Bölüm 14

774 55 14
                                    

Zayn'e karşılık vermemiş ama ters bir tepkide göstermemişti Allison. Zayn bir süre sonra dudaklarını çekip suratına bakmıştı Ally'nin.

Allison Zayn geri çekildikten saniyeler sonra kapattığı gözlerini açmıştı ve direk olarak elalara bakmıştı. Onların aşkı Anka kuşunun efsanesine benziyordu. Her seferinde küllerinden yeniden doğan bu aşk bu seferde aynı şekilde filizlenecek miydi?

Zayn son olarak Allison'un alnından öpüp kolları arasında ki bedeni bırakıp gitmişti evden. Kapının kapanma sesini duyan Allison derin bir nefes alıp vermişti kendine gelmek için. Ve Zayn'de kapıyı kapattıktan sonra aynısını yapmıştı. Fakat ikisi de az önce olanların etkisinden uzun bir süre kurtulamayacaktı.

-Allison'un anlatımından-

Zayn gittikten 2 saat sonra annemler gelmişti. Herkese hoş geldin dedikten sonra terasa çıktım. Luke'da peşimden gelmişti. Yanıma oturup dizime vurdu.

"Dökül bakalım" Derin bir nefes alıp verdim ve başımı geri eğip koltuğun başlığına yasladım.

"Zayn beni öptü"

"Ne!" Luke fazla tepki verince kaşlarımı çatıp ona döndüm. Bağırdıktan hemen sonra elini ağzına kapatmıştı.

"Ne diyorsun sen Ally? Sen ne yaptın?"

"Karşılık vermedim fakat geri çekilmedim. Çekilemedim Luke" Önce bir süre durdu ve sonra konuşmaya başladı.

"Ben ne dersem diyeyim sen kendi kafanın içerisinde bir mahkeme başlatmış, kalbini yargılıyorsun ve en büyük, en güçlü şahitin gururun. Allison sana buraya geldiğimde Zayn'i gözetliyeceğimi söylemiştim. Evet önceden çok büyük bir hata yapmış. Fakat bu hatada bile seni koruma isteği var. 3 sene boyunca yaşadıklarını sen biliyorsun zaten. Ve buradaki tavırları. Ben görmüyor muyum seni benim yanımda gördüğünde kendisini kastığını? Yada sen fark etmiyor musun tek bir lafına karşılık verdiğinde nasıl mutlu olduğunu? Mahkemeye bu görüşleride ekle olur mu?" Gülümseyip başımı kaldırdım yasladığım yerden.

"Eklerim sarışın" Luke bu sefer kızmak yerine güldü ve kalkıp gitti. Bacaklarımı kendime çekip bağdaş kurarak oturdum. Ellerimi de birleştirip ortaya bacaklarımın arasına koydum. Ne yapacağım konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Bildiğim tek şey bu olayı önce Harry ile konuşmam gerektiğiydi. Eğer ona söyleyen ilk ben olmazsam bana çok kızardı. Onca olan şeyden sonra Harry'e yalvararak Zayn'e karşı saygılı kalmasını sağlamıştım. Bunu duyunca vereceği tepkiyi az çok biliyordum ama yinede konuşmak zorundaydım onunla. 

Fakat şu anda onu arayamazdım. Miranda ile olduğu için, rahatsız etmek istemiyordum. Zaten tehlikelerden dolayı kızları çok fazla göremiyorlardı. Bu nedenle onları biraz rahat bırakacaktım. 

-Harry'nin Anlatımı-

"Hadi ama güzelim!" Diyerek incecik belinden tutup kendime çektim sevdiğim kadını. Görüntüsü, sesi, kokusu, gülüşü ve daha sayabileceğim neden vardı onu sevmek için. Dalga dalga olan saçları bana doğru gelmenin etkisi ile gökyüzü bakışlarını kapattı. Bir elimde belini tutarken diğeriyle önüne gelen saçlarını geriye attım. Gülerek ellerini boynuma doladı. 

"Yaramaz çocuk" Diyerek güldü. Bunu fırsat bilip bende güldüm ve ona yaklaştım. 

"Harry! Rahat dur bak annenler aşağıda rezil olacağız!" Diyerek omuzlarımı yumruklamaya başladı. Hayır bazen cidden kıracak bir tarafımı! 

"Yahu bir şey olmaz, az benim gibi cesaretli olsana sen. Hem nişanlı benim değil mi arkadaş! İster severim ister-" Kendi kendime atar yaptığım için sesim ister istemez yükselmişti ve Miranda gelecek kelimenin ne olduğunu gayet iyi bildiği için elini ağzıma koymuş mavi gözlerini kocaman açmıştı. 

"Az daha bağır istersen! Ailen yetmez sonuçta tüm Londra duymalı! Hatta oda yetmez! Birleşik Devletler duymalı!" Sinirlenince, heyecanlanınca veya utanınca çok hızlı konuşuyor,  gözleri kocaman açılmış oluyordu. Ve bu hali kesinlikle dünyanın en tatlı kadını olmasını sağlıyordu. 

Kahkaha atıp dudaklarına yapıştım. Onu çok özlemiştim ve bu gerginliğin arasında onu görmek benim için harikaydı. Dudaklarındaki çilek tadı her zamanki yerindeydi. Öptükçe öpesim geliyordu. Elleri boynumdaki buklelere ulaştı. Bunu yapmayı çok seviyordu. Parmağını saçıma dolayıp oynuyordu. 

Ben yatağa doğru adım attıkça oda bana ayak uydurarak geriye doğru adım atıyordu. Yatağa geldiğimizi fark edince onu döndürüp yatağa yattım ve üstümde olmasını sağladım. Kollarını başımın yanına koyup dudaklarını çekti ve yüzümü incelemeye başladı. Bende onun melek yüzünü incelemeye başladım. 

"Korkuyorum Harry" Dedi birden. Sesinde cidden kocaman bir korku barındırıyordu. 

"Neden güzelim?" 

"Neden olacak? Bu savaş... Sevdiklerimi kaybettim hep bu yaşıma kadar. Ve şu anki tek ailem sizsiniz. Sen, Anne, Gemma, Allison ve çocuklar. Sizi  de kaybedeceğim diye çok korkuyorum" Miranda ve Allison bu konuda çok benziyorlardı. Korkularını kolay kolay kimseye göstermiyorlardı. Ve Miranda'nın durduk yere bunu söylemesi beni oldukça şaşırtmıştı. Gülümseyerek önündeki saçını geriye attım.

"Bende korkuyorum bebeğim. Bende sizi kaybetmekten korkuyorum. Fakat bu savaştan bir korkak gibi kaçmak istemiyorum. Yapamam zaten biliyorsun. Endişelenme, Allison gibi bir cadı varken bize bir şey yapmazlar. Onunla uğraşmaktan bize sıra gelmez!" Bu dediğime gülerek karşılık verdi. Fakat oda biliyordu bir gün içimizden birisine zarar vereceklerini. Cebimde titreyen telefonu fark edince yana kaydı Miranda. Elimi cebime atıp telefonu çıkarttım. Multimedya mesajı gelmişti. Önce yazan yazıyı okudum 

"Anlaşılan çifte kumrular kimse yokken biraz yakınlaşmışlar! xoxo -Julia" 

"Anlaşılan çifte kumrular kimse yokken biraz yakınlaşmışlar! xoxo -Julia" 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yorum yaparsanız çok sevinirim..

Çete 2 || Küllerinden DoğuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin