Kime güvenesin 4 yılını heba ettiğin insana mı,
Sana söz verip de arkamı döndüğüm de yeni birini buldum artık sen yoksun diyen birine mi
Yoksa bir ömür aynı yastığa baş koymak istediğin birisinin seni her gün samimi olduğun bir çocukla aldatan birisine mi ?İşte şimdi size hayatımdan bir kesit sunacağım. Bana soruyorlar acaba kızlarda kime güvenirsin diye ben de güzel olan kıza, çok konuşan kıza ,daha annesinin yanında ayrılmış toy kıza , parası pulu yerinde olan biraz da şımarık olan kıza guvenmem diyorum .
Neden diye sorarsanız
Güzel olan çoğu aldatır .
Çok konuşan aldatır .
Yeni yetme birisi annesi babasının yanında ayrılmış kabak çiçeği gibi açılır o da aldatır.
Biraz şımarık büyümüş parası pulu varsa o da aldatır .
Bunları söylerek belki hata yapıyorum genelleme yapıyorum ama bana hayat bunları tek tek gözüme soka soka öğrettiŞimdi size başımdan geçen bir olaydan bahsedeceğim.
Yıl 2010 hayatımın en güzel günlerinden birini yaşadım.Ömrüm boyunca hayal ettiğim , daha dün annemizin kollarında yaşarken ne olacaksın dediklerinde tek bir şey çıkardı ağzımda edebiyat öğretmeni ışte o yıl ahiler şehri Ahi Evran Üniversitesi Türk dili ve edebiyatı bölümünü kazandım. Düştük yollara ne yol biliriz ne iz ,ne de Kırşehir i bilirim .Harita da yerini bilmediğim öğretmenlerimin bile harita da şehir bulma oyununda dahi denk gelmedigim Kırşehir . Ama yine de çok mutlu idim.Hem en sevdiğim mesleği yapacaktım.Hem de Neşet Ertaş memleketi olduğunu biliyordum . Teselli ikramiyesi gibi birşeydi .Neyse çıktık yollara kayıt yaptırmak için 5 6 saatlik yoldan sonra aşık paşa türbesinde indik. Hiç bir yeri bilmediğimiz için buz gibi havada bekledik.Baktım olacağı yok orda taksi durağı gördüm, gidip sorayım neyse öderiz masrafını dedim yavaş adımlarla yürüdüm istesemde hızlı adim atamam zaten titremeye başlamıştım.
Taksicinin yanına gittim burda petlas denen bir yer varmış oraya gitmem gerekiyor ne kadar dedim.
-Öğrenci misin dedi ?
Benim gözlerimde bir ışık belirdi .Öğrencilik halinden anlar belki de para bile almaz diyorum ama konuştuğum adam hiç de tekin bir insana benzemiyor . Baştan aşağı süzdü. Kılık kıyafet düzgün beni zengin sandı ki,
-60 tl'ye götürürüm dedi .
Ben kalakaldım soğukta üşüme felan kalmadı .
Tamam abi sagolasın ben de o kadar para yok dedim indirim yapar belki derken kapıyı suratımıza yedik.3 5 dakika daha bekledim . Arabanın birisinden yaşlı bir amca indi .Elinde valiz aşağı doğru yola koyuldu. Ben de amcayı takip ettim çarşıya indik.
Benim aklım taksicide hala ben memleketten buraya 45 liraya geldim petlas 60 lira bu denklem içinde kayboldum gidiyordum ki amca bir sokaktan girdi gitti .Yine kaldık kışın ortasında bir yere oturdum .Böyle ortalık bir yer sonradan öğrendik burası caca bey meydanı imiş .Allah kulunu darda bırakmaz yine biriyle karşılaştım.Abim burda sıcak birşeyler içecek bir yer var mı? Çay çorba gibi şeyler. Abi burdan direk git sol da manav var ordan aşağı in çorbacı var dedi .
Benim kafa da kırk tilki var kırkının da kuyruğu birbirine değmiyor.
Abi birşey daha sorabilir miyim petlas diye bir yer var imiş orası buraya ne kadar uzak dedim .Dolmuşla 30 dk dedi .Vay uyanık taksici dolmuşla yarım saat ise taksi 10 dk da varır. İşte o gün anladım ki Ahiler şehrinde böyle esnaflar var ise öğrencilere indirim değil bindirim yapıyorlar . Aheste aheste çorbacıya vardım.Bir tas çorba bi iki dilimde ekmek yedim . Oraya sızıp kalmışım abiden de Allah razı olsun uyandırmamış...Aradan günler geçti. Biz okul da bazen aç bazen tok bazen iyi bazen kötü günlerimiz geçti gitti . Sınıfın kanı kaynıyor artık aşk meşk kapıları açılıyordu . Herkes birbirine teklif eder olmuş biz dünyadan habersiz yaşıyoruz . Biz Anodulu çocuğuyuz. Çikolata değil çökelek çocuğuyuz. Köylüyüz. Birini gördüğümüz de dizimizin bağı çözülür konuşmak değil yüzüne bakmak için cesaret hapları içsek nafile yine yapamayız. Çünkü biz annemizin dizinin dibinde oturur. O ne derse onu yapar etliye sütlüye karışmayız. Tabi ki bunu her kişi için söylemek mümkün değildir . Öyle insanlar vardır ki bunları söylemeye Çin 'i şahit tutsan yine de nafile o masum yüzleri kullanıp askerimize taş atar olur. Kitap okumak kalem tutmak yerine taş atmayı silah sıkmayı marifet olarak bilirler . O yüzden herkesi bir tutmak değildir
Bir pazar günü ,mahşer günü, hayatın ne kadar acımasız olduğunu öğrenmeye başladığım gün güvenmek yerine herşeye şüpheyle bakar olduğum gün ya da kara perşembe ne derseniz artık. Sınıftan birisi okul çıkışı bir yerde buluşalım dedi.
Olur birşeyler yaparız sınavlar geliyor kafa dağıtırız diye düşünüyorum . Lakin bu arkadaş böyle düşünmüyor iki var da üçüncüyü nasıl bulurum diye hesaplıyor galiba ama benim bunlardan zerrece haberim yok gittik. Hoş beş on beş derken kız aşk meşk davası ben sınıftan birileriyle konuştum o da beni böyle kandırdı şöyle oldu böyle oldu derken sonunda o an çıka geldi .
Ben senden hoşlanıyorum ? Dedi
Lakin ben bunu hesap etmiyordum.
Konuşmanın bu yere geleceğini nerden bilebilirdim. Hala konuşmaya devam ediyor hala kendisinin yolunu benim yolum yapma peşinde çaba sarf ediyordu.
Kalkalım mı dedim ?
Artık çenesi yoruldu galiba ki isteksiz bir şekilde kalkalım dedi. Kalktık. Kalede buluşmuştuk. Yavaş yavaş kalenin yolunda inmeye başladık. Sevginin yüzü soluktu. İstediğini alamamış olması ya da reddedilmek onu solgun bırakmıştı. Ama gözlerin de anlaşılan vazgeçmeyeek olmasıydı.
Biraz yürüdükten sonra kalenin baya uzun olan merdivenlerine geldik. Ve yine konuşmaya başladı.
-Sen bu merdiven kadar zorlu ve Sarp birisi olabilirsin. Ama ben de bir kadınım istediğimi almazsam kahrımdan ölürüm.
-Haklısın bir kadın olabilirsin. Hırslı bir yapında olabilir. Ama bende benim olan tarlaya sevmediğim şeyi ekmem. Verimi olmayan birşey bana kardan çok zarar getirir. O yüzden sen kafan da ne kurarsan kur benden sana ne düşmanlarından koruyacak kale ne de mühimmatını saklayacak kale olur bunu da böyle bil.
-Görelim bakalım.
Dedi ve inmeye başladık. Merdivenler biraz geniş bir şekilde dizayn edilmiş olduğu için bir basamak iki defa inilir gibi oluyordu.