I wish I was dead

97 0 0
                                    

Merhaba. Bu benim ikinci hikayem. İlk hikayemi sildim çünkü pek içime sinmemişti. Ben de farklı bir hikaye yazayım dedim. Umarım beğenirsiniz. Bu ilk bölümüm. :))  Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfenn. ^_^ 

Ya bu sefer gerçekten bardağı taşıran son damla oldu bu. Bıktım. Tabiki de Edmon'dan bahsediyorum. Neymış efendim. Beni Steven ile görmüş. Aptal! Sanki sen hiç bir kızla konuşmadın da benim bir erkekle konuşmama izin vermiyorsun. Ben sana bunu ödetirim. Neyse bunları kafamdan atmalıyım çünkü yarın beni uzuun bir yolculuk bekliyor. Londra'dan Liverpool'a gideceğim. Çünkü okul için gerekliymiş. Aman ne güzel. Neyse işte. Telefon çalıyor. 

Alo? Ne var Edmon?

Ev boş mu? 

Bundan sana ne? 

EV BOŞ MU DEDİM SANA? 

......

Cevap veresene be aptal.

Dıt. Dıt. Dıt....

Edmon'dan gerçekten nefret ediyorum artık. Onu bir kızla öpüşürken bulmam yetmezmiş gibi şimdi bir de benden hesap soruyor! İyi ki de Loreen var. Bu arada ben ona her zaman Lola derim. Az önce o gelmişti. Bana bir kutu karamelli dondurma ve bir kova kızarmış tavuk kanadı getirmişti. Tatlım benim. Film açtım ve onları yemeye koyuldum. Her zaman ki gibi Titanic'i açmıştım. En heyecanlı yerinde kapı çaldı. Delikten baktım ve. Kim olabilir? Ailem gelmiş. Ama bu fazla erken oldu. Daha bir hafta yokmuydu gelmelerine? Herneyse. Kapıyı açmamla  Joe'nin boynuma atlaması bir olmuştu. Joe dawn senromlu. O yüzden hareketleri anormal. Annemin tepkisi ise "Tatlıııım seni çoook özledik ve bir hafta erken döndüük." oldu. Babam nerede diye sormama kalmadan valizlerle otoparkta göründü. Hepsiyle konuştuk ve odama çekildim. Bu aralar Steven ile çok iyiyiz. Ama aramızdaki iyilik böyle abi kardeş gibi. O da yeni sevgilisinden ayrıldı. O kızı da zaten hiç gözüm tutmamıştı. Biraz sonra annem yemeğe çağırdı. Aç olmadığımı arkadaşlarımla buluşacağımı söyledim. İtiraz etmedi. Dışarı çıktım. Gidecek bir yerim yoktu aslında. Bir saat falan yürüdüm. Sonra Lola'yı aradım. 

Tatlıım nasılsın? 

İyiyim Lolaaa senden? 

İyi işte. Napıyosun. 

Dolaşıyorum. Ev boş mu? Geleyim mi? 

Tabikide aptal. Hemen. Bekliyorum. 

Tamam. Kendine iyi bak. 

Tamam çabuk tatlııım.

Sonra markete gittim. Alabildiğim kadar abur cubur ve magazin dergisi aldım. Onlara gittim. Lola’nın annesi ve babası ayrı. Babası başka biriyle evli ve annesi de biriyle nişanlı. Ama Lola bunları hiç takmıyor. Nasıl anlayamıyorum açıkçası. Kapıyı çaldım ve Lola’nın kim oo? Sesi yükseldi. Ben de, Hiçkimsee diye bağırdım. Bu bizim her zamanki diyaloğumuzdur.

Nasılsın tatlıım?

İyiyim karamelli pastam. Sen?

Her zamanki gibi. Biliyor musun?

Sen söylemeden bilemem ya.

Yaa tamam saçmalama. Annemler geldi. Bir hafta önceden. Ve planladığımız parti de suya düşmüş oldu.

Opss. Olsun sorun değil aslında. Biraz daha gecikebilir.

Ama gecikmemesi gerekirdi.

Neyse kafana takma. Yarın için valizini hazırladın mı?

Ayy tamamen aklımdan çıkmış Lolii. Eve gider gitmez hazırlarım.

Bir dakika. Telefon çalıyor. Ken arıyor. Açsam mı?

Açma bence.

Bence de sürünsün biraz.

Ayy yok ben dayanamıyorum. Açıcam.

Açm-

Alo. Ken?

Naber güzeliim.

İhihi. İyidir senden?

İyi işte güzelim. Napıyorsun?

Cara ile oturuyoruz. Kız muhabbetleri işte.

Aptal kız ben dana onla görüşmemen gerektiğini söylememişmiydim.

Ama Ken o benim en yak-

Bana bahane sıralama. Ya ben ya o.

Cara ve seni karşılaştıramam. Tabiki de Car-

Dıt. Dıt. Dıt…

Loli ben sana telefonu açma demedim mi?

Bak yine moralimizi bozdu. Dedim ve Loli ağlamaya başladı. Bu sıralar Ken’den çok çekti. O Ken’i çok seviyor. Ama Ken onu asla hiçbir şekilde hak etmiyor. Ken sadece kıza bakar içine değil. Ve işi bitince salar gider. Kız üzülmüş mü sevinmiş mi umrunda değil. Ki bıraktığı bütün kızlar genelde üzülüyor. Loli çok hassas. Ben bunu Ken’e ödetirim dedi. Bir şey demedim sarıldım. Birkaç saat daha durduktan sora eve gittim. Valizimi hazırlamaya koyuldum. Çok fazla bir şey almadım. Sadece birkaç tane kazak, Jean ve beyaz converselerimi aldım.  Kitap, kulaklık, güneş gözlüğümü ve parlatıcımı çantaya attıktan sonra herşey tamamdı. Banyoya girdim. Ve bornozlarımla yatağa uzandım. Uyumuşum. Uyandığımda gitmeme iki saat vardı. Üzerime lacivert omzu düşük kazağımı giydim altıma da beyaz dar pantolonumu. Saçlarımı da taradım kuruttum. Her zamanki gibiydi. Hafif dalgalı yani. Annem Pancake yapmıştı. Bir tane yedim. Joe’yi öptüm ve çıktım. Loli’nin evinin önüne gittim. Loli de her zamanki gibi siyah giyinmişti. Ona siyah çok yakışıyor. Çünkü beyaz tenli.

Nasılsın? Ken ile konuşmadınız değil mi?

İyiyim işte. Hayır konuşmadık. Uykum var benim yaa. Neyse hadi gidelim. Dedi ve herşey o günden sonra başladı. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 13, 2013 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

I wish I was deadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin