-1- Hayır, ben asla özgür olmadım.

672 21 2
                                    

  Ehem ehem, herkese kocaman merhabalar! Daha ilk bölümden kafa şişirmeye gerek yok, değil mi? Beğenmenizi çok çok istiyoruz! Multimedia'daki seksi varlık -evet ikimiz de Taylor Momsen hastasıyız- Afra ve şarkıya da ikimiz de geberiyoruz!

  Umarız beğenirsiniz, iyi okumalar! :)

  Adımlarımı hızlandırdım. Çok geçmeden adını duyduğum ama daha önce hiç gelmediğim mekanın önündeydim. Bu ortamlara artık alışmıştım. Sigara ve alkol kokan ağızlar. Etrafta birbirini yiyen insanlar. Havada uçuşan küfürler. Rahatsız olmuyordum. Tek yapmam gereken müziğimi çalmaktı. Bu insanlar tam birer keş olabilirlerdi fakat iyi müzikten anladıkları kesindi. Ama bu mekanda ilk sahne alışım olacaktı.

  Kapıya doğru yürüdüm ve iri yarı iki korumaya doğru yaklaştım. "Afra Parlak." diyerek sırtımdaki gitarı gösterdim. Adam hafif bir gülüşle beni süzmeye başladı. Diğeri kapıdan çekilerek "Tam zamananda." dedi. Yavaş adımlarla kapıdan içeri girdim ve uzun koridorda ilerlemeye başladım.

  Koridorun sonundan yükselen müzik sesi kulağa hoş geliyordu. Adımlarımı biraz daha hızlandırdım ve büyük disko topuna merhaba dedim. Dans alanı çok genişti. Kenarlarda yuvarlak masalar vardı. İçerdekilerin çoğu lise veya üniversite öğrencileriydi.

  Gözlerimi onlardan ayırıp önümden geçen garson kıza yönlendirdim. "Affedersin canlı müzik için gelmi-" diyemeden kız lafı ağzıma tıktı. "Evet bizde seni bekliyorduk. Bu taraftan gel." deyip beni kulis diye tahmin ettiğim bir yere yönlendirdi. "Hemen hazırlan istersen 5 dakikan var. İhtiyacın olan bir şey varsa bardaki çocuğa söyle lütfen."

  Önceden sahne aldığım mekanlara göre daha lüks bir yerdi. Ama aynı bok çukuru diye geçirdim içimden. Değişen tek şey yüzlerdi. Ve bu, onları battıkları bok çukurlarından çıkarmıyordu. Ya da ne kadar iğrenç şeyler yaptıklarını.

  Hızlıca telefonumu çıkarttım ve Ezgi'yi aradım. İnce sesi hoparlörden duyuldu. "Kapının önündeyiz." Hızlıca telefonu kapattım ve siyah elektro gitarımı kılıfından çıkardım. Çok sık telefonu birbirimizin yüzüne kapatrdık. Daha önce bu konu hakkında kimse şikayetini dile getirmemişti. Şikayetçi olduğumuz da pek söylenemezdi. Biz böyleydik. Ufak şeylere takılmaz, olayları gereksiz yere büyütmezdik. Aslına bakarsanız Ezgi ve Anıl'ı anaokulundan beri tanıyordum. Onlar olmasa tüm bu saçmalıklara nasıl katlanacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Neyse, o saçmalıkları başka bir zaman anlatırım.

  Ya da anlatmam.

  Odadaki minik aynanın karşısına geçip yüzüme baktım. Her şeyi sakladığım yüzüme. Acımasız, umursamaz. Koyu göz makyajım ve kıyafetlerim de bunları doğruluyordu. Evet. Okulda gördüğünüzde arkanıza bakmadan kaçtığınız, erkeklerin saçma bir ilgi duyduğu o kötü kız bendim. Adı Afra olan kötü kız.

  Kapı gıcırdayarak açıldı ve Anıl ile Ezgi içeri daldı. Ezgi'nin sinirden kızarmış yüzünü görünce sırıttım. Beni gördü ve "Sakın," dedi tıslayarak. "Sakın gülme. Bu şapşal baterist bozuntusu yine beni kıskandı!"

  Elimi ağzıma götürüp susmayı denedim. Sakinleşince "Kimden?" diye sordum.

  "Kapıdaki korumalardan!" dediğinde kahkahamın odada çınlamasına izin verdim. Elimden gelen bir şey yoktu. Ezgi sanki o iri kıyım dövme fabrikası keşlere bakarmış gibi, saçmalık!

  Yumruklarını sıkan Anıl'a doğru yürüyüp botlarımın ucuna yükselip saçlarını karıştırdım. Geri çekildi, aynaya doğru ilerledi ve elleriyle saçlarını düzeltirken "Ne var, kimse sevgilimi gözleriyle yiyemez. Hepsinin ağzına sıçarım." dedi. Güldüm. Ezgi ve Anıl favori çiftimdi. Aslında etrafımdaki tek çift onlardı. Her neyse.

Seni Kendime Sakladım (ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin