlarını çözebilecek kadar olgun."

Ashton'a cevap vereceğim sırada siparişimiz geldi. Pizzaya baktığımda mantarlı söylediklerini fark ettim.

"Mantar mı? Ciddi misiniz?"

"Mantar sevmez misin?" Calum çoktan yemeye başladığı pizzasından kafasını kaldırarak sordu.

"Ağzıma bile sürmem."

"Mantarları ayır, ben yerim."

Calum'a teşekkür ederek pizza dilimimdeki mantarları ayıklamaya başladım. Tam yemeye başlayacağım sırada telefonum çaldı.

"Biriniz telefonumu açıp kulağıma koyabilir mi? Ellerim bunun için pek uygun değil de."

Calum masanın üstündeki telefonumu açarak kulağıma koydu.

"Faye, nerdesin?"

Telefonu kulağımla omzum arasında sabitleyerek konuştum.

"Pizzacıdayım. Sen?"

"Sanırım kayboldum."

"Kayıp mı oldun? Luke nerde?"

"Bilmiyorum. Pizzacının adını söylersen insanlara sorarak orayı bulabilirim."

Pizzacının adını söyledim ve telefonu kapattı. Konuşmamız bitince kafamı omzumdan çekerek telefonun oturduğum koltuğa düşmesine izin verdim.

"Barışmışlar mı?"

Michael'ın ağzı doluyken söylediklerini anlamak için bir süre bekledim. Harfler yerine oturunca omzumu silktim. 

"Bilmiyorum. Ne olduğunu anlayamadım. Lisa yalnızmış. Barışsalar beraber gelmezler miydi?"

Üçü de bilmediklerini ifade eden mimikler yaptıktan sonra pizza yemeye geri döndük. Sessizlik sürerken sıkılmaya başlamıştım. Bir şeyler konuşmak istiyordum ama hepsi pizzalarını yemekle meşguldü. İç çekerek mantarları ayıklamaya koyuldum.

Yaklaşık beş dakika sonra pizza bitmişti. Kocaman bir pizzayı bitirmiş olmalarına rağmen hala aç duruyorlardı. Yine de formlarını korumayı başarıyorlardı. Bir haftadır yememe dikkat etmediğim ve spor yapmadığım için çıkmaya başlayan göbeğime baktım. Onlar gibi her şeyi yiyip yağlanmamayı isterdim.

Tuvalete gidip ellerimi yıkadım. Dişlerimi kontrol ettim ve ağzımı çalkaladım. Aynada gözlerimin içine baktım. Neler olduğunu öğrenecektim. Bunu yapabilirdim. Lisa en yakın arkadaşımdı. Benden bir şey saklamazdı. Yüzüme biraz su çarparak tuvaletten çıktım. 

Lisa'yı kapıda, çocukların yanında beklerken görünce adımlarımı hızlandırdım. Bu işi bitirecektim. 

Meydana çıktığımızda çocuklar bizden uzakta, önden yürüyorlardı. Lisa'ya sormak için güzel bir fırsattı.

"Daha fazla kaçışın yok, Lisa. Ölümünün ellerimden olmasını istemiyorsan konuşmaya başla."

Gözlerimi açarak ona ciddi olduğumu sezdirmeye çalıştım. 

NBA || Calum HoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin