Arkadaşlar ülkemize yapılan bu hain darbe girişiminden dolayı bölümü geç yayınladım. Aslında darbe girişiminden sonraki gün yani cumartesi yayınlayacaktım ama o günlerde düşünebildiğim tek şey ülkemizdi. Beni anlayacağınızı düşünüyorum.Ve son olarak NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE !
Multide Farah'ın sahilde söylediği şarkı var.
Sabah uyandığımda abimin yanında olmayı bekliyordum ama yatağımdaydım. Sanırım abim getirmişti dün gece beni buraya. Yatakta doğruldum ve abimi düşünmeye başladım. Onu böyle kötü görmek beni mahvediyordu. Anne ve babamız öldükten sonra birbirimize o kadar bağlanmıştık ki. Genç yaşta çok büyük bir sorumluluk altına girmişti. Hem bana bakacaktı hemde babamın ona bıraktığı şirkete. Ama abim sorumluluklarının üstesinden gelmeyi başarmıştı, özelliklede benim. İyi bir eğitim almam için 15 yaşımda beni Amerika'ya gönderdi ve çok güzel bir eğitim almama yardımcı oldu. Şu an abim istediği için hayalimden çok farklı bir bölümde okuyordum ama abimin benim için yaptıklarından sonra bir şey demeye hakkım yoktu.
Telefonumun çalmasıyla yataktan kalktım ve telefonu aramaya başladım. Odada birkaç tur attıktan sonra pencerenin önündeki koltukta buldum. Buldum da ben bulana kadar kapanmıştı. Eylem'in aradığını gördüğümde neden sabahın köründe aradığını merak etmiştim. Bu seferde kapı çalmaya başladı. Allah Allah! sanki bütün psikopatlar anlaşıp sabahın köründe Farah'ı rahatsız edelim dediler (!)
Kapıdaki manyak biraz daha böyle yaparsa kapıyı kesin kıracaktı. Koşarak aşağıya indim. Kapıyı açarken dayanamayıp dışımdan söylenmeye başladım.
"Manyak mısın nesin be! Sabahın köründe... Onur, Eylem, Eda, Anıl."
"Hepsi burada öğretmenim. Eğer yoklama bittiyse içeri girebilir miyiz?" Anıl'ın söylediği şeye gülüp,
"Salak. Hadi girin de ne işiniz var burada daha kargalar bile bokunu yemeden?" Söylediğim şey üzerine Anıl elimi alıp kibarca öptükten sonra,
"Ah Farah Hanım her zaman ki gibi çok kibarsınız. Bizde sizi gördüğümüze mesud olduk." Anıl'ın böyle demesiyle bozuntuya vermeyip hayali eteğimi tuttum ve hafif bir şekilde bacaklarımı kırdım.
"Ah Anıl Bey teveccühünüz." Biz böyle salakça konuşurken arkadan Eda,
"Yine başladılar saçmalamaya."
Anıl ile göz göze geldik ve aynı anda,
"Saç malanmaz taranır." Biz Anıl'la kahkaha atarken diğerleri bize gerizekalıymışız gibi bakıyorlardı.
"Tamam yeter! bu günlük mallık kotanızı doldurdunuz. Ben çok acıktım."
"Ne yapayım acıktıysan." Onur elindeki poşetleri bana uzatıp,
"Mesela her ev sahibi gibi bize kahvaltı hazırlaya bilirsin." Poşetleri almayıp kahkaha atarak salona doğru giderken,
"Onur sabah sabah Anıl'dan bile berbat espiri yapıyorsun. Ben ve mutfakta bir şeyler hazırlamak. Senin kafan mı güzel?"
"Sen nasıl bir kızsın ya. Allah bilir yumurta kırmamışsındır sen bu yaşına kadar."
"O kadarda değil. Bir kere yumurta kırmışlığım var."
"Haklısın o bile sana fazla. 20 yaşına geldin ve sadece bir kere yumurta kırmışsın. Kocana Allah sabır versin ne diyeyim." Eda araya girip,
"Tamam neyse didişmeyi bırakın. Ben hazırlarım." Onur Eda'nın yanağını öpüp,
"Kimin sevgilisi be. Farah Hanım biraz Eda'yı örnek al."
"Onur!"
"Tamam tamam bir şey demedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRALİÇE
Novela JuvenilAnne ve babasını ortaokul yıllarında kaybeden ama abisi sayesinde eksikliklerini hissetmeyen, hayatı dolu dolu yaşayan 20 yaşında genç bir kız... FARAH KORKMAZ Anne ve babası onun bir hata olduğunu düşünüp küçük yaşta onu terk eden, hiçbir zaman ann...