Biz iki defa, Buyruğa boyuneğmezlik ettik, dedi büyükbabam.
O zamanlar aklımız kesmeyecek kadarda küçüktük.
Buyruktan kasıt: 870'de Sultan Abdülaziz'in, fermanı ile özü Kayı soyundan gelen bir kısım ailelerin, karışıklık yaşanan bazı bölgelere (dirliği sağlamak üzere) Konya'dan sevkini emreder. Devlet-i Aliyye-i Osmaniye'de, Abdülaziz'in, (1876) vefatından sonra iç karışıklıklar başgösterir yönetim düzeni değiştirilmeye çalışılır ve hiç olmadığı kadar yönetimde başıboşluklar yaşanır. Hal böyle olunca gönderilen aileler oralarda unutulur. Derken; birinci dünya harbi cereyan eder, savaşın akabinde yeni devletimiz kurulur ve yine Osmanlı'da, olduğu gibi 1943'e kadar göç yasası devam eder. 43'de yasanın değişmesine mütevellit: Bu ailelerden kimileri Göçer, kimilerinde düzene alışıp kalmayı seçer, işte biz, yüzyıl sonraya kalanlardandık...Birincisinde; babalarımız, ağabeylerimiz, Sarıkamış'ta, Anafartalar'da iken; Bala'larımızı, analarımızı, bibilerimizi: boğazlayan, karayağlar döküp samanlıklarda yakarken, Ermeni'den ve Sarı Moskovdan...
İkincisinde ise; canlarımız ve tüm varlığımız göçük altındayken Allah'ın gazabından kaçarken...D&R kitap marketlerde bulabilirsiniz: henüz gelmemişse lütfen istettirin.
11. Kolordu ile köyün bütün erkekleri Erzurum ve Sarıkamış'a gittikten sonra Ermeni çeteciler, halkı yıldırmak için köy baskınlarına başlamışlar. "O zamanlar Ermeniler ve Türkler aynı köylerde yaşarlarmış. Yedikleri içtikleri ayrı gitmezmiş ve kimin evinde ne var kaç kişi yaşar hepsini bilirlermiş. Hal böyle olunca; Ermeni çeteciler Tato Eze'den, tüm köye dair istihbaratı öğrenip bir seher vakti baskını gerçekleştirmişler. Tüm köylüyü evlerinden çıkarıp köy meydanında toplamışlar, köylüyü korkutmak ve gözdağı vermek için hamile bir kadının karnını çoluk çocuğun gözleri önünde diri diri yarmış bebeğini şeneye geçirip...
Zelzele 1911 sayfa 65-66Kurtarılan kişi sayısı sadece 9'a yükselirken, cansız beden sayısı ise; 32'ye çıkmıştı. Enkazın başından am- bulansların biri kalkıp diğeri yanaşıyordu! Getirilen kara ceset torbalarını gördükçe de göçüğün başında ölüp ölüp diriliyordu!.. Sağanak yağış, bir süre çalışmaları yavaşlatsa da ardından gelen kar; insanın kemiklerini donduracak kadar etkili olmaya başlamıştı!Sabah ezanı saatlerinde, enkazın başında ondan başka hiç kimse kalmamıştı! Kanlı elleri, dondurucu soğukta...
Mezalimle ilişkisi ve daha fazlası,
yüzyıl önce yüzyıl sonra
Karanlığın Hikayelerinden Zelzele 1911'de...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Hikayelerinden, Zelzele 1911
Non-FictionBu hikaye 1911-15 Ermeni Mezalimi sırasında yaşanmış gerçek bir hayat hikayesinden yola çıkılarak kaleme alınmıştır. Hikaye Tuşba Depremi ile başlayıp mezalimden kaçış serüveni ile devam etmektedir. Depremin ve mezalimin bilinmeyen yüzü, yaşanan aşk...