yeni bölüm bekleyenler:) beklettiğim için herkesten özür diliyorum umarım severek okuyacağınız bir bölüm olur sevgiyle ve aşkla kalın mutlu okumalar hepinize:)
Bu bölüm biraz kısa oldu idare edin arkadaşlar hepinizi çok seviyorum. Kemal ve duruya gönül veren herkese teşekkürler❤️🎈👼kalp atışlarımı sol göğsümün üstünde hissediyordum. hayatımın belki de en mutlu anını yaşıyordum. aşık olduğum adam yanımda, ona aşık olan kadın da evimde yerde sere serpe aldığı darbelerle yatıyordu. şu halime rağmen benden vazgeçmeyen yüz çevirmeyen kemalim ile birlikte uzun bir yolculuk yapıyorduk. ne dişlerimin önünde ki sarıları, ne tek kaş oluşumu hiç bir şeyi kafama takmayacak kadar mutluydum. çünkü galibiyet duygusu tüm bedenimi ve ruhumu şuan okşuyordu. yine de arabanın camını indirip, kırmızı elbisemin altından leopar desenli taytımı sıyıra sıyıra çıkarttım. tek gözüm kemal de beni süzdüğünü görür gibiydim. bir ara arabayı sağa sola sarsmasından aklının başından gittiğine emin olmuştum. sonunda taytımı çıkartmış camdan dışarı sallamıştım. başımda ki sarı fiyonklu bandanayı da çıkartıp attım ve saçlarımı açtım. işaret parmağımı yalayarak kaşlarımı birleştiren makyajdan da kurtuldum. hepsi bittiğinde kendimi oturduğum yerden süzmeye başladım. o an karanlıktan görünmese de uzun zamandır bacaklarıma ağda yapmadığımı hatırladım.
gerçekten yüce yaradan beni yaratırken en çok kadınlık hormonumu eksik yaratmış olmalı. yoksa bu kadar kıl ve bu kadar umursamazlık mümkün değil.
kemal arada bir arabayı durdurup birileriye yazışıyor. yada üstü kapalı konuşmalar yapıyordu. ama hiç birini anlamıyordum. zaten anlamakta istemiyordum. şuan ben 30 uma sevdiğim adamla gidiyorum. yaklaşık 1 saatlik yolculuktan sonra bir limana yanaştık. arabadan indik. yalın ayak üstüm de mini kırmızı bir elbiseyle yürüyordum. elimi tuttu. anlımdan öptü. halatları çözülmüş hazırda bekleyen bir yata bindik. yatın içi zifiri karanlıktı. merdivenlerinden çıkıp üst katına geldiğimiz de bana döndü ve dedi ki;
"saat 12.. yeni yaşında artık benimsin"..
karanlıktan gözlerini bile zor gördüğüm bu adam kalbime hiç açılmayacak düğümler atıyordu.
o anda bütün ışıklar açıldı. aynı anda gökyüzünü şenlendiren havai fişek gösterisi bile benim içindi. bembeyaz bir masa da elinde defteri ile bekleyen bir nikah memuru ve ayça ve mertte oradaydı. dizlerimin titrediğini dişlerimin birbirine vurduğu anı kalbimin deli gibi atmasını asla unutamam. masanın üstünde ki yüzük kutusunda ki iki yüzükten birini çıkarttı ve önümde eğildi.
"benimle evlenir misin" dedi.
"teve , tevet, evettt" sonunda doğru kelimeyi bulmuştum. yüzüğü parmağıma zorla takmaya çalışıyordu. kalın sarılmış sarma görünümlü parmaklarıma bu yüzük girmemekte ısrarcıydı. kemal en sonun da eğildiği yerden kalkıp ceketinin tek düğmesini açtı. itina ile birlikte yüzüğü parmağıma geçirmeye çalışıyorduk. daha önce parmaklarımdan bu kadar utandığım başka bir an hatırlamıyorum. ayça ile göz göze geldiğimiz de, yine bana her ilk buluşmam da söylediği cümleyi hatırladım.
"bak unutma. erkekler ellere çok önem verir. mümkün oldukça ellerini masanın üstüne koyma ve adamı kendine aşık edip at gözlüklerini taktırana kadar da o ellerini sakla"...
sonunda ben bunları aklımdan utancımla birlikte geçirirken, kemal zorlu bir yolu katetmiş gibi yüzüğü parmağıma geçirdi.
beni belimden kucakladığı gibi döndürmeye başladı. bu adam tek koluyla bile çok güçlü. o anda ayça ve mert yanımıza gelip bizi tebrik ettiler. meğer kemal selini alıp bize bilerek gelmiş. benim hiç bir şekilde onunla konuşmayacağımı anlayınca çaresizce bu yolu denemiş. öncesinde de her şeyi hazır etmiş. ve yol boyunca da ayça ve mert ile konuşmuştu.
ayça elimden tutup beni aşağı kata indirdi. beyaz uzun bir elbiseyi elime tutuşturdu. annesinin sözünü dinleyen mülayim bir çocuk gibi elbiseyi giydim. altında ince uzun topuklu bir ayakkabıyı da elime sıkıştırdı. saçlarımı düzeltip, başıma çiçeklerden oluşan bir taç taktı. her şey buraya kadar iyi güzel hoştu ama bu dişlerimi nasıl temizleyecektik. ayça uzun tırnaklarını devreye sokarak tek tek kazımaya başladı. bir yandan da selin ve serhatın birbirlerine sarılarak döküle döküle evden çıktıklarını bizimkilerin de hala en son serhatın ailesiyle didiştiğini anlattı. şuan ne duysam mutsuz olmazdım. en son ayça makyaj malzemelerinden de biraz kullanıp yüzümü toparlamaya çalıştı. bu plandan haberi olmadığını biran da kemalin mesaj atarak adres verdiğini söyldi. demek düşünceli kaktüsüm her şeyi tek başına planlamıştı. O anda Ayça köşede duran kaktüsten yapılmış gelin Buket'ini elime sıkıştırdı.
"Kaktüsten gelin Buket'i mi olur Ayça ya" dedim.
"Olur olur senden gelin oluyorsa kaktüsten de gelin Buket'i olur" dedi.O an yaşadığım dejavu bana rüyamı hatırlattı. Resmen bu cümleler rüyamda gördüğüm gibiydi. Sadece benim söylediğimi o, onun söylediğini de ben söylemiştim.
hazırlanıp yukarı tekrar birlikte çıktık. kemalin beni görünce gözleri açılmış, büyülenmiş gibi beni süzüyordu. O da aynı şekilde damatlık giymişti. Çok yakışıklıydı çok ve artık birazdan benim adamım olacaktı bu Ada'm. O anda Teoman'dan çalan akustik parça sadece ikimiz içindi. Beni nazikçe kavradığı gibi dans etmeye başladık. Birbirimizin gözlerinde kayboluyorduk. Ben onun gözlerinde sonumu görüyordum.o bende sonsuzluğa çıkılan yolculuğu. Gözlerimizi kapatıp dudaklarımızı birleştirdik. Islak dudaklarında kuruyup giden kalbime yağmurlar yağıyor, tüm bedenimi eritiyordu. Hiç gözlerimi açmayayım bu büyü hiç bozulmasın istiyordum. Sonunda şarkı bitmiş ve Nikah masasına oturmuştuk . Yat hareket etmeye başladı. Deniz'in ortasına kadar geldiğimiz de mürettebat nikah memuru Ayça Mert ve bir çalışanla sadece biz vardık. Ayağına Nasıl basarım planları yapmaya başladım içimden. Aslı'nda bunu daha önce yapmıştım ama şuan bu gerçekti. Ben evleniyordum. ve o heyecanla ne kadar saçma sapan şey var ise hepsi aklımdan bir bir itina ile geçiyordu. Tam nikahın kıyılacağı anda ışıklar geri söndü. Herkes neler oluyor derken ben yeniden bir sürprizin beni beklediğini düşünüyordum. O anda Kocaman bir pasta geldi masaya. Kemal içinden düşündüğünü sesli bir şekilde söylemeye başladı.
"Hayır şimdi değildi ama" ..
Sesinde bir azarlama ve kızgınlık hakimdi. Pastayı önümüze koyduklarında ayağa kalktım. Kemal de bana eşlik etti. Mumları birlikte üflemeye yeltendiğimiz anda iki el onun ve benim kafamı pastanın içine gömdü. Kemal neler oluyor diye hayıflanarak ışıkları açtırdı mürettebata . Birbirimizin yüzüne baktığımızda kakaolu pasta olmuştu her bir yanımız. Karşımızda da serhat ve selin duruyordu. Serhat Kemal'in üstüne yürürken, selin benim üstüme yürümeye başladı. Beni Demir'lere kadar yaslamış Boğaz'ıma sarılmıştı. Topuklu ayakkabılardan bütün hareketlerim kısıtlanmış ayçanın gözlerinin içine bakıyordum. O da olduğu yerde çırpınıyor beni kurtarmaya çalışıyordu. Ama selinin deli gücü beni ellerinden kurtarmaya yetmiyordu. Gözümün önünde ki son resim Kemal'in gözleriydi. Zaten pastalı yüzünden başka bir yeri de görünmüyordu. Boşluğa doğru süzülüyordum. Ayçanın çığlıkları kulaklarımda yankılanıyordu. Çarşaf gibi Deniz'in üstüne çakılmış dibine çöküyordum. Kendimi tüm gücümle yukarı çekmeye çalışıyordum. Çırpınırken aklımdan geçen tek şey Kemal diye seslenmekti. Avazım çıktığınca bağırıyordum.
Bir rüyanın içinde olmaktan korktuğum anlar geride kalmış. Bir kabustan uyanmak istiyordum şimdi. Ama hepsi gerçekti. Nikah masasından Deniz'in ortasında bulmuştum kendimi. Yine galibiyet Selinindi. Ve ben 30 yaşıma yine yalnız girmiştim hemde kaybetmiş olarak......
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk olsun
RomanceOtuzuna gelipte hala evlenmemiş ve tüm arkadaşlarını evlendirmiş biri olarak, bu gidişle mezar taşına, "eremedi muradına" yazacak olan durunun, yazılarından, tek dostu Ayça dan ve bir de anne babasından başka bir şeyi yok! Pardon teğet geçilemeyecek...