Bu evi fazla sevdiğim söylenemezdi ama en azından bir evim vardı.
''Hey Isabel!''Dedi Arthur.Elinde bir süt kasesi vardı,rengi solmuş askılı bir tişört ve yırtılmış şort giymişti.Her zamanki gibi saçları sarı ve gür,gözleri mavi ve iriydi.Sempatik görünüyordu.
Gülümseyerek yanıt verdim.''Merhaba,nasılsın?''
''Ben iyiyim ama...''dedi gözlerini elimdeki süt kovalarına devirerek.
''Ne oldu?''dedim gülümseyerek ellerim acıyordu sanırım artık süt kovalarını yere bırakmalıydım.
''Sana ağır geliyorlar, ben taşırım Isabel.''dedi Arthur Elimden kovaları alarak.
''Olmaz sana da ağır gelebilir'' dedim utangaç bir tavırla.
''Gelmez.''Gülümsedi ve iki kovayı da eline aldı gülümseyerek devam etti.''Evine sağdan mı, sodan mı gidiyorduk?Sanırım unuttum.''Güldü.
'Ah Arthur balık hafızasının da bu kadarı!3 yıldır evimize geliyorsun ve hala hatırlamıyorsun öyle mi?''Gülmeye devam ettim.
''Üzgünüm.''
''Pekala, sağdan döneceğiz sonra dümdüz ilerleyeceğiz.''dedim.
Yoldan geçen insanlar büyük bir uğultu oluşturuyordu,kadınların eteklerine tutuşmuş üstü başı kirli çocuklar,manavlardan üzüm çalan yaramaz ikizler,birbiriyle kavga eden karı koca,hayvanları kovalayan büyükanneler,atlarla giden yolcular,kavuran bir güneş...Belki de 1905 yılındaysanız Yutan kasabasında yaşamak hiçte iç açıcı değildi...
Yol boyunca hiç konuşmadık,zaten konuşacak bir şey yoktu yani sanırım.Her neyse...
''Yardım ettiğin için teşekkürler süper kahramanım.''Güldüm.
''Süper kahramanım ha?Önemli değil benim için zevkti.Hoşçakal.''dedi elini kaldırıp giderken.
''Hoşçakal.''Kapıyı kapattım.
Saat akşamın 8'i olmuştu.Yemek yemek için masaya toplandık.
''Günün nasıl geçti tatlım?''dedi babam salatayı yemek üzere çatalı daldırken.
''Her zamanki gibi baba.''dedim boğazımı temizleyerek.
Babam anneme ters ters bakıp duruyordu.Ne olduğunu anlamamıştım sanırım kavga etmişlerdi ya da bir şeyi bana söylemiyorlardı.
''Aslında..''dedi babam sözüne devam edemeden annem öksürerek lafını kesti ve devam etti.Bugün bir değişiklerdi.
''Aslında yarın hangi yemeği yapayım diyecekti canım.Baban yarın kendi elleriyle yemek yapacak.''dedi annem gözlerini babama devirip pörtleterek.
''Bilmem yani mercimek çorbası olabilir.''Dedim çekingen bir tavırla domates yerken.
Garip davranıyorlardı.Bir sır gibi kendimi kötü hissetmiştim.Koltukta bir o yana, bir bu yana kıvranarak sonunda yatağa yatıp uyumaya karar verdim.
''Isabel,Isabel.''Kısık sesli konuşarak beni dürtüyordu.Bu da kimdi şimdi ?
Kafamı kaldırıp baktım.Tanrım!Yatağımda Arthur oturuyordu.Burada ne işi vardı ki?Hele de gecenin köründe.
''Arthur,senin burada ne işin var?''dedim gözlerimi ovuşturarak.
''Sana birşey göstereceğim benimle gel.''dedi elimden tutarak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şelale
FantasyIsabella, 14 yaşında hayatı pekte parlak olmayan bir kızdır.Evdeki büyük sorunlar yüzünden bulunduğu dağ evinden bir daha dönmemek şartıyla kaçar.Günler sonra aç,susuz kalır ve artık eve tekrar dönmeye karar verirken kaybolduğunu fark eder.O sırada...