Sting onu eve götürmeden önce bahsettiği veterinerin önünde beklemeye başlamışlardı. "Kadını sapık gibi gözetlemeyeceğiz umarım?" Şu sıralar kendini çok yorgun hissediyordu ve işten sonra yapmak isteyeceği son şey birisinin peşine koşturmak olacaktı. "Sadece dükkanı kapadı mı diye bakıyorum, o kadar." Lucy göz devirdi. "Seni polise ihbar edeceğim." Arabayı tekrardan eve sürmeye başlamıştı.
"Keşke kendimi tutuklayabilsem, o zaman kalbime kelepçe vurabilirdim."
"Tanrım, lütfen şakalarını kendine sakla, en azından bugünlük."
"Erken çıkmışsın."
"İşim erken bitti, pek tadım yok, yoğun bir gündü, eve gidip kafamı yatağa gömmeyi zevkle bekliyorum."
"Emredersiniz." Gerindi ve gözlerini yola dikti.
Acaba vücudundan mı etkilenmişti yoksa genel olarak ondan hoşlanmış mıydı, için içine kıskançlık giriyorsa bir nebze de seviyor olmalıydı, gerçi insanoğlu çok lanet bir yaratıktı ve hiç ilgisi olmadığı ve istemediği bir şeyi bile sırf onun olsun diye sahiplenebilirdi. Kafasını işe daha fazla gömmesi gerekiyordu, artık bir şeyleri kavramaya çalışmak istemiyordu. Onu ürküten bir adama bağlanmak onu yıkabilirdi ve Natsu sırları olan birisine benziyordu, gözlerine bakmak bile onu yeterince yoruyordu. Bakış takıntısı mı vardı ne? Özellikle yeşil gözlere karşı.
Eve geldiklerinde Sting'e bir bardak süt ikram etmişti, karşılıklı olarak oturuyorlardı. "Adamı mı düşünüyorsun? Şu gördüğünde beni yalamaya kalktığın adamı." Cevap vermedi. "Eh, sessizliğine bakılırsa o adamı düşünüyorsun. Aklına takıldığına göre onu tanımak istiyor olmalısın, dikkatli olmalısın, heves mi yoksa cidden bir tutku mu duymaya başlıyorsun bunları ayırt etmen gerekiyor. Mesela ben, hevestir dedim ama tutku çıktı, şimdi ise sürünüyorum."
"Neyin nasıl olduğunu fark edebilecek yaştayım Sting."
"Biliyorum, sadece belki hislerini anlamanda yardımcı olabilirim, objektif bakan birisi olarak, ama başka zaman, gitmem gerekiyor bilirsin, süt için teşekkürler." Göz kırpmıştı, Sting'i kapıya kadar uğurladı Lucy.
~~~
Cumartesi sabahına uyanmanın en güzel yanı işe gitmeyecek oluşuydu, kötü tarafı ise her türlü gelen maillere bakması gerekiyordu. Sekizde kalkan havası saat akşamın dördüne kaymıştı, gün bitmiş sayılıyordu. Bilgisayarını kontrol etti ve Levy'den gelen bir şey aradı ama yoktu, iyi olduğunu umdu, kendine koyu bir kahve hazırladı.
İş hayatı ile kişisel hayatı birbirine girmiş gibi hissediyordu ve bu Lucy için hiç normal değildi. Kahvesini aldıktan sonra çantasından çıkardığı dosyaları masaya dağıttı ve yarı uykulu hali ile elinden geldiğince işi ile uğraştı, peşine film izledi, dans etmeye çalıştı. Gece yaklaşmasına doğru iyice kafa dağıtmaya karar vermişti, Natsu ile dışarı çıkmadığına pişman olmuştu. Yine de yanında birisinin olmaması daha iyi olacaktı onun için.
işten mi ayrılsaydı? Gençlerin bile iş bulamadığı bu zamanda işten çıkmak çok aptalca olurdu. "Gerçi bende çok yaşlı sayılmam." Kendini bu orta yaşlı sendromuna erken sokmuştu, aynanın karşısına geçti ve kendini incelemeye başladı. Sarışındı, aptal değildi, vücudu güzeldi, fahişe değildi, geliri vardı, bağımlı değildi, çoğu insanın estetik ile sahip olabileceği şeye o doğuştan sahipti ama güzellik yanında acıyı da getirirdi. Sırf güzel olduğu için bir çok kez sözlü tacize maruz kalmıştı, fiziksel olanlara bir şekilde engel olmuştu, istediği gibi giyindiği için tahrikçi damgası bile yemişti ama buradaydı işte, hiçbir şey onu kendinden nefret ettirememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Touch Me [Nalu]
FanfictionHayatı boyunca hep en iyisi olmaya kendini adamış Lucy yeni işinden gayet memnundu, bir kaç sorun dışında. Bu sorunların en büyüğü ise sürekli onu odasına çağırıp özel rapor isteyen patronu bay Dragneel'dır. Patronunun kendisine özel bir ilgisi oldu...