Sıcak kahvemizi yudumlarken, Toprak bana bir an olsun bakmadı. Yüzü hep asıktı ve kafası sürekli öne eğikti. Yavaş yavaş korkmaya başlamıştım. Acaba bi sorunu mu vardı? Sorunu neydi? Ağzımdan tam "sana ne oldu Toprak" kelimeleri çıkıcaktı ki Toprak benden önce davrandı.
-Deniz, b- ben...
-Sen iyi misin?
-hayır :( deyip uzun bir soluk aldı. Sanki derdini anlatıcakmış gibi bi his vardı ama dilinin ucuna gelipte konuşamıyormuş gibi görünüyodu.
-Ne oldu sana? Bana istediğin gibi içini dökebilirsin Toprak.
-Biliyorum ama.... B- ben...
Sürekli ben deyip kalıyodu. Kendisiyle alakalı çok ciddi bişey olduğunu anlamıştım.-Sen ne?!?
En sonunda kelimeler ağzından dökülüverdi.-Ben hastayım.
Nasıl yani? Nasıl hastaydı? Neyi vardı?-Nasıl yani? Noldu sana?
-Uzun süredir kalbimde nedenini bilmediğim, ani bi hareketimde veya çok hareket ettiğimde aniden oluşan kalp sıkışıklığım vardı. Bi gün gerçekten ciddi bi şeyimin olduğunu düşünüp doktora başvurdum. Ve bana ilik gerektiğini söyledi. En zor bulunanlardan. Ve bu iliği bulmam çok uzun sürer ama ben daha uzun süremem...
deyivermiştiGözlerime hakim olmaya çalışıyodum, sanki bir kelime daha söylese ağlayacak gibiydim...
-Ş-şey her yere ilik ihtiyacının olduğunu söylesek ve sokaklara duyuru assak, hastane hastane dolaşsak, b-belki bi umut...
Gözümdeki damla çoktan yanaklarımı okşuyodu. Toprak önüme gelen kahkülü çekti ve gözyaşımı sildi. "Ağlama" dedi. Bunu yapmak isterdim ama imkansızı istiyodu benden. Dudaklarından "Geçer" lafları geçti... Nasıl olurda her şey çok güzelken bir anda boka sarabilir??!
Henüz bitmemişti umut bende. "Benim adım da Deniz'se sana o iliği bulucaz Toprak efendi" dedim bağırarak. Ve ilk iş olarak yakınlarıma, arkadaşlarıma bildirdim. O iliği bulucaktık...
Saat çok geçti. Toprak her ne kadar eve gitmek istesede onu bu saatte dışarı yollayamazdım. Onun için güzel bi yatak hazırladım. Dedemin küçük kıyafetlerinden verdim ve güzel mi güzel kek yaptım. Birlikte masaya oturur yemek yerken, benim odadan bi miyav sesi ile irkildim.
"Miyav mı?!? Senin bi kedin mi vardı?"
"E-evet, yani sanırım :)" deyip gülümsedim. Toprak bu, hemen kediciğin ismini sormaz mı?
"İsmi nedir peki bu tatlı ponçik kediciğin?" Aniden kızaran yanaklarım, anlımda oluşan bir kaç damla, ve dudaklarımdan dökülen o güzel isim...
"T-toprak"
"Efendim? Bi sorun mu var Deniz? Sadece kedinin ismini sormuştum :D " deyip o güzel sırıtışını yaptı.
"Sen yanlış anladın, kedinin ismi Toprak" deyince "haaa anladımm" bakışı attı. :)
Sonra baya bi sohbetin ardından herkes yatağına gitti. Kedime iyice sarıldım. Ya hâlâ inanmıyordum, sevdiğim çocuk şuanda, bu saatte, benim, BENİM evimde, benim koltuğumda uyuyodu. Tavana bakıp Toprak ile olan hayallerimizi kurmaya başlamıştım ki kediciğin yataktan sıçrayıp içeriye gitmesiyle
ayağa kalkmam bir oldu.Napıyodu bu şaşkın kedi. Kediciğin koşmaya başlamıştı, arkasından da ben. Ki bir ne göreyim. Toprağın o masum yüzünün o kaslı vücutunun uykuya daldığı o tatlı anlar ile karşılaştım. O kadar tatlıydı ki... Yavaşça üstüne çarşafı örttüm. Ve tam iyi geceler öpücüğü vericekken kolumu sıkıca tuttu ve kendisine çekti. Kafam göğsüne değiyodu. O, bu soğuk ayaz gününde sıcacıktı. Bütün bedenim bir anda ısınmıştı sanki. Toprağın vanilya kokusu mükemmeldi. Kollarıyla sarmıştı beni. Ellerimle kollarını ittirdim ama nafileydi... O çok güçlüydü. Biraz daha çırpınırken ağzından "gitme kal" kelimeleri döküldü. "Bırak beni napıyosun ya" demek istesemde diyememiştim işte. Beni büyülüyordu resmen. Ama bu olaya bi son vermeliydim. İyice çırpınmam ile "Yeter Toprak" diye bağırmam bir oldu. Ve kollarını yavaşça açtı. Neye uğrdığımı şaşırmıştım. Bunu ondan beklemiyodum. Kendimi toparladığım gibi Toprağı da alıp odama gittim. Ve artık korkudan kapımı kilitlemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Su, Toprak, AŞK
HumorAilesini küçük yaşlarda kaybetmiş Deniz, büyükannesinin yanına yerleşiyor. Bir müddet sonra büyükannesi akıl hastanesine yatıyor. Hayatla büyük mücadele veren Deniz, okul hayatında da zorlanıyor. O da ne!?! Bu Toprak! Bizim kız yoksa sırılsıklam aşı...