15.bölüm: TelekineziBölüm şarkısı: The Ballad Of Westeros - Shaun Taylor McManus
Acı...
Acıyı bilmeyen var mıdır?
Hiç zannetmiyordum. Acı çekmeyen yoktur şu hayatta. Acının herkese göre tarifi farklıdır. Kimisi acı deyince kalbini gösterir. Bu, acının hayatının merkezinde olduğunu gösterir. Bu insanlar, acılarını sadece içlerinde yaşarlar. İki yüzleri vardır hayata karşı; biri içindeki acılara tanıklık eden yüzken diğeri ise insanlara karşı acılarını tıpkı bir kutu gibi saklayan yüzdür.
Bu insanların iki dünyası vardır. Sırlarını her zaman ikinci dünyalarında gömer ve o dünyaya miras bırakırlar.Ne güzel olurdu kimsenin göremeyeceği bir yere sırlarını saklamak...
Kimisi acı deyince kafasını gösterir. Bu acı ise, hayatının sadece merkezinde kalmayıp hayatının bütün hücrelerine tıpkı bir kanser gibi yayıldığını gösterir. Hayatındaki acı yetmezmiş gibi birde insanların acıyan bakışlarına maruz kalırlar. Bu kişilerin bir dünyası vardır sadece. Bu tek dünyayı taşıyamazlar, aksine bu dünyanın altında kalmışlardır. Bu kişiler, acısı kalbinde olanlardan daha şanssızdır çünkü onların saklanacağı ikinci bir dünyaları yoktur.
Sanırım ben acısı kafasında olan biriydim.
Hayatımın merkezindeki acı yavaşça hayatımın diğer alanlarına yayılmaya başlamıştı. Acımı bilen bir tek benken şimdi bir kişi daha biliyordu. Bunun önemi yoktu. Acısı kafasında olan bir adamla yan yana gelip ikinci bir dünya oluşturur gibi paylaşmıştık acılarımızı.
"Biliyorum, normalde senin hakkında konuşmamız gerekiyordu," diye başladı cümleye. Uzun zamandır diline taktığı kilit sanki dudaklarının arasında parçalandı. Mezarlıktan çıkıp sahile kadar yürümüş ve sahile geldiğimizde bulunduğumuz zemine oturmuştuk. Tam karşıdaki denize bakıp susmuştuk saatlerce. Eve geç kaldığımı biliyordum ama annemin son yaşananlardan sonra daha ne kadar zarar verebileceğini bilmiyordum. Önemi de yoktu. Bilmemek yeni sürprizlere açık olmayı gösterirdi. Sürprizin her zaman iyi olduğunu kim söylemişti ki?
Kötü sürprizlerin en büyük kurbanı bendim.
"Sana geçmişimi anlatacağımı düşünmemiştim," dediğinde ona baktım. Denizin uğultusu bir kulağımı doldururken onun sesi diğer kulağımı dolduruyordu.
"Ben de sana anlatmıştım," dediğimde gülümsedi fakat kısaydı. Bir filmin küçük bir önizlemesiydi sanki. Kafasını iki yana salladı. "Sen anlattığın için anlatmadım ki," dediğinde bulunduğumuz sert zemine bakan bakışları gözlerime çıktı. Denizin karşısında sanki gözlerinin yeşili daha da koyulaşmaya başlamıştı. Denizin mavisine meydan okuyordu gözleri.
"Anlatmak istediğim için anlattım."
"Şimdi pişman mısın?" diye sorduğumda birkaç saniye sadece yüzüme baktı. Belki de yere düşürdüğümüz küçük bir bozuk paranın bulunma ihtimalini benim sorumla birleştirdi.
"Hayır," dedi sanki o küçük bozuk parayı görmezden gelerek yoluna devam eden, hayatı umursamayacak kadar yorgun bir adam gibi.
"Nasıl hissediyorsun?" diye sorduğumda yine birkaç saniye gözlerime baktı. Aslında nasıl hissettiğini biliyordum ama ilerleyen zamanlarda nasıl hissedeceğini kendisi bilmiyordu.
"Rahatlamış," dediğinde kafamı sallamıştım. "O halde gece olacak," diye mırıldandığımda kaşları çatıldı. Anlamadığı sözlerimi tekrar duymak ister gibi baktı bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZIN ŞUA'SI
FantasyBir ölüm doğdu yeryüzünde, Sonra cehennemi getirdi beraberinde. Önce günahlarımla yandım, sonra günahsızlığımla kurtarıldım. Beni kurtaran adam cennet diye adlandırdığı bağrında beni saklarken, cehennemde yandığımdan daha fazla yandım. Yana yana doğ...