Arabayı eve yakın bir yere park ettim. Geldiğimizi anlayınca Brittany kemerini çözdü. Tam ikimizde kapılarımızı açmış inecekken aniden söyleyiverdim.
"Larissa tüm gün beni arayıp seni sordu."
Bilerek tam o anda söylemiştim. Çünkü cevap vermesine gerek yoktu. Cevap vermesi için söylememiştim. Sadece bilsin ve mutlu olsun diye. Öyle de oldu zaten. Yanına vardığımda dudaklarında küçük bir tebessümün varlığını gördüm. Onu bakışlarımla rahatsız edip mutluluğunu bozmamak adına bakışlarımı hemen önüme çevirdim.
Ben insanlara karşı bu kadar hassas biri değildim. Ne olmuştu da birden ona karşı tavırlarım değişmişti ki? Belki de Riley'nin kırgınlığı benim hassaslaşmama sebep olmuştu, bilmiyordum. Kafam karmakarışıktı.
Eve girene kadar ona bakmamaya çalıştım. Sonunda kendimi sıcak evime attığımda ise mutfak ışığının hâlâ açık olduğunu fark ettim ve saçma bir utançla kızardığımı hissettim. Bilginiz olsun, ben çok çabuk kızarmaz veya utanmazdım. Utanmamın sebebi şuydu; Brittany'e umurumda değilmiş gibi davranmıştım ama o bir saat ortadan kayboldu diye resmen her şeyi unutup kendimi sokaklara atmıştım. Asla yapmam dediğim şeyi yapmıştım ve ben sözümden geri döndüğüm için utanıyordum şuan.
"Hadi, yemeğimizi yiyelim." dedim adımlarımı mutfağa yönlendirerek. Brittany montunu askılığa asmakla uğraşıyordu. Biraz sonra onun da peşimden geldiğini bildiren adımlarını duydum. Masadaki yerimi aldım hemen. Tabağımdaki yemeklerin soğumuş olmasını umursamadan yemeye başladım. Çok açtım. Öğlen yediğim sandviçle duruyordum, bu ne demekti biliyor muydunuz?! Dünyayı yiyebilirdim şuan!
Brittany karşımdaki yerini alana kadar ben tabağımı yarılamıştım bile.
"Yavaş ye, boğulacaksın." diye uyardı gülerek. Omuz silkerek büyük bir tavuk parçasını elime aldım. Tavuğa özel sos bile dökmüştü, ben bundan en az yirmi tane rahat yiyebilirdim ama sadece iki tane vardı tabağımda. Bununla yetinmeliydim herhalde.
Brittany tabağıma bakan hüzün dolu bakışlarımı fark etmiş olmalı ki bana dikkatle bakmaya başladı. Olayı nasıl anladı bilmiyorum ama gözlerimi kapayıp açtığımda bana kendi tabağındaki bir tavuğu uzattığını gördüm.
"Hayır, sen ye," dedim kibar davranmaya çalışarak fakat aslında deli gibi istiyordum o tavuğu. Brittany ısrarla tavuğu bana daha çok yaklaştırınca kıramadım bende. "Madem çok ısrar ediyorsun," diyerek kaptım tavuğu elinden. Ne kadar iğrenç göründüğümü umursamadan tavuğu yağlı ellerimle yiyip bitirdim bir dakika içerisinde.
Brittany ile göz göze geldiğimizde yüzünde hem şaşkınlık hemde eğlenen bir ifade yakalamıştım. "Teşekkürler," dedim ağzımdaki tavuğu yutmaya çalışırken. "Tavuk için." diye ekledim.
"Afiyet olsun da yemek yerken konuşmamalısın. Boğazına kaçabi-" Kıkırdayarak sözünü kestim. "Bir şey olmaz bana! Alışkınım ben."
Bunu söylemememin ardından tanrı bana ceza vermek istercesine aniden nefes boruma kaçan yemek parçasıyla öksürük krizine girdim.
"Ama ben sana dedim!"
Nefes almaya çalışırken duyduğum son şey Brittany'nin kızgın sesi oldu. Bir an sonra hemen yanımda bitti ve daha ne olduğunu anlayamadan o minik elleriyle hiç beklemediğim bir güçlükle kürek kemiklerime yumruğunu geçirdi. O minik ve güçsüz görünen ellerle nasıl bu kadar sert vurabildiğini düşünürken -ki bu durumda böyle bir şeyi düşünmem çok saçmaydı- daha çok öksürmeye başladım. "Öksür!" diye emretti bir kez daha sertçe sırtıma vururken. Nefes almak için çırpınırken öksürmeye çalıştım. Ama nafileydi, nefes alamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hold me tight ➳ girlxgirl
Romanzi rosa / ChickLitHer gecenin sonunda kendimi onun kollarında buluyordum. (2017'de yayımlamıştım. Yeniden paylaşıyorum.)